‘BUNU GÖZE ALMALARI TEKNİK OLARAK MÜMKÜN DEĞİL'
Dış ticaret uzmanı Aydın Sezer, iki ülke arasında başta doğalgaz ve nükleer olmak üzere enerji alanındaki ilişkilerin çok yüksek boyutlarda olduğunu vurguladı: "Hangi ülkenin birbirine daha çok ihtiyacı olduğunu söyleyebilmemiz teknik olarak mümkün değil. Örneğin doğalgazda boru hatları var, uzun vadeli yapılmış doğalgaz alım anlaşmaları var, ticari anlaşmalar bunlar. İki ülke arasındaki ilişkiler ne olursa olsun Rusya gaz sağlayarak taahhüdünü yerine getirmediği takdirde, Türkiye de gaz almayarak taahhüdünü yerine getirmediği takdirde, ortaya çıkacak milyarlarca dolarlık zarar konusu. Bunu göze almaları teknik olarak mümkün değil. Her iki açısından da mümkün değil."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Akkuyu nükleer santrali Ruslar yapmazsa başkaları yapar" dedi. Peki bu mümkün mü?
Akkuyu'da da doğalgazda da ilişkinin ticari olduğuna dikkat çeken Sezer, anlaşmalarda hangi şartlarda ve nelerin karşılığında projelerin iptal edileceğine yönelik birçok hüküm olduğuna dikkat çekti.
Akkuyu nükleer santralinin bir ihale sonucunda değil TBMM'den geçen hükümetler arası bir anlaşma ile Rusya'ya verildiğini hatırlatan Sezer, şöyle konuştu: "Yarın bir gün 1 Kasım'dan sonra nükleere karşı olan bir parti iktidara geldi diyelim. Akkuyu'yu da yapmayacağını söyledi. Arada herhangi bir gerginlik olup olmaması bir tarafa, böyle bir karar aldı. Daha önce meclisten geçtiği için, yaptırım gücü açısından ulusal mevzuat gibi bir konuma ulaşmış olan bu konuda karşı tarafı tatmin etmeden, karşı tarafın beklentilerini yaptığı yatırımın maliyetini hatta kar beklentisini karşılamadan bunu iptal etmeniz teknik olarak mümkün değil. Bu o ülkedeki hukuk sistemiyle, ahde vefayla, ticari bir faaliyete yönelik perspektifle alakalı bir konu. Bu sadece bir projenin iptali anlamına gelmez. Eğer Rusya'nın 3 milyar dolarını, getirdiği, harcadığı parayı, masrafını, karının bir bölümünü karşılarsanız belki Rusya memnun da olur. İptal edelim karşılığında siz bana şu kadar para ver derseniz, Rusya ya da herhangi bir ülke memnun da olabilir. Onu bilemeyiz. O nedenle siyasi gerilim her ne şekilde olursa olsun iki ülke arasında hukuka konu olan bir takım anlaşmalara yönelik faaliyette bulunmanın maliyetini teknik olarak da düşünemeyiz, hukuki olarak zaten düşünülmesi söz konusu değil.
Daha da komiği, 7 yıllık süre içinde yapılması bekleniyor nükleer santralin. 3-3.5 yıllık süre geride kaldı ve bu süre zarfında hukuki olarak kimin taahhütlerini yerine getirip getirmediği konusu ayrı bir sorun. Burada Rus tarafının Türk tarafından beklentilerinin karşılanıp karşılanmadığı konusunda da çok ciddi sıkıntılar ve sorunlar var. Örneğin 1-1.5 senedir Rus tarafına çeşitli kanunlarda yapmamız gereken düzenlemeler konusunda adım atamadığımızı bir türlü açıklayamıyoruz. 7 Haziran'dan beri TBMM çalışmadı diyoruz ama 7 Haziran'dan önce çalışan bir meclis vardı Türkiye'de. Milli mevzuatta yapmamız gereken değişiklikleri henüz yapmamıza rağmen Ruslar 3 milyar dolar para getirdiler bu ülkeye. Dolayısıyla o konuda yarın bir gün tahkime gidilse hangi tarafın diğer tarafa daha çok şey söyleyeceği konusunda da büyük soru işaretleri var."
