https://anlatilaninotesi.com.tr/20220426/avukat-naipoglu-tartisilmasi-gereken-yargi-erkinin-ne-kadar-bagimsiz-oldugu-konusudur-1055863664.html
Avukat Naipoğlu: Tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu konusudur
Avukat Naipoğlu: Tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu konusudur
Sputnik Türkiye
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Naipoğlu, Gezi davası kararını “Tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu konusudur. Denetlediği... 26.04.2022, Sputnik Türkiye
2022-04-26T16:59+0300
2022-04-26T16:59+0300
2022-04-27T15:48+0300
seyir hali
radyo
gezi
osman kavala
yargı
hukuk
karar
ceza
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e6/04/1a/1055863623_29:0:1273:700_1920x0_80_0_0_c779d506343570a9cc90fc6a022b96a3.jpg
Avukat Naipoğlu: Tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu konusudur
Sputnik Türkiye
Avukat Naipoğlu: Tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu konusudur
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Naipoğlu, Gezi davasının karar metnini, öncesini ve hukukun bağımsızlığının önemini Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi.Naipoğlu, Gezi olaylarını “Gezi olayları 2013 yılındaydı. Polis müdahalesine kadar burada barışçıl bir eylem olarak olaylar devam ediyordu. Gezi Parkı’na yapılmak istenen bir topçu kışlası AVM vardı. Burada ağaçların kesilerek inşaat yapılması söz konusuydu. Çevreci birimler orada buna izin vermemek üzere bir direniş başlattılar. Kepçelerin önüne kendini koyan ve oraya çadır kuran kişilere karşı ciddi anlamda orantısız bir güç kullanımı yapıldı. Bu orantısız güç kullanımı emrini veren kişilerin, valinin mesela, daha sonradan FETÖ ile bağlantılı olduğu ve o provokasyonun parçası olduğu açıkça görüldü. Bunları tamamen göz ardı ederek olayları değerlendirirsek doğru bir yere çıkamayabiliriz çünkü oradaki orantısız güç kullanımı sonucunda toplumda ciddi bir tepki oluştu. Bu tepkinin sonucunda insanlar orada toplandılar. Herkes işinden çıkıp Gezi Parkı’nda bir birliktelik ortaya koymuştu, Taksim Dayanışması diye bir dayanışma oluşmuştu. Buna karşılık kamunun faaliyet gösterecek birimleri nedir? Mimarlar Odası ve Şehir Planlamacıları Odasıdır. Bugün ceza alan arkadaşlarımıza baktığımız zaman da Mücella Yapıcı’nın, Tayfun Kahraman’ın bu odaların o dönemki yöneticileri olduğunu görüyoruz.” diye hatırlattı.‘Hiçbir yeni delil ortaya konmadan ve deliller tartışılmadan dünkü karar ortaya çıktı’Karar öncesi hukuki süreçleri özetleyen Naipoğlu, İstanbul Barosu’nun da gözlemci olarak davayı takip ettiğini “Sonuç olarak bununla ilgili yıllar öncesinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir yargılama başladı. Yapılan dinleme ve kayıtların kanuna ve hukuka aykırı olması nedeniyle hükme esas alınamayacağı kararı verildi. Bu kişilerin hakkında verilen ceza Bölge Adliye Mahkemesince bozuldu. ‘Çarşı ile bağlantısını araştır’ dendi. Bunun üzerine bu sefer İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden bir yargılama başlattı. Çarşı davası ile birleştirildi sonra tekrar ayrıldı. Sonunda hiçbir yeni delil ortaya konmadan ve deliller tartışılmadan dünkü karar ortaya çıktı. Mimarlar Odası’nın avukatı olan Can Atalay meslektaşımızın yargılanması nedeniyle baştan sona gözlemci olarak takip ettiğimiz bir davadır” diye söyledi.‘Üç kişiden oluşan heyetin kararındaki karşı oy, gerçek anlamda bir fikir veriyor’Naipoğlu, mahkemenin verdiği kararı “Mahkemenin gerekçeli kararını görmeden neye dayanarak bu cezayı verdiğini söylemek hukuken çok doğru olmaz ama bize üç kişiden oluşan heyetin 2’ye 1 verilen bu karardaki karşı oy gerçek anlamda bir fikir veriyor. O dosyaya hakim olduğu için onun yazdıklarını avukat olarak yorumlayabiliyoruz. Oradaki ifadeler bizim endişelerimizi ortaya koyuyor. Karara esas alınan kayıtların kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde olması nedeniyle hükme esas alınamayacağını belirten bir karşı oy var. ‘Aksi kabul edilse dahi kayıtları destekleyen somut kanıtlar olmadığı için’ diye mahkeme heyetine yeter bir delilin ortada olmadığını karşı oy yazısından okuyabiliyoruz. Hukuken bu davanın yeniden açılması çok anlamlı değildi ama şimdi yeni bir delil ortada yokken yüksek mahkemece bunların delil olarak kullanılamayacağına Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı uyarınca açıkça belirtmişken şimdi hangi yeni bulguya dayanarak cezanın verilmesi konusuna geçildi açıkçası bunu gerekçeli karar gelince göreceğiz. AİHM’nin kararı sonrasındaki iki sene öncesindeki bozma ve tutuklulukların çoğunun kalkması sonucunun göstermelik olduğunu ortaya koyan bir karar oluyor. Burada tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu ve bu bağımsızlığın bize ne kadar gerekli olduğu konusudur” diye değerlendirdi.