00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
11 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
10 dk
HABERLER
12:00
6 dk
HABERLER
15:00
4 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
12 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
11 dk
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
HABERLER
12:02
4 dk
HABERLER
16:00
6 dk
HABERLER
17:30
12 dk
HABERLER
18:00
10 dk
SESLİ HABER
‘Saldırı, ülkedeki birlik beraberliği pekiştirdi’
20:23
2 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Küba için 30 yıldır sosyalizmi sattı deniliyor, aksine ABD ablukasına rağmen inşa sürecinde ısrar ve irade var'

22042021-Eksen.mp3
Abone ol
Yiğit Günay Küba'da hesap verme ve temsilcileri geri çağırma ilkesine dayalı doğrudan demokrasi bulunduğunu belirtirken, genç kuşaktan Diaz-Canel'in başarıları sayesinde seçildiği söyledi. Küba için '30 yıldır sosyalizmi sattı' dendiğini anımsatan Güney, aksine ABD ablukası altında kısıtlı kaynaklarla inşa sürecindeki ısrar ve iradeye dikkat çekti.

Küba'daki 8. Komünist Parti Kongresi'nde Raul Castro'nun siyasi hayattan çekilmesi ve Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in genel sekreterliği devralmasıyla yeni bir dönem açıldı. Böylelikle, Kübalıların efsanevi lider Fidel Castro liderliğinde ABD destekli Batista diktatörlüğünü devirmesinden 62 yıl sonra iktidarın devrim sonrası doğmuş genç kuşağa devri tamamlanmış oldu. Fidel Castro'nun Kasım 2016'daki ölümünden sonra liderliği sırtlamış olan Raul Castro kenara çekilse de 'danışmanlık' misyonunu devam ettirecek.

Küba demokrasisiyle tabandan seçilerek adım adım liderliğe yükselmiş Diaz-Canel eşliğinde sosyalizme yürüyüş süreci herkesin merak konusu. Yıllardır ABD ablukası altında modelini devam ettiren Küba, son dönemde pandemi koşullarında kendi yerli aşılarını geliştirmeye çalışıyor.

Küba modeli, yeni kuşak liderlik ve dünyayla ilişkilerini Jose Marti Küba Dostluk Derneği Başkanı Yiğit Günay ile konuştuk.

'Raul Castro iki dönem kuralı gereği başkanlığı bıraktığı gibi genel sekreterlikten de ayrıldı'

Yiğit Günay, Küba'da getirilen iki dönem kuralı gereği Raul Castro'nun başkanlığı bırakması gibi, genel sekreterliği bırakacağının da zaten bilindiğini vurgularken, 8. Kongre'nin sonucu yeni bir durum olmadığını belirtti:

Küba Devlet Başkanı Diaz-Canel, PCC'nin yeni Genel Sekreteri seçildi - Sputnik Türkiye, 1920, 19.04.2021
Küba Devlet Başkanı Diaz-Canel, PCC'nin yeni Genel Sekreteri seçildi

“Ülkemizde de dünyada da Küba'nın gündeme gelmesine vesile olan gelişmeler bir şekilde genel okurun ilgisini çekmeye müsait, spot başlıklar üzerinden oluşuyor. Bu defa da Raul Castro'nun genel sekreterliği bırakması üzerinden haber oldu. Raul Castro’nun görevini bırakacağını hepimiz biliyorduk, yeni bir durum yok. Fidel devriminin tarihsel önderiydi. 2000’lerin ortalarından itibaren sağlığı kötüye gitmeye başladığında zaten bütün görevlerinden çekilmişti. Ardından Raul Castro seçildi. Seçildiğinde zaten iki dönem kuralı getirmişlerdi. Raul Castro devlet başkanlığındaki iki dönemi 2018’de bittiğinde bıraktı. Yerine cumhurbaşkanı olarak Miguel Díaz-Canel seçildi. Parti kongresinin tarihi belliydi. Orada da genel sekreterlik görevini bıraktı. Miguel Díaz-Canel aynı zamanda partinin genel sekreterliğine seçilmiş oldu."

