Ayşe Sucu: Diyanet sorunları çözmek yerine sorunun odağı haline geldi

Diyanet'in 'Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil' açıklamasını RS FM'de yorumlayan Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları eski Başkanı Ayşe Sucu, "Diyanet saygınlığını devam ettirebilmesi için ifadelerini doğru seçmeli" dedi. "Açıklamayı okuyan bir baba ya da kız çocuğu ne düşünür" diyen soran Sucu, Diyanet’in siyasallaşmasını da eleştirdi.

Gündeme bomba gibi düşen haber, Birgün Gazetesi muhabiri Erk Acerer'den geldi. Habere göre, Diyanet İşleri Başkanlığı sorulan bir soruya, "Bazı mezheplere göre, babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir" şeklinde skandal bir cevap verdi.

Konunun sosyal medyayı ayağa kaldırması sonrasında da açıklama kurumun sitesinden silindi. Konuyu RS FM'de Yavuz Oğhan'ın hazırlayıp sunduğu 'Bidebunudinle' programında değerlendiren Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kolları eski Başkanı Ayşe Sucu, "Duyulması, gerçekleşmesinden daha kötüdür" sözünü hatırlattı. "Her konuda kendine alan açıyor" diyerek Diyanet'i eleştiren Sucu, şunları söyledi:

​"Bu ifade aslında hâlâ bizim ulema dediğimiz kitlenin meselelere nasıl baktığını ortaya koyuyor. Bin yıl önceye baktığımızda din her şeyi etkileyen bir olguydu. Devlet yönetimde insan ilişkilerinde hatta tıpla da iç içedir. Ama artık psikoloji dediğimiz bir tıp dalı vardır. Diyanet'in her konuda kendisine alan açıyor olmasını ilmen, dinen, aklen doğru bulmuyorum. Artık, her konuda bunu yapıyor."

FETVA İBN-İ BİN RÜŞD'DEN

Kurumun saygınlığının devamı için kullandığı ifadelerine dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Ayşe Sucu, Diyanet İşleri Başkanlığı'na "Bunu okuyan ne düşünür" diye sordu. Sucu şöyle devam etti:

"Gençlik içinde ciddi bir kitle artık dine karşı tepki duymaya başladı. Bunu okuyan biri ne düşünür? Ben de bir anneyim. Diyanet işleri Başkanlığı saygın bir kurum. Saygınlığının devamı için ifadelerinde kılı kırk yarması lazım. Bir baba, kız çocuğunu kucağına alsa nasıl hisseder ya da bir kız çocuğu bunu okuduğundaki halet-i ruhiyyesi nasıl olacaktır? Sadece teknik olarak söylenip geçiliyor demeyelim. Toplumun katmanlarında nasıl bakılacak diye de düşünelim. Bu noktada Diyanet'in ve MEB'in beyanat verirken özellikle dikkat etmesi lazım. Gerekirse bünyelerinde çalışan bilim görevlilerinden de yardım almalılar. Baktım ben fetvaya bin yıl öncesinden İbn-i bin Rüşd'ten almış."

'ALEVİLİK'TEN TUTUN DA NİŞANLILIK DÖNEMİNE KADAR…"

Konunun gündemin ilk sıralarına yerleşmesinin ardından Diyanet'ten yapılan açıklamada, haberler ‘sapkın', haberciler de  ‘ahlaksız' olarak nitelendirildi. Haberleri yapanlar için yasal işlem başlatılacağının duyurulmasına da tepki gösteren Sucu, kurumun giderek siyasallaşmasını da eleştirdi.

Sucu, "Esas problem şu: Diyanet ne yazık ki bilimi merkeze alan din söylemi oluşturamıyor. Alevilikten tutun da nişanlılık dönemine kadar pek çok açıklamasında var bu. Çözüm üretme yerine sorunların odağı haline geldi. Halbuki tam da mezhep çatışmaları gündemdeyken, dinin tam da birleştirici olması gerektiği zamanda ayrışmaların odağı haline geliyor. Burada Diyanet adeta rol oynuyor. Bu soru kendi açıkladıkları gibi kasti sorulmuş olsa bile, sorana klinik, psikolojik yardım almalarını önermeliydi."