‘Bağımsız yargı hakim, savcı ve avukat için değil yurttaş için lazım olan bir şeydir’Sanıkların dava konusunda görüşünü aktaran Naipoğlu, bağımsız yargının önemini “Diğer sanıklar da Gezi olayları sonrasında Topçu Kışlası projesinin geri çekilmesi ve yapılmamasının hissiyat olarak rövanşının alındığı fikri var. Bunu Cuma günkü duruşmada beyan da ettiler. ‘Kimse böyle bir şeye bir daha kalkışmasın’ diye bir mesaj da veriliyor iddiası var. Hukuk açısından buradaki izlenmesi gereken prosedür izlenmiyor ama devlet denen mekanizmayı doğru algılıyor olmamız lazım: Kuvvetler ayrılığı içerisinde yasama, yürütme, yargı. Kuralları koyan, uygulayan ve kurallara uygun olup olmadığını denetleyen ama neden bağımsız olması gerekiyor yargının? Denetlediği mekanizmadan bağımsız olmazsa denetimin bir anlamı kalmıyor. Bugün Türkiye’de Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun başında Adalet Bakanı var yani yürütme yargıyı işlevini yerine getirebilmesi için bağımsız kılmak istemiyor. Hiç kimse kendini denetleyecek mekanizmayı güçlendirmez, bağımsız kılmak istemez. Önceki hükümetler de böyleydi. Bu hükümet de böyledir. Avukatlık Kanununa göre baroların görevi hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmaktır. Ama bu görev sadece onların değil. Bağımsız yargı hakim, savcı ve avukat için değil yurttaş için lazım olan bir şeydir. Bağımsız yargı idarenin keyfi davranması önündeki tek engeldir. Bu algıyı toplumda yaratırsak ve hayatımıza dokunan şeyler olduğunu algılatabilirsek o zaman hukuk devletine doğru bir inanış olacak” diye vurguladı.
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rosiya Segodnya“
2022
Ali Çağatay
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e4/0a/07/1042986257_0:0:1066:1067_100x100_80_0_0_87e66615f13482f43481736bf7aee782.jpg
Ali Çağatay
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e4/0a/07/1042986257_0:0:1066:1067_100x100_80_0_0_87e66615f13482f43481736bf7aee782.jpg
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rosiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e6/04/1a/1055863623_184:0:1117:700_1920x0_80_0_0_bec516b559e562ba92816967364d0242.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rosiya Segodnya“
Ali Çağatay
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e4/0a/07/1042986257_0:0:1066:1067_100x100_80_0_0_87e66615f13482f43481736bf7aee782.jpg
radyo, gezi, osman kavala, yargı, hukuk, karar, ceza, аудио
radyo, gezi, osman kavala, yargı, hukuk, karar, ceza, аудио
Avukat Naipoğlu: Tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu konusudur
16:59 26.04.2022 (güncellendi: 15:48 27.04.2022) İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Naipoğlu, Gezi davası kararını “Tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu konusudur. Denetlediği mekanizmadan bağımsız olmazsa denetimin anlamı kalmıyor" diye değerlendirdi.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Naipoğlu, Gezi davasının karar metnini, öncesini ve hukukun bağımsızlığının önemini Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi.
Naipoğlu, Gezi olaylarını “Gezi olayları 2013 yılındaydı. Polis müdahalesine kadar burada barışçıl bir eylem olarak olaylar devam ediyordu. Gezi Parkı’na yapılmak istenen bir topçu kışlası AVM vardı. Burada ağaçların kesilerek inşaat yapılması söz konusuydu. Çevreci birimler orada buna izin vermemek üzere bir direniş başlattılar. Kepçelerin önüne kendini koyan ve oraya çadır kuran kişilere karşı ciddi anlamda orantısız bir güç kullanımı yapıldı. Bu orantısız güç kullanımı emrini veren kişilerin, valinin mesela, daha sonradan FETÖ ile bağlantılı olduğu ve o provokasyonun parçası olduğu açıkça görüldü. Bunları tamamen göz ardı ederek olayları değerlendirirsek doğru bir yere çıkamayabiliriz çünkü oradaki orantısız güç kullanımı sonucunda toplumda ciddi bir tepki oluştu. Bu tepkinin sonucunda insanlar orada toplandılar. Herkes işinden çıkıp Gezi Parkı’nda bir birliktelik ortaya koymuştu, Taksim Dayanışması diye bir dayanışma oluşmuştu. Buna karşılık kamunun faaliyet gösterecek birimleri nedir? Mimarlar Odası ve Şehir Planlamacıları Odasıdır. Bugün ceza alan arkadaşlarımıza baktığımız zaman da Mücella Yapıcı’nın, Tayfun Kahraman’ın bu odaların o dönemki yöneticileri olduğunu görüyoruz.” diye hatırlattı.