'Küba'da Türkiye'dekinden tamamen farklı doğrudan demokrasi sistemi var'

Kapitalist Batı Küba'da diktatörlük olduğunu iddia ederken, Yiğit Günay tam aksine doğrudan demokrasinin uygulandığını vurguladı. Yerelden genel meclise tüm isimlerin tabandan demokrasiyle seçildikleri ve altı ayda bir hesap vermelerinin gerektiğini belirten Günay, temsilcilerin yeni bir seçime gerek olmadan başarısızlık halinde geri çağırılması kuralına da dikkat çekti. Günay, mecliste halkı temsil edenlerin siyasetten para kazanmadıkları ve normal mesleklerini icra etmeye devam ettiklerini belirtti. Günay, başkanlığın ardından KP genel sekreterliğine getirilen Diaz-Canel'in devrim sonrası kuşaktan olduğunu belirtirken, bulunduğu konuma hayatı boyunca üstlendiği görevleri layıkıyla yerine getirdiği için geldiğini söyledi:

"Küba’da, Türkiye’de sahip olduğumuzdan tamamen farklı bir demokrasi sistemi söz konusu. Tek parti var, Küba Komünist Partisi, fakat bu bir seçim partisi değil. Küba’da seçimler yapıldığında Komünist Parti dahil hiçbir parti seçimlere katılmıyor. Çok basitçe mekanizma şöyle. Aşağıdan yukarı doğru önce mahallemizde toplanıyoruz, kimler mahallemizi temsil edecek diye soruyoruz, aday olanlar arasında oylama yapıyoruz, gönderiyoruz. Sonra onlar ilçeden birisini seçip meclise gönderiyorlar ve o insanlar milletvekili oluyorlar. Bu süreçte Anayasa'ya göre, Küba Komünist Partisi’nin aday göstermesi veya mevcut adaylardan birisini desteklediğini ima etmesi yasak. Dolayısıyla Küba Komünist Partisi’nin seçimlere hiçbir dahli yok. Şu an mecliste Küba Komünist Partisi üyesi olmayan birçok milletvekili var. Dolayısıyla partinin rolü seçimle ilgili değil. İnsanlar seçimleri tanıdıkları güvendikleri insanları göndererek yapıyorlar. İki kritik mekanizma daha var, yine Türkiye'den farklı olarak. Birisi hesap verme mekanizması. Küba’da altı ayda bir toplantıda seçilenler ne yaptıklarını anlatmak durumunda. Ve geri çağırma hakkı. O toplantıda eğer biz seçtiğimiz isimden mahalleli olarak memnun kalmamışsak yeni bir seçimi beklemeden tekrar aramızda oylama yapıp o delegeyi geri çağırıp yerine başkasını gönderebiliyoruz. Bu doğrudan demokrasi mekanizması. Küba’da milletvekili olmak da Türkiye’deki gibi değil. Meclis yılda iki defa toplanıyor. Bir haziranda genel olarak yasa görüşmeleri yapılıyor. Bir defa da bütçe görüşmeleri için aralık ayında toplanıyor. Dolayısıyla bütün milletvekilleri normal işleri neyse orada çalışmaya devam ediyorlar. Milletvekili maaşı yok. Miguel Díaz-Canel, Küba’da 1959 devrimi yaşandıktan sonra doğdu. Tamamen hayatı boyunca aldığı görevleri ne kadar hakkıyla yerine getirdiğinin karşılığı olarak bulunduğu göreve seçildi.”

'ABD ablukası altında kısıtlı kaynaklarla sosyalizmi inşa sürecinde korumakta ısrar ediyorlar'

Küba'nın doğal kaynaklardan yoksun bir ülke olduğunu, 1990'larda sosyalizmin çözülüşüyle krize girmişken, ağır ekonomik krizle boğuştuğunu kaydeden Günay, Kübalıların kısıtlı kaynaklarla ayakta kalmak için belli tavizler vermek durumunda kaldıklarını belirtti. Günay, ABD'nin ağır abluka ile Kübalıları sosyalizmden vazgeçirmeye çalıştığını anımsatan Günay, bu koşullarda ısrarla 'sosyalizmin inşa sürecinin' anıldığını vurguladı:

Die Welt gazetesi - Sputnik Türkiye, 1920, 18.04.2021
Die Welt, yeni bir 'Küba Füze Krizi' tehdidine karşı uyardı: Dünyadaki iki süper güç, doğrudan karşı karşıya gelebilir

