Daha önce özür dileyen ve Mavi Marmara mağdurlarına tazminat ödemeyi kabul eden İsrail, Gazze’ye uygulanan ambargoyu da Türkiye için esnetecek.
Peki böyle bir sonuç Mavi Marmara mağdurlarını tatmin ediyor mu? Onlar Türkiye ile İsrail arasındaki anlaşmayı nasıl değerlendiriyorlar? Gazze ablukasının kısmi de olsa kaldırılacak olması onları memnun ediyor mu?
Konuyla ilgili Sputnik Radyosu’na konuşan Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu Üyesi ve İHH İnsani Yardim Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Mavi Marmara mağdurlarından Avukat Gülden Sönmez şu değerlendirmelerde bulundu.
Aslında bizim açımızdan, yani hem Mavi Marmara organizatörleri hem mağdurları açısından çok fazla değişen bir şey olmadı. Biz başından beri söylediğimiz gibi, bu koşullarda bir anlaşmayı doğru bulmuyoruz.
Birincisi, İsrail davaların düşmesi şartını koşuyor. Biz davaları düşürmeyeceğiz ve hiçbir davamızdan vazgeçmeyeceğiz. İkinci husus, Gazze ablukası meselesi. Aslında Gazze ablukasının kaldırılıması ya da hafifletilmesi ancak Gazze limanına yardım malzemelerinin ulaşılması ve Gazze’deki insanların serbestçe seyahat ve ticaret yapabilmeleriyle mümkün. Oysa bugün konuşulan Aşdod limanı üzerinden yardım malzemelerinin götürülmesi. Bu ise, ambargonun hafifletilmesi anlamına gelmez, ablukanın kaldırılması anlamına gelmez. Tam tersi, ablukanın meşrulaştırılması anlamına gelir. O yüzden biz, eğer bu içerikte bir anlaşma söz konusu ise, bunu, Mavi Marmara misyonunun katılımcıları açısından kabul edilemez bir anlaşma olarak görüyoruz.
Uluslararası sularda saldıran taraf İsrail. Yapmış olduğu suçların bedelini ödemesi gereken İsrail. Eğer Türkiye ile ilişkilerini tekrar normalleşmek istiyorsa bir şeyler talep eden değil, bir şeylerin bedelini ödeyen olması gerekir. Oysa bir taraftan Hamas ofisi ile ilişkileriyle ilgili bir kart masaya koyuyor. Bir taraftan bakıyorsunuz İsrail askerlerine karşı açılan davaların düşürülmesi talebini ortaya koyuyor. Ve bunların karşılığında da tazminat ödeyeceğini söylüyor. Herkes şunu unutuyor: İsrail’in bu saldırısı uluslararası sularda bir savaş suçu niteliğinde bir saldırıydı. Ve bu saldırılar neticesinde 10 kişi hayatını kaybetti. 50’den fazla ölümcül derecede ağır yaralı insan, alıkonulan yardım malzemeleri, hapsedilen insanlar, gaspedilen eşyalar ve gemiler. İsrail, bütün bunların hepsinin karşılığı olarak 20 milyon dolar tazminat ödeyip bu işten kurtulmak, üstüne de başka kazanımlar elde etmek istiyor. Bu çok saçma ve yanlış bir müzakere. Eğer bir müzakereden bahsedilecekse, adil olan bir müzakereden, İsrail’in bedel ödeyeceği, yani yaptıklarının karşılığını ödeyeceği bir müzakereden sonra normalleşme olur.
O zaman şunu mu düşünelim: herhangi bir devletin uluslararası sularda hiçbir gemisinin ve hiçbir insanının güvenliği yok demektir. Demek ki, faturasını ödeyen herkes birbirine saldırabilir, savaş suçu niteliğindeki suçları da işleyebilir anlamına mı gelecek? Nasıl okuyacağız bunu? Bu kabul edilebilir bir şey değil. Yanlış bir müzakere konumlanması söz konusu. Bizim için fark eden bir şey var mı? Açıkçası bizim için fark eden bir şey yok. Biz hiçbir zaman ne davalarımızı ne bütün bu süreci bu müzakereye dahil etmedik ve dahil edilmesine izin vermedik. Eğer taraflar herhangi bir şekilde böyle bir anlaşmaya varırlarsa da bu anlaşma Mavi Marmara mağdurlarını bağlamayacak, davalardan vazgeçilmesi şartıyla bir tazminat alınmaya kalkışılırsa da bu tazminatı şehit aileleri kabul etmeyecektir.