Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları şu şekilde:
- Irak'ta DAEŞ'le mücadelenin sonuna yaklaşıldığı Musul'da neticeye varıldığı haberi bizim için mutluluk vericidir. Musul'un geldiği nokta da bizim için çok önemli. Harabe bir Musul var. Bunun maliyetini kimler karşılayacak?
'PETROL VE DOĞALGAZI NE YAZIK Kİ KAN VE GÖZYAŞI İLE ANMAK ZORUNDA KALDIK'
Son 1-1.5 asırdır güçlü ülke olmanın yolu, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçiyor. Bununla birlikte küresel çatışmaların merkezinde yer alan enerji kaynakları ve yolları üzerinde hakimiyet kurma çabalarının çoğu zaman iç çatışmalar, darbeler ve işgallerle sonuçlandığını görüyoruz. Var olduğu coğrafyalarda zenginliğin ve refahın kaynağı olması gereken petrol ve doğalgazı ne yazık ki daha çok savaş, kan ve gözyaşı ile birlikte anmak zorunda kaldık. Biz Türkiye olarak en başından beri, bu kaynakların insanlığın huzur ve refahına katkı sağlayacak şekilde kullanılması gerektiğini savunuyoruz.
'TÜRKİYE 'ENERJİNİN İPEK YOLU' OLARAK İSİMLENDİRİYOR'
- Tüm bu çalışmalarımız sayesinde medeniyetlerin buluşma noktası olan Türkiye, artık enerji uzmanları tarafından 'enerjinin İpek Yolu' olarak isimlendiriliyor. Ülkemiz sahip olduğu imkanlarla, enerjinin yıkım, gerginlik ve ihtilaf değil, barış ve refah kaynağı haline dönüşmesi için gayret gösteriyor.
'ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIN AZALTILMASI GEREKİYOR'
Türkiye'deki büyümenin sürdürülebilir olması için enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli kaynakların en üst düzeyde kullanılması gerekiyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde iki kat artacak olan enerji talebini karşılayabilmemizin yolu 2023 yılına kadar ilave 50 bin megavat kurulu ek gücü sisteme dahil etmemizden geçiyor. Bu talebin karşılanması için 6 ana başlık altında politikalar geliştiriyoruz.
'RUSYA İLE YÜRÜTTÜĞÜMÜZ AKKUYU PROJESİNİ MİLLİ SERMAYEMİZLE GÜÇLENDİRDİK'
Nükleer enerji konusunda da yatırımlarımızı hızlandırmaya başladık. Akkuyu ve Sinop Nükleer Güç Santrallerinin devreye girmesiyle enerji ihtiyacımızın en az yüzde 10'luk kısmını buradan karşılayacağız. Rusya ile birlikte yürüttüğümüz Akkuyu Projesi'ni milli sermayemizi de katarak çok daha güçlendirdik.
'ÜÇÜNCÜ NÜKLEER SANTRAL İÇİN ÇALIŞMALARIMIZI BAŞLATTIK'
- Sinop Projesi'nde de inşaata en kısa sürede başlamak istiyoruz. Son G20 toplantısında Japonya Başbakanı Şinzo Abe ile de bunu etraflıca görüştük. Hatta üçüncü bir nükleer güç santrali projesiyle ilgili çalışmalarımızı şimdiden başlatmış bulunuyoruz.
'KÖRFEZ BÖLGESİNDE YAŞANAN GERİLİMİN BİR AN EVVEL GİDERİLMESİNİ İSTİYORUZ'
- Körfez bölgesinde yaşanan gerilimin bir an evvel giderilmesini istiyoruz. Artık bölgede krizler istemiyoruz. Tüm tarafların meseleye sağduyuyla bakarak diyalog kanallarını açık tutması gerekiyor. Dünyamızın huzura ihtiyacı var.
'ABD VE RUSYA'NIN VARDIĞI NETİCE OLUMLU SÜRECİN DEVAMI NİTELİĞİNDE'
- Suriye'de siyasi çözüm için sahadaki şartlar düzeltilmeli. Astana toplantıları ile ateşkes için kayda değer bir ilerleme sağlandı. ABD ve Rusya'nın vardığı netice bu olumlu sürecin devamı niteliğindedir.
Arz güvenliğine kalıcı bir çözüm getirmek amacıyla yıllık doğal gaz tüketiminin en az yüzde 20'sini depolayacak bir sistem kuruyoruz. Yeni dönemde hayata geçireceğiz. En göz alıcı yeniliklerden birisi de enerji teknolojilerinin üretiminde yerlileştirme oranını artırmak olacaktır. Türkiye'yi bu alanda yüksek katma değerli teknolojilerin üretildiği bir enerji üssü haline getirmekte kararlıyız.
BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU MESAJI
- (IKBY'deki) Bağımsızlık referandumu gibi tek taraflı girişimlerden kaçınılması, milli güçlerin etkilerinin azaltılması ve PKK'nın varlığına son verilmesi gibi hususlar bu ülkenin geleceğinde belirleyici olacaktır.
'DOĞU AKDENİZ'DE BÜYÜK BİR FIRSAT KAÇIRILDI'
Doğu Akdeniz'de geçtiğimiz hafta maalesef büyük bir fırsat kaçırıldı. Bizim ve Kıbrıs Türk tarafının tüm yapıcı yaklaşımına rağmen, Rum tarafının olumsuz tavrı sebebiyle adadaki anlaşmazlıkların bir kez daha çözümsüz kalmasından üzüntü duyuyoruz. Tarafların tutumları böylesine açıkça ortadayken kimi enerji şirketlerinin Rum kesiminin atmakta olduğu sorumsuzca adımların bir parçası olmaları kesinlikle anlayışla karşılanamaz. Adaletin, hakkaniyetin ve uluslararası hukukun gereği, hidrokarbon kaynaklarının adadaki tüm taraflara ait olmasını gerektiriyor. Kıbrıs'taki gelişmelere taraf olan herkesten beklentimiz, bölgedeki yeni gerginliklere yol açabilecek adımlardan kaçınmalarıdır.