‘Kürt birliklerinin bulunduğu topraklar Şam’ın kontrolüne geçerse Türkiye’nin operasyon yapmasına gerek kalmaz’

Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Suriye’nin kuzeydoğusundaki son gelişmelere yönelik açıklamalarını değerlendiren Rus uzmanlar, Kürtlerin bulunduğu toprakların Şam’ın kontrolüne geçmesinin Türkiye için ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Rus siyaset uzmanları, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova'nın, Kürtlerin bulunduğu bölgelerin yeniden Suriye hükümetinin kontrolüne girmesinin Suriye'nin komşularına yönelik güvenlik risklerini ortadan kaldıracağı şeklindeki açıklamasını değerlendirerek, bu yöndeki olası gelişmelerin Türkiye'yi ne şekilde etkileyeceği sorusuna yanıt aradı.

Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Arap ve İslam Araştırmaları Merkezi'nden Boris Dolgov, Sputnik'e verdiği demeçte böyle bir sonucun Türkiye'nin yararına olabileceğini belirtti.

'BÖLGENİN SURİYE HÜKÜMETİNİN KONTROLÜNE GEÇMESİ, SİLAHLI KÜRT OLUŞUMLARIN TÜRKİYE'YE SIZMA TEHLİKESİNİ ENGELLER'

Dolgov, "Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün açıklaması, Suriye krizinin çözümü bakımından mantıklı ve uygun. Eğer önceden Kürtlerin kontrol ettiği ve Amerikan askerlerinin çekildiği topraklar resmen Şam'ın kontrolüne geçerse, silahlı Kürt oluşumlarının Türkiye topraklarına sızma tehlikesi de minimize edilmiş olur ve o zaman Türkiye'nin askeri harekat yapmasına gerek kalmaz" diye konuştu.

'TÜRK TARAFI, SURİYE HÜKÜMETİNİN BÖLGEDEKİ VARLIĞINI KABUL EDİP BU DURUMDAN YARARLANABİLİR'

Rus uzman, Şam'ın Fırat'ın doğusundaki toprakların kontrolünü ele geçirmesinin, bölgedeki gerilimin azalması ve Türkiye'nin de endişe ettiği Suriye'nin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması için en iyi senaryo olabileceğini belirtti:

"Eğer Türk tarafı yeni gerçekliliği kabul edip, Suriye krizinin çözümüne katkıda bulunmaya karar verirse ve Kürt grupların sızması bakımından tehlikeli bulduğu bölgelerin Suriye ordusunun kontrolüne geçmesinden yararlanırsa, bölgedeki varlığına neden olan diğer faktörleri bertaraf edebilir."

'KÜRTLER İLE ŞAM ARASINDAKİ DİYALOG TÜRKİYE'NİN YARARINA OLACAK ŞEKİLDE SONUÇLANABİLİR'

Sputnik'e konuşan Rusya Yüksek Ekonomi Okulu Ulusal Araştırma Üniversitesi kıdemli öğretim üyesi ve Ortadoğu uzmanı Grigoriy Lukyanov da benzer bir görüş ortaya koyarak, Kürtler ile Şam arasındaki diyaloğun Türkiye'nin çıkarlarına uygun olan anlaşmalarla sonuçlanması halinde Ankara'nın yararına olacağını belirtti.

Lukyanov, "Eğer Suriye yönetimi PYD bayrağı altında faaliyet gösteren tüm Kürt oluşumların tamamen silahsızlanmasını, ayrıca siyasi ve askeri faaliyetlerinin son bulmasını sağlarsa, hükümet ordusunun bu toprakların kontrolünü ele geçirmesi Türkiye yönetimi için kabul edilebilir bir alternatif ve Suriye konusunda amaca ulaşılmış olduğunun göstergesi olur" diye konuştu.

İÇ SİYASET VURGUSU

Durumun ilk bakışta göründüğünden biraz daha derin olduğunu, zira Suriye sorununun hem dış hem de iç siyasi yönlerinin olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son birkaç yıldır Türkiye yönetiminin Suriye'ye yönelik askeri-siyasi müdahaleyi gerekçelendirmesi çerçevesinde Suriye kampanyası ile ilgili enformasyon politikasının ayrılmaz bir parçası ve en önemli unsuru, ‘Kürt tehdidine' karşı koymaktı. Bu sadece geniş kitlelere yapılanları haklı göstermek için değil, aynı zamanda milliyetçi partilerin desteğini almak için de yapılıyordu. Son olarak gerçekleşen parlamento seçimleri, milliyetçi seçmenlerin sayısının arttığını ortaya koydu. Suriyeli

Kürtlere yönelik radikal önlemleri destekleyenler kolluk kuvvetlerinde de var, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası milliyetçi grupların temsilcileri yönetici koltuklarına geçti. Onlar, Suriyeli Kürtlerin bu toprakların kontrolünü yeniden ele geçirmeme garantisinin sadece TSK'nın bölgedeki varlığını sürdürerek sağlanabileceğini düşünüyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan, sadece Rusya ve Şam'la ilişkilerden, ayrıca Kürtlerle temasa geçereki Türkiye'nin bölgedeki etkisini azaltmaya çalışan Körfez ülkeleriyle ilişkilerden ibaret olan dış siyaset yönünü değil, olayın iç siyasi yönünü de dikkate almalı."

Çeviren: Erkan Kurtuluş