“Türkiye’den baktığımızda anlamamız gereken şeylerden biri şu. Küba doğal kaynakları açısından çok yoksul bir ülke. Türkiye petrol dışında zengin kaynaklara sahip bir ülke, Küba denilen takım adada doğru düzgün bir kaynak yok. İkincisi 1990’larda sosyalizmin çözülüşüyle çok büyük bir krize girdiler ve o zamandan beri aslında ağır ekonomik krizle boğuşuyorlar. Bunun üzerine bir de artık 60 yılı aşkın süredir devam eden ABD ablukası eklendiğinde şu an Küba’nın en büyük meselesi ayakta kalmak. Çünkü ABD ablukası çok açık bir şekilde Küba halkını açlıkla test ederek sosyalizmden vazgeçirmeye uğraşıyor. Kübalılar bu kısıtlı kaynaklarla ayakta kalmanın yollarını ararken, kimi noktalarda belli tavizler veriyorlar. Örneğin Küba’da bizim ülkemizdeki gibi büyük şirketler yok. Hala üretim araçları devlet sektöründe. Ama küçük girişimlere bir miktar alan açtılar. Kübalılar bunun ne anlama geldiği ve ideal olmadığının farkındalar. Bu yüzden son kongrede de bir kez daha aynı ifadeyi tekrarladılar. Küba’da sosyalizm olduğunu dahi söylemiyorlar, bir sosyalizm inşası sürecindeyiz diyorlar. Dolayısıyla tüm bu adımlarını doğrudan bir sosyalist paradigmanın parçası olmadığını bilerek atıyorlar. Ne sonuç vereceğini bilmiyoruz. Ama temel inançlarında bir değişiklik olmadığı, aksine oraya ulaşabilmek, orayı korumak için bu adımları attıklarını söyleyebilirim.”

‘30 yıldır sosyalizmi sattı, kapitalizme dönüyor denilir'

Yiğit Günay, Küba Komünist Partisi için 'sosyalizmi sattı, kapitalizme geri dönüyor' lafının 30 senedir söylendiğini belirtirken, parti iradesinde bir oynamadan bahsetmenin mümkün olmadığını ifade etti. Günay'a göre son Kongre'de de genç kuşakla kadroların tazelenmesi en öne çıkan gündemlerdendi:

“Geçen hafta sonu yapılan Küba Komünist Partisi kongresinin temel meselelerinden biri kadrolaşmaydı, özellikle gençlik içinden yeni kadrolar çıkarma. Küba Komünist Partisi seçimlere katılmıyor. Fakat Küba sürekli kitle içindeki çalışmasıyla halkla kurduğu bağlarla bir çeşit siyasi öncülük rolü üstleniyor. Bunun sağlıklı yapılabilmesi için yeni kuşaklardan en ileri, en birikimli, dürüst, adanmış kişilerin partiye kazandırılması, o ortak iradenin parçası olmasının sağlanması lazım. Son kongrede üzerinde en fazla durulan konulardan biri buydu. Konuyla ilgili 61 konuşma yapıldı ve tekrar bir karar tasarısı çıktı. Partinin yeni seçilen sekreterliğine baktığımızda, genel sekreterin dışında bir de sekreterlik var, 6 kişi. Hepsi genç insanlar. Dolayısıyla süreklilik içinde bir yenilenmeden söz edebiliriz. ‘Sosyalizmi sattı, Küba kapitalizme geri dönüyor’ lafı 30 yıldır söyleniyor, değişmedi durum, biz alıştık duymaya. Riskler var. Hiçbir dünya ideal değil. Küba kadar yoksul bir ülke kesinlikle ideal değil. Ama Küba Komünist Partisi’nin iradesinde bir oynamadan bahsetmek şu an için mümkün değil.”

