'Türkiye, artık dayatılan değil ihtiyacı olan silahları almak istiyor'

Rusya’nın Federal Askeri ve Teknik İşbirliği Servisi (FSVTS) Başkanı Dmitriy Şugayev, Türk yetkililerin Su-35, Su-57 ve MiG-35 savaş uçaklarına ilgi gösterdiğini ve bu uçaklara ilişkin Türkiye ile görüşme yapıldığını söyledi.

FSVTS Başkanı’na göre, Rusya ve Türkiye, 4++ nesil savaş uçağı geliştirme konusunu da istişare ediyor ancak ortak uçak üretimini konuşmak için henüz erken.

Bununla birlikte Şugayev, 5. nesil Milli Muharip Uçağı TF-X’in üretilmesi konusunda Rusya’nın Türkiye’ye yardım edebileceğini belirtti.

Savaş uçakları konusunda Rusya ile işbirliği yapmak, Türkiye’ye neler kazandırır, ne gibi avantajlar sağlar?

Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan askeri ve güvenlik uzmanı, Güneydoğu Gazisi Koray Gürbüz, şunları söyledi:

"Su-35, MiG-35 ve Su-57 konularına girmeden önce Türkiye’nin mevcut savaş uçaklarına bakmak gerekiyor. 1945’ten sonra Türkiye’nin aldığı modern savaş uçaklarına baktığımız zaman şöyle bir sonuca varmak mümkün: Amerika bize hangi rol biçmişse, ona göre biz yeni uçak almışız. ABD’nin 1940’lı yılların sonundan başlayarak bize biçtiği rol, Sovyet tehdidine karşı ileri bir karakol vazifesini görmek. Bu maksatla Türkiye’ye verdiği uçaklar genelde uzun menzilli ve muharebeye yönelik savaş uçakları. Onun dışındaki opsiyonları olan uçakları Amerika bize satmamaya çalışıyordu. Halbuki bir ülkenin bir savaş uçağına olan ihtiyacı, küresel rekabetle uğraşan dış güçler tarafından değil, o ülkenin pozisyonunu, coğrafi konumunu ve bölgedeki gerçek sorunları tespit eden askeri kaynaklar tarafından belirlenmeli.  

Eğer Türkiye Su-35, MiG-35 ve Su-57 savaş uçaklarını alırsa çok köklü bir adım atmış olacak. Rus uçaklarının alımıyla Türkiye’deki bütün Amerikan sistemi sarsılmış olacaktır. Çünkü Türk askeri havacılığının altyapısı, hem lojistik hem teknik malzemeleri hem eğitim hem de personel bakımından Amerikan yapımı uçaklarına uygun olarak ve Amerikan sistemine göre tasarlanmıştır.

Öte yandan Amerika, herhangi bir ülkeye bir silah sistemi sadece kendi çıkarları doğrultusunda verir. ABD silah sistemleri nispeten ucuz verir, ama daha sonra yedek parça ve mühimmatları pahalıya satar. Ayrıca kaynak kodları sorunu da var ki, Amerikan yapımı silah sistemleri için Amerikan yapımı mühimmat ve tamamlayıcı madde zorunluluğu getirir. Bunların maliyeti de Amerika’nın kafasına göre artabilir. Dolayısıyla tek yanlı bir bağımlılık ilişkisi kurulur.

Bu bağlamda Türkiye’nin geçmişte ciddi sıkıntıları olmuştu. Mesela zırhlı personel taşıyıcıları aldık. Ama bunları terörle mücadelede kullanmaya başladığımız zaman, o zırhlı araçlar için yedek parça sevkiyatı durdurulmuştu. Yedek parçaları alamadığımız için o zırhlı personel taşıyıcıları uzun süre kullanılamamıştı. Dolayısıyla Amerikan ve genel olarak NATO silahları konusunda Türkiye’nin böyle sıkıntıları var.

Türkiye’nin Rus Su-35, MiG-35 ve Su-57 uçaklarını alması, hem eğitim, hem lojistik hem de teknik bilgi olarak birtakım değişiklikleri gerektiren bir adım. Ama Rusya ile gelişen bu işbirliği iyi yönetilirse ve eğer yedek parçaların ve mühimmatların ortak üretimi konusunda anlaşılırsa, ileriki zamanlarda Türkiye bundan büyük fayda görebileceğini düşünüyorum.  

Diğer yandan 5. nesil Su-57 uçağının alternatifi olan F-35 uçağı, Rus uçağı gibi karadaki veya havadaki her türlü hedefi vurmak için tasarlanmıştır. Ama F-35’in tam versiyonu hiçbir şekilde Amerika dışında hiçbir ülkeye verilmeyecektir. Maliyeti de aşırı yüksektir. Bundaki sonraki süreçte de yedek parçaları daha da artacaktır. Dolayısıyla Türkiye, kendi üretimi ya da yedek parçaların ortak üretimle karşılanan uçakları aldığı zaman maliyet açısından da karlı olacaktır.

Ve son olarak da şunu belirtmek gerekir. Türkiye, bir NATO ülkesi. Ama buna rağmen ABD, Türkiye’ye düşman olan PKK-YPG güçlerine silah vermekte. Bu hiçbir şekilde kabul edilebilir bir şey değildir. Bu yüzden Türkiye’nin, hem Amerika’ya bir mesaj vermek için hem de gelecekteki maliyet artışını düşünerek Su-35, MiG-35 ve Su-57 uçaklarını alması gerekir diye düşünüyorum."

Türkiye'nin YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de ‘terör örgütü’ olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu tezini kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.