TÜSİAD Başkanı Kaslowski: AB, Türkiye'yi sınır bekçisi olarak görmekten vazgeçmeli

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'yi 'sınır bekçisi' olarak görmekten vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. Kaslowski, AB’nin kuruluş ideallerine aykırı durumun yeniden müzakere edilmesi gerektiğini söyledi.

Küresel düzeydeki siyasal dinamikleri ve dış politika konularını disiplinler arası bir bakışla ele almak amacıyla TÜSİAD bünyesinde kurulan TÜSİAD Küresel Siyaset Forumu ilk toplantısını gerçekleştirdi.

Dünya gazetesinden Merve Yiğitcan'ın aktardığına göre TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Financial Times Gazetesi Yazarı ve Baş Ekonomi Yorumcusu Martin Wolf’un konuk olarak yer aldığı toplantının açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

TÜSİAD olarak demokratik ilke ve normları, serbest ticarete dayalı küreselleşmeyi ve transatlantik ittifak eksenli çok taraflı uluslararası güvenlik mimarisini desteklediklerini söyleyen Kaslowski, bu anlamda eksikliklerin düzeltilerek güçlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Almanya’daki seçimler kritik

“Kurallara dayalı liberal demokratik bir dünya düzeni ve değerlerin parçası olmak Türkiye için hayati” diyen Kaslowski, şöyle devam etti:

“Türkiye’nin Cumhuriyet değer ve ilkelerine dayalı; kısa vadeli alışveriş ilklerine göre değişkenlik göstermeyen kural temelli bir dış politikaya dönmesi esas olmalıdır. Şu anda yerelde Batı ile özelde ise AB ile ilişkilerimiz uzunca bir sürede ilerleme ve reform çıtası olmaktan maalesef çıkmış durumdadır.

Bunun için de öncelikli olarak söz konusu alışveriş ilişkisinin en temel unsurlarında biri olan göç konusunda da Türkiye’nin AB için sığınmacılara karşı tampon bölge tasarımının sona ermesi gerektiğini düşünüyoruz. Uluslararası iş bölümünde Türkiye’nin, içine kapanmış bir kale Avrupası’nın sınır bekçisi konumundan sığınmacılar için bir cazibe merkezi haline gelmesi, ilerleme hedeflerine aykırıdır.

AB tarafının kuruluş ideallerine de aykırı olan bu konu yeniden müzakere edilmelidir. Türkiye-AB ilişiklerini üyelik ve entegrasyon perspektifine yeniden oturtmak ana hedef olmalıdır. Bu şekilde ilke ve değerler temelinde bir dış politika çizgisine dönmek mümkün olabilir.”