'BAE, Türkiye'ye yatırım yaparak bölgedeki rolünü artırıyor'

Türkiye ile BAE arasında imzalanan yatırım anlaşmalarını değerlendiren Rus uzman Kirill Semenov, iki ülke arasındaki buzların erimesinin, başlıca konularda devam eden anlaşmazlıkları ortadan kaldırmadığını söyledi.

Rusya Yenilikçi Kalkınma Enstitüsü İslam Araştırmaları Merkezi Başkanı, Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi uzmanı Kirill Semenov, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid el-Nahyan'ın Ankara'ya yaptığı ziyarete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sputnik'e konuşan Semenov, "Muhammed bin Zayid'in Ankara ziyaretinin esas neticesi, BAE ve Türkiye temsilcileri arasında en üst düzeyde temasın gerçekleşmesi oldu. Bu, iki ülke arasındaki ilişkilerin tamamen normalleşme sürecinin başladığını gösteriyor. Elbette, iki ülke arasında var olan tüm önemli tartışmalı konular kalmaya devam ediyor. Buna Libya, Suriye ve diğer bölgeler dahil. Yine de başlatılan diyalog, iki ülkeye, aralarındaki krizleri savaşa vardırmadan müzakere masasında ve daha hızlı çözüme kavuşturma fırsatını veriyor. Bu, elde edilen başlıca siyasi sonuç" dedi.

Görüşmenin ekonomik sonucuna gelince, BAE'nin Türk ekonomisine yatırım yapmasının çok önemli olduğunu kaydeden uzman, şu ifadeleri kullandı:

"10 milyar dolar, yatırım için oldukça büyük bir rakam. Uzun vadede Türkiye'nin üretim ve sanayi potansiyeli üzerinde olumlu etkiye sahip olacak ve Türk ekonomisini, Körfez ülkelerinden de dahil olmak üzere ek yatırımlar için daha da cazip hale getirecek."

Ankara'da görüşmenin Abu Dabi'nin girişimi sonucu gerçekleşmesinin önemli bir husus olduğunu vurgulayan Semenov, BAE'nin Suriye, İran ve diğerleri olsun bölgenin tüm ülkeleriyle ilişkileri normalleştirmeye yönelik yeni bir politika başlattığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'yle tam bağları yeniden kurma girişimi, BAE’nin yeni stratejisinin bir parçası. BAE, bölgede yeni mimari inşa etmeye çalışıyor. Yeni dış politika kapsamında, bölgesel işlerdeki rolünü artırmaya çalışıyorlar ve bunu diğer ülkelerle çatışma yoluyla değil, aksine tüm aktörlerle ortak dil bulma ve bir şekilde mevcut çatışmalı durumları minimize etme çabası üzerinden yapıyorlar. Dolayısıyla bu strateji bağlamında, ilk sıraya ekonomik işbirliği konuldu."