‘TİCARİ BİR İLİŞKİ BOZMAYI İKİ TARAF DA GÖZE ALAMAZ'
Rusya'nın nükleer santralde Türkiye'ye 3 milyar dolar düzeyinde bir sermaye getirdiğinin altını çizen Sezer, Türkiye'nin de yasal düzenlemeler yaparak inşaatın önünü açmaya çalıştığını söyledi: "Sonuçta bu bir ticari, ekonomik ilişki. Bunu bozmanın maliyetini hiçbir taraf ne Türkiye ne de Rusya göze alamaz, teknik olarak göze alamaz. Ortada bırakın enerji kaynaklarının başka alternatifi var mı yok mu tartışmasını ya da Sayın Cumhurbaşkanı'nın ifade ettiği gibi 'Başka yerden sağlarız' tartışmasını, başka yerden neyle sağlayacaksınız, hangi boru hattınızla, mevcut boru hatları Rusya'dan geliyor. Yerine ikame edecek alternatif alt yapıyı nasıl sağlayacaksınız? Kaldı ki alternatif kaynak da yok yakın coğrafyamızda."
Dış ticaret uzmanı Sezer, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya'ya yönelik çıkışlarının ise daha çok Türkiye iç kamuoyuna yönelik olduğu görüşünde: "Sayın Cumhurbaşkanı'nın çıkışları sanırım seçime yönelik ya da kamuoyuna yönelik. İçinden geçen düşünceleri yüksek sesle dışarı aktarmış olması. Yoksa dikkate alarak ya da çok açık söylüyorum ciddiye alarak üzerinde yorum yapılabilecek boyutta bir konu değil bu. Zira seçim öncesinde özellikle Rusya'nın Suriye'ye yönelik politikası Sayın Cumhurbaşkanımız için sürpriz oldu açıkçası. Zira kendisinin Moskova ziyaretinden sonra gündeme geldi bu konu. Dolayısıyla bu tamamen bu kamuoyuna yönelik bir olgu."
‘NATO'NUN DEĞİL ABD'NİN TEPKİSİ'
Rusya'nın Suriye'de gerçekleştirdiği operasyonlar ve Rus jetlerinin Türk hava sahasını ihlal etmesi sonrasında NATO'dan gelen açıklamaları da değerlendiren Sezer, bunun NATO üzerinden ABD'nin tepkisi olduğu görüşünde.
Sezer şu değerlendirmede bulundu: "NATO'dan özellikle Türkiye lehine ya da Rusya'nın Suriye'deki operasyonuna yönelik yapılan açıklamaları ben aslında NATO'nun değil de ABD'nin tepkisi olarak yorumluyorum. NATO üzerinden geliyor ama bunun tamamen ABD'nin, özellikle uzun süreden beri Suriye'de hava bombardımanıyla Suriye sorununa çözüm aramasına rağmen herhangi bir sonuç alamamış ABD'nin Rusya'nın operasyonuna yönelik bir tepkisi olarak yorumluyorum."
NATO üyelerinin tümünün Rusya'nın Suriye'ye yönelik tavrı konusunda farklılaştıklarının da söylenmesi gerektiğini vurgulayan Sezer, başta Almanya olmak üzere Avrupa'nın Rusya'nın operasyonlarını zımni olarak teşvik ettiğini savundu.
Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle de (Almanya Başbakanı Angela) Merkel'in yaptığı açıklamalar son bir haftadır gösteriyor ki, Suriye konusunda sanki (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'i ya da Rusya'yı Suriye'ye yönelik operasyon konusunda Avrupa zımni olarak teşvik ediyor ya da destekliyor. Özellikle mülteci akınından ciddi ölçüde rahatsızlık duyan Almanya ve Avrupa'nın Suriye'de yani sorunun kaynağı olan yerde sorunun çözümü için tırnak içinde söylüyorum, bir anlamda Putin'in faaliyetlerine aktivitesine sempatiyle baktığını düşünüyorum. Dolayısıyla burada NATO'yu ele almaya başladığımız zaman bunun NATO üyeleri tarafından ortaklaşa bir tepki olmasından öte kanımca tamamen ABD'nin tepkisi olduğunu düşünüyorum.
RUSYA'NIN SURİYE HAMLESİNİN ARKA PLANINDA NE VAR?
‘TÜRKİYE BU DOLDURUŞA GELMEMELİ'
Akkuyu nükleer santral ve Türk Akımı projelerini hatırlatan Sezer, Türk-Rus ilişkilerinin derinleşmesi, gelişmesinin her zaman başta ABD olmak üzere Batı'nın dikkatini çektiğini ve başta ABD olmak üzere bunu engellemeye çalıştığını söyledi. Sezer, "Dolayısıyla ben ABD'nin özellikle ABD'nin güdümündeki NATO'nun Türkiye politikasının arka planında Türkiye'ye yönelik bir siyasi bir manevra olduğunu, Türkiye'nin arkasında yakın durma gibi bir arzu olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
‘ERDOĞAN 1 KASIM'A KADAR TANSİYONU ARTIRABİLİR'