‘Kübalıların büyük kısmı hayatları boyunca ABD ablukası altında yaşadı'

Küba'nın 60 yılı aşkın süredir ABD ablukası altında olduğunu anımsatan Günay, bu durumun Küba ABD'nin güvenliğine ve varlığına tehdit oluşturmasından değil Küba'nın temsil ettiği fikri tehdit görmesinden kaynaklandığının altını çizdi. Günay, bugünlerde bu fikrin insanlığın Kovid-19'dan kurtuluşu için kar hedefli aşı üretimine karşı Küba'nın başını çektiği halk sağlığını düşünen akılda somutlandığının altını çizdi:

Vladimir Putin - Sputnik Türkiye, 1920, 21.04.2021
Putin ve Kübalı mevkidaşı Diaz-Canel stratejik ortaklığı görüştü

“ABD 60 yılı aşkın süredir Küba’yı abluka altında tutuyor. Küba, ABD’nin varlığına ve güvenliğine bir tehdit mi oluşturuyor? Küba hiçbir tehdit oluşturmuyor. Fakat ABD’nin politikası da tamamen saçma değil. Çünkü orada temsil edilen fikrin tehdidinin farkındalar. Şu gerçeği hala kabullenmekte zorluk çekiyorum. Biz insanlık olarak bu virüsün aşısını bulduk. Ama yapamıyoruz ve kurtulamıyoruz. Çünkü birileri o ilacın, aşının formülünün herkesin üretmesi için paylaşılmasına karşı milyarlarca dolar yatırdılar. ‘Aman şirketlere verin bu işi’ dediler ve biz şu an kalmış durumdayız. Bu hafta Küba kendi geliştirdiği aşıyı kitlesel olarak uygulamaya başlayacak. Biz Türkiye’deyiz, kaynaklar bakımından çok zengin bir ülkemiz var. Küba gibi marketlerine gittiğinizde raflarda yaptırımlardan dolayı birçok ürünü bulamadığımız, kıtlıkla boğuşan bir ülke, şimdi kendi ürettiği aşıyla insanlarını aşılayacak. Uğraştıkları, boğmaya çalıştıkları şey esas olarak bu. Oradaki bir ada değil bir fikir."

'60 yıldan fazladır süren insanlık dışı abluka son bulmalı'

Rusya Federasyonu'nun Küba'ya normal iki egemen devletin kurduğu ilişkiden baktığı ve bu ilişkinin Sovyet döneminden farklı olarak ABD'nin hedefi olması karşısında dünyada denge arayışını ifade ettiğini belirten Günay, AB'nin ise ABD ablukasını 'çok aşırı' bulmasına ve desteklememesine rağmen şirketleriyle birlikte parçası olduğunun altını çizdi. 60 yıllık ablukanın Kübalılara maliyetinin hesaplanabilir olmadığını belirten Günay, insanlık dışı bu uygulamanın son bulması gerektiğini vurguladı:

"Küba'ya abluka karşısında Rusya’nın desteği büyük oranda ABD’nin hedefi olması karşısında dünyada bir çeşit denge arayışının sonucu. Dolayısıyla Sovyetler Birliği zamanındaki destek de değil, o bir işbirliğiydi. Tüm ülkelerin yola nasıl devam edeceği hep beraber planlanıyordu. Rusya’nın desteği şu an için sürüyor. Ama o destek aslında özel bir destek değil. Sadece Küba ile normal iki egemen birbirine saygılı devletin kurduğu ilişki. AB kanadında biraz daha karmaşık. Avrupa Birliği yaptırımların bir kısmını desteklemese de şöyle bir saçma durum var. ABD’nin Küba’ya uyguladığı abluka, normalde hiçbir uluslararası hukuk normuna sığmayacak şekilde ABD meclisinde alınan kararların üçüncü ülkeleri ve Avrupa ülkeleri ile şirketlerini bağlıyor. Bu aslında bütün dünyanın egemenlik haklarına bir saldırı. AB belli noktalarda ABD’ye ‘Çok ileri gidiyorsun’ deyip, yine de belli noktalarda bu yaptırımların parçası oluyor. Bir de AB dediğimizde, ne kadar birlik olduğu da tartışmalı. İç dengeler belirliyor. Ama şu an Küba’nın gerçekten en temel meselesi abluka. 60 yıldır sürdüğü için sıradan bir şeymiş gibi konuşuluyor. Fakat bütün bu süre boyunca Küba halkına bunun maliyeti hesaplanabilir değil. Bunun bir an önce bitmesi lazım. Bu insanlık dışı ve soykırıma varan bir durum. Ablukadan önce doğmuş Kübalıların oranı çok azaldı. Kübalıların büyük kısmı hayatları boyunca ABD ablukası altında yaşadılar. Bu bitmek zorunda artık.”

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала