Halk TV’de Medya Mahallesi programını yapan tecrübeli gazeteci Ayşenur Arslan, RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na Halk TV ve TELE 1’e verilen 5 günlük ekran karartma cezasını yorumladı: “Buna asıl ses çıkartması gereken CHP nerede? Bizim için bu karar alınırken CHP ne yaptı? Medya ne yaptı? Kendi başlarına gelmeyecek zannediyorlar. Ortalığı inletmeleri gerekiyordu...”
Ayşenur Arslan Halk TV’ye verilen cezanın sürecini şöyle anlattı:
“Hüsnü Mahalli’nin konuk olduğu bir programda Suriye ve bölge politikası konuşuldu. Biz daha öncesinden biliyorduk aslında Suriye politikasının konuşulmasını sevmediklerini ama siz oraya o kadar asker gönderiyorsanız oradan şehit geliyorsa, oraya bu ülkenin hazinesinden bu kadar para akıyorsa elbette bu konuşulmalı. Bazı konular vardır devlet sırrı, kozmik sır derler. Gazeteci arkadaşlarımın MİT haberinden bahsetmiyorum orada sır da ifşa edilmiş değil. Bir sır varsa ortada ve siz onu ifşa ederek Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehlikeye sokmuşsanız bunun bir yaptırımı olabilir ama ortada böyle bir şey yok. Mahalli Suriye kökenli bir gazeteci şimdi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Dili Arapça ve bölgeden kaynağa erişim imkanına sahip, onlardan aldığı bilgilerle bir yorumda bulundu. Rahatsız etmesini anlıyorum da bu rahatsızlığın bahane edilerek 5 program değil 5 gün karartma gelmesini anlayamıyorum.”
'Halk TV günün birinde kapatılırsa şaşırmayacağım'
“Bu ilk değil ama AKP döneminde ilk bir kere kesin hele ki 5 gün birden verilemesi tamamen tarihi bir adım bu iktidar zamanında. Fakat şaşırmadım. Geçmiş aylarda BirGün gazetesinde yazmış olduğum yazıda ‘bir süre önce bana Halk tv’nin geleceğini yeni medya düzeninde sorsalar Halk tv’ye dokunulmaz’ derdim. Dosta düşmana karşı ‘bakın bizi o kadar da eleştiriyorlar ama biz onlara bir şey demiyoruz diye numunelik bizi kenarda tutarlar’ derdim. Türkiye’deki medya düzeni öyle bir yere doğru gidiyor ki artık bunu diyemiyorum Halk tv günün birinde kapatılırsa şaşırmayacağım diye de yazdım.”
'Sabah bizi manşet yaparken CHP ne yaptı?'
“Halktv iktidarın hedefindeydi. Arada para cezaları arada yayın durdurmalar filan. İmtiyaz sahini Deniz Baykal’ın kardeşi idi ama bu doğrudan doğruya CHP’nin kanalı anlamına gelmiyordu elbette Halk tv açısından ama zihinlerde de böyle bir bağ kuruluyordu. Ne zaman ki Baykal’lar artık yeter borçları ödeyemiyoruz deyip de Halk tv’yi satmaya karar verdiler ve Halk tv CHP’nin kanalı olma algısından görece uzaklaştı o zaman atış serbest oldu. Halk tv’nin yeni yapılanmasıyla Baykalların elinden çıkmasıyla bu kadar da açık bir saldırı hedefine geldiği halde mesela Sabah gazetesinin de içinde hiçbir bilgi ve iddia dahi olmayan zorlama manşetle hedef gösterildiği halde CHP ne yaptı? Dün bu karar öğrenildikten sonra CHP ne yaptı? Ben medyadan da o tepkiyi göremedim. Kendi başlarına gelmeyecek zannediyorlar. Ortalığı inletmeleri gerekiyordu.
'Dün çok kritik bir gündü'
“Ben Halk TV’de çalıştığım için söylemiyorum, dün çok kritik bir gündü. Kanal D’de ya da CNN Türk’te program yaparken Balbaylar içeri alındığında Cumhuriyet’ten canlı yayınla Medya Mahallesi programını yaptım. Başım derde girmedi mi sonra girdi ama ben o zaman ayağa kalktım ayağa kaldırdım. Kusura bakmasın meslektaşlarım ama Cumhuriyet bugün nerede? Ben senelerdir onların yanlarındayım. İki parmak manşet. Bu mudur? Yeni bir seviye olduğunu göremiyorlar mı? Ben artık iktidara bir şey söylemeyeceğim. Hedeflerini koymuşlar önlerine yol haritaları da var, adım adım ilerliyorlar. İlerleyebiliyorlar çünkü karşılarında o yolculuğu durduracak bir şey göremiyorlar. Benim bundan sonraki muhatabım CHP, İyi parti ve hatta HDP’siyle muhalefet. Medya mensupları ne yapıyorsunuz? Karar gazetesi şehir üniversitesi diye diye ölecekler. Karar gazetesine verilen reklamların engellenmesi gibi sorunları ben hep dile getirdim. Kendileri gördükleri için ‘Karar gazetesi isyanı’ diye verdim. Karar gazetesinde bugün bırakın birinci sayfayı içeride bile haber yok. Sözcü ve BirGün en yüksek sesle ve net bir biçimde dile getiren gazeteler oldu. Diyecekler ki onların da başı ağrıyor, Cumhuriyet’in, Karar’ın başı ağrımıyor mu? Sizin bu düzenden kurtulabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Kararcılarla aynı görüşte olmamız mı gerekiyor?”
