Peki Türkiye’de bu fikre nasıl bakılıyor? Günümüzdeki ortamda bu fikrin uygulanması mümkün mü? Bu konuda Türkiye Kürtlerinin tutumu nedir?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan HDP’nin Dış İlişkilerden sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu eski üyesi Nazmi Gür şu değerlendirmelerde bulundu.
Öncelikle bizim, Avrupa Birliği’ne yönelik bir eleştirimizin olduğunu söylemek istiyorum. Bu rapor seçim öncesi, Ekim ayında, yayımlanması gerekiyordu. Ancak AKP Hükümeti’nin isteğiyle iki kez ertelendi. Ve biz tabi öncelikle bunu eleştiriyoruz. Avrupa Birliği’nin bu tutumu bizi hayal kırıklığına uğrattı. Tabi, çağrıları son derece önemli. Türkiye’de şiddetin durması, nihayetinde de görüşmelerin yeniden başlaması konusunda bir talep, bir istek var. Biz parti olarak da bu isteği daha da somutlaşmasını ve Avrupa Birliği’nin bu konuda daha somut adımlar atması gerektiğini, inisiyatifler geliştirmesi gerekltiğini düşünüyoruz. Sadece çağrı yetmiyor. Bu talebin raporda yer alması son derece önemli. Ama rapordaki bu talebin yaşama geçmesi için Türk Hükümeti’nin bu konudaki tutumunu eleştiren bir yaklaşım sergilenmeli.
Geçen hafta içinde Türkiye’de Davutoğlu başkanlığında toplanan savaş kabinesi savaş kararı aldı ve bu savaş kararının yurt dışında da uygulanabileceğini söyledi. Elbette ki bu, çatışmaların daha da artacağı, savaşın yaratacağı tahribatın daha fazla olacağı anlamına geliyor.
Avrupa Birliği’nin bu uyarısı bir temennidir. Ama bunun temennide kalmaması gerekiyor. Brüksel daha fazla şey yapacak pozisyonda. Türkiye’de kaosun, şiddetin hakim olmaması için yapacağı çok şey var.
Bizim diğer muhatabımız, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Dış Politika ve Güvenlik Politikası Danışmanı, askeri uzman, emekli Deniz Kurmay Albayı Prof. Dr. Celalettin Yavuz ise, şunları söyledi.
Avrupa Birliği, Türkiye Cumhuriyeti daha önceden, özellikle 2013’te, çözüm sürecini başlattığı zaman haklı olarak alkış tutmuştu. Çözüm süreciyle PKK terör örgütü ile ilgili problem çözülecek diye düşünülüyordu. Avrupa’nın birçok ülkesinde bulunan Türkiye kökenli insanların olması nedeniyle PKK terör örgütü Avrupa Birliği’ne de endişe ve rahatsızlık veriyordu. Avrupa, çözüm süreciyle bu endişe ve rahatsızlıkların da giderileceğini düşünüyordu. Bu endişe ve rahatsızlıkların giderilmesi için de Türkiye’nin bu süreci haklı olarak devam ettirmesini istiyor.
Ama Avrupa Birliği nasılına bakmıyor. Halbuki bu çok önemli. Türkiye’nin bundan sonra ‘terörü çözeyim’ demesiyle normal bir çözüm süreci nasıl oluyorsa o şekilde çözmeye çalışması lazım. Ama bu, Türkiye’nin güneyindeki Suriye ve Irak’ta bir karışıklık, bir istikrarsızlık devam ettiği sürece ve Türkiye bu ülkelerdeki meşru hükümetlerden destek alamadığı sürece, kolay değildir.
Avrupa Birliği’nin talebini anormal karşılamıyorum. Çünkü nasıl yaptığına karışmıyor. Diyor ki; ‘Sen 2013’ten itibaren çözüm süreci dedin, belli bir mesafe aldın; bu çözüm sürecini devam ettir’. Çünkü Avrupa Birliği, PKK terörünün büyümüş olmasından endişe etmekte. PKK terör örgütünün hareketlenmesi biraz da Türkiye’nin AK Parti iktidarı yüzünden. Çünkü AK Parti iktidarı sadece terör örgütüne yönelik olan çözüm sürecini sanki Kürt meselesiymiş gibi ele alarak Avrupa Birliği’ne çeşitli yollardan bunu ‘Kürt meselesini çözüyoruz’ şeklinde atfettirmişti. Bunu da gözardı etmemek lazım.
Bana göre, terörle Kürt meselesi farklı şeylerdir. AK Parti iktidarı terör örgütüyle ilgili çözüm sürecinde ne yazık ki Kürt meselesini de terör meselesini birbirine karıştırmıştır. Halbuki Kürtlerin hepsi terörist değildir. Burada bir yanılgı vardır. Ve Avrupa Birliği’ne ne yazık ki bunu, ‘terörü çözümlüyoruz değil de Kürt meselesini çözümlüyoruz’ şeklinde götürüldüğü için Avrupa Birliği de, ‘madem öyle o zaman PKK ile çözün’ öneride bulundu. Ama bu, Türkiye’nin meselesidir. Şu anda yanlıştan dönülmüştür. Hükümet doğru olanı yaparsa Avrupa Birliği’nin buna çok da fazla karışmaya hakkı yok.