Doç. Köroğlu: Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilere suç duyurusu bir ilk olarak tarihimize geçti

Doç. Dr. Köroğlu “Üniversiteye polisin girmesi ne demek belki bunu kamuoyu anlamıyordur: Bu üniversitenin bin yıllık tarihi içinde oluşmuş bir prensiptir. Boğaziçi Üniversitesi tarihinde bir rektörün öğrenciler hakkında suç duyurusunda bulunduğu görülmemiştir. Bu da bir ilk olarak tarihimize geçmiş oldu” ifadelerini kullandı.

Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü akademisyeni Doç. Dr. Erol Köroğlu, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan Prof. Dr. Naci İnci’nin öğrencilere, üniversiteye ve kurum kültürüne yönelik tavrını Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programına değerlendirdi.

Doç. Dr. Köroğlu, öğrencilere rektör tarafından suç duyurusunda bulunulmasını “Naci İnci böyle bir çatışmayı tercih etti veya ettirildi. Melih Bulu döneminde de bunu yaşamıştık. Melih Bulu önce kendisinin gençlere yakın olduğunu, konuşup çözeceğini söylerken öğrenciler rektörlüğün kapısında konuşmak için birikince sonunda polisi çağırıp ‘Ben devletin görevlisiyim, rektörüyüm. Düğmeme bile dokunulmaması lazım’ gibi ifadelerle onlarca öğrenciyi gözaltına aldırmıştı. Benzer bir politikanın uygulandığını düşünüyorum ben. Hükümetin en üst düzeyine kadar bu yansıtıldı. Şu anda iki tane öğrencimiz tutukevindeler, Türkiye’deki uygulamalar doğrultusunda büyük ihtimalle birkaç ay orada kalacaklar. Eğitimlerinden mahrum kalacaklar. Boğaziçi Üniversitesi tarihinde bir rektörün öğrenciler hakkında suç duyurusunda bulunduğu görülmemiştir. Bu da bir ilk olarak tarihimize geçmiş oldu” diye yorumladı.

‘Kampüsü gerekirse hapishaneye çevirmeye meyilli yaklaşım devam edecek gibi görünüyor’

Sorunun rektörün kim olduğuna bağlı olmadığını söyleyen Doç. Dr. Köroğlu, yaşanan olayların ardındaki nedeni “Melih Bulu ya da Naci İnci meselesi değil. Problem özgür, özerk, demokratik, şeffaf, hesap verebilir kamu araştırma üniversitesi dediğimiz 50 yıllık kamu araştırma üniversitesi geçmişi olan ve bu sırada en alttan en üste kadar demokratik işleyen sistem kurmuş olan bir yapıya tepeden kayyım biçiminde bir rektörün atanmasıdır. Ben kayyum lafını hakaret olarak kullanmıyorum. Naci İnci’den sonra getirip beni oraya koysalar ben de kayyum olacağım. Üniversite yöneticilerini bölüm başkanından enstitü müdürüne kadar olan bütün yönetim aşamalarını şeffaf bir biçimde belirlemelidir, mümkünse seçim yapmalı. Boğaziçi’nde bu sistem bu güne kadar uygulandı. Bir noktadan itibaren ‘Hayır, bundan sonra bunu YÖK ve Cumhurbaşkanı belirleyecek’ denildiği için bu sorunu yaşıyoruz. Geçen hafta yaşanan olaylar bu sorunun bitmeyeceğini gösteriyor. Kampüsü gerekirse hapishaneye çevirmeye meyilli yaklaşım devam edecek gibi görünüyor” diye tanımladı.

‘Tutuklanan öğrencilerden biri Naci İnci’nin hocası olduğu fizik bölümünün öğrencisi’

Doç. Dr. Köroğlu, Prof. Dr. Naci İnci yönetiminde karşılaşılan tutumları “Meslektaşımız Can Candan, iler tutar yanı olmayan bir metinle işinden edildi. Kaldırılan derslerle, hukuk fakültesiyle, senatodaki tavırlarıyla, kullandıkları mükerrer oylarla, dışardan getirilen görevlilerle ilgili hem hukuki yollara başvuruyoruz hem sorguluyoruz. Bütün bunları yaparken bizim Naci İnci ve yardımcılarıyla bir düşmanlık hissi yok. Öğrencilerde de yok, tutuklanan öğrencilerden biri Naci İnci’nin hocası olduğu fizik bölümünün öğrencisi” diye sıraladı.

‘Bir üniversite kampüsü yaşayan bir organizmadır, oraya kelepçe vurulamaz’

Doç. Dr. Köroğlu, bir üniversitenin neden özgür olması gerektiğini anlattı:

“Üniversiteye polisin girmesi ne demek belki bunu kamuoyu anlamıyordur: Bu üniversitenin bin yıllık tarihi içinde oluşmuş bir prensiptir. Çünkü biz burada hiçbir sansür veya baskı altında kalmadan toplumu ileriye götürecek olan bilgiyi üretmeye ve ürettiğimiz bilgiyi öğrencilerden başlayarak tüm toplumla paylaşmaya çalışıyoruz. O zaman burada belli özgürlüklerin ve özerkliklerin yaşanması gerekiyor. Bir üniversite kampüsü yaşayan bir organizmadır. Oraya kelepçe vurulamaz. Güvenlik kameraları vesaire kurulamaz. İnsanlar, öğrencilerimiz, gençler ve toplumdan gelen insanlar o özgürlüğü hissetmeliler. Maalesef kayyımlık düzeni, rektörlüğün kayyımlık olarak işlemesi bütün emirleri yukarıdan alıyor olmasıyla bağlantılı olarak bu organizmayı yok etmek üzere hareket ediyor. Bu açıdan da işine geldiği anda istediği açıklamayı yapıyor”