Milliyet'ten Musa Kesler'in haberine göre, Adnan Oktar ve grubu hakkında açılan ancak 2013'te zaman aşımından düşen davanın dosyasındaki 'gizli tanık' ifadeleri örgütün o dönemdeki faaliyetlerine de ışık tutar mahiyette. Soruşturmada '3 numaralı gizli tanık' olarak ifade veren bir mağdur, 'Adnan Hoca grubu'nun içinde kaldığı dönemde yaşadıklarını bütün ayrıntılarıyla anlatıyor.
"16 yaşımdayken, sonradan Adnan Hoca grubundan olduğunu öğrendiğim bir şahısla tanıştım. Bana dini telkinlerde bulundu, ibadet etmem gerektiğini ve bu ibadeti herkes tarafından bilindiği şekilde değil de günde iki vakit; sabah akşam ikişer rekât halinde ve her rekâtta birkaç kelime söyleyerek yapabileceğimi söyledi. Hatta çırılçıplak da yapabileceğimi söyledi. Bana mantıksız gelmişti ama yapılan telkinlerle ben de buna inanmaya başladım. Kısa bir süre sonra beni grubun diğer üyelerinin de kaldığı evlere götürmeye başladı. Erkek arkadaşımın telkinleri sonucunda kendisinin grubundaki diğer arkadaşlarıyla birlikte olmamın sevap olacağına inanmaya başladım.
'ADNAN HOCA'NIN YAZDIĞI İDDİA EDİLEN KİTAPLAR OKUTULUYORDU'
'TEVRAT ANTALYA'DAN ÇIKACAK'
Evlerdeki koltuklar genelde altın varaklı aynalar, plazma televizyonlar, şirketlerde de genelde deri koltuklar kullanılarak lüks ve cazip bir hava oluşturuluyordu. Özellikle yatak odalarında yatağın karşısında aynalı bir dolap olurdu. Kişinin kendi boyun bölgesi ve (bazı mahrem noktalarına) bakması haram kabul edildiğinden bu bölgelerin ancak aynaya bakılarak görülebileceği söyleniyordu. Bir gün Ortadoğu'ya hâkim olunacağı, Antalya bölgesinden Tevrat'ın en eski halinin çıkacağı, bunun da bizim kutsal kitabımız ile aynı olacağı söyleniyordu. Kardeşler 'Abi'yi hayvanlarla konuşurken gördüklerini söyleyerek onu gözlerinde büyütmeye çalışıyorlardı.
'İNCE BEL' KONTROLÜ