‘Hiçbir yeni delil ortaya konmadan ve deliller tartışılmadan dünkü karar ortaya çıktı’
Karar öncesi hukuki süreçleri özetleyen Naipoğlu, İstanbul Barosu’nun da gözlemci olarak davayı takip ettiğini “Sonuç olarak bununla ilgili yıllar öncesinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir yargılama başladı. Yapılan dinleme ve kayıtların kanuna ve hukuka aykırı olması nedeniyle hükme esas alınamayacağı kararı verildi. Bu kişilerin hakkında verilen ceza Bölge Adliye Mahkemesince bozuldu. ‘Çarşı ile bağlantısını araştır’ dendi. Bunun üzerine bu sefer İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden bir yargılama başlattı. Çarşı davası ile birleştirildi sonra tekrar ayrıldı. Sonunda hiçbir yeni delil ortaya konmadan ve deliller tartışılmadan dünkü karar ortaya çıktı. Mimarlar Odası’nın avukatı olan Can Atalay meslektaşımızın yargılanması nedeniyle baştan sona gözlemci olarak takip ettiğimiz bir davadır” diye söyledi.
‘Üç kişiden oluşan heyetin kararındaki karşı oy, gerçek anlamda bir fikir veriyor’
Naipoğlu, mahkemenin verdiği kararı “Mahkemenin gerekçeli kararını görmeden neye dayanarak bu cezayı verdiğini söylemek hukuken çok doğru olmaz ama bize üç kişiden oluşan heyetin 2’ye 1 verilen bu karardaki karşı oy gerçek anlamda bir fikir veriyor. O dosyaya hakim olduğu için onun yazdıklarını avukat olarak yorumlayabiliyoruz. Oradaki ifadeler bizim endişelerimizi ortaya koyuyor. Karara esas alınan kayıtların kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde olması nedeniyle hükme esas alınamayacağını belirten bir karşı oy var. ‘Aksi kabul edilse dahi kayıtları destekleyen somut kanıtlar olmadığı için’ diye mahkeme heyetine yeter bir delilin ortada olmadığını karşı oy yazısından okuyabiliyoruz. Hukuken bu davanın yeniden açılması çok anlamlı değildi ama şimdi yeni bir delil ortada yokken yüksek mahkemece bunların delil olarak kullanılamayacağına Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı uyarınca açıkça belirtmişken şimdi hangi yeni bulguya dayanarak cezanın verilmesi konusuna geçildi açıkçası bunu gerekçeli karar gelince göreceğiz. AİHM’nin kararı sonrasındaki iki sene öncesindeki bozma ve tutuklulukların çoğunun kalkması sonucunun göstermelik olduğunu ortaya koyan bir karar oluyor. Burada tartışılması gereken yargı erkinin ne kadar bağımsız olduğu ve bu bağımsızlığın bize ne kadar gerekli olduğu konusudur” diye değerlendirdi.
‘Bağımsız yargı hakim, savcı ve avukat için değil yurttaş için lazım olan bir şeydir’
Sanıkların dava konusunda görüşünü aktaran Naipoğlu, bağımsız yargının önemini “Diğer sanıklar da Gezi olayları sonrasında Topçu Kışlası projesinin geri çekilmesi ve yapılmamasının hissiyat olarak rövanşının alındığı fikri var. Bunu Cuma günkü duruşmada beyan da ettiler. ‘Kimse böyle bir şeye bir daha kalkışmasın’ diye bir mesaj da veriliyor iddiası var. Hukuk açısından buradaki izlenmesi gereken prosedür izlenmiyor ama devlet denen mekanizmayı doğru algılıyor olmamız lazım: Kuvvetler ayrılığı içerisinde yasama, yürütme, yargı. Kuralları koyan, uygulayan ve kurallara uygun olup olmadığını denetleyen ama neden bağımsız olması gerekiyor yargının? Denetlediği mekanizmadan bağımsız olmazsa denetimin bir anlamı kalmıyor. Bugün Türkiye’de Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun başında Adalet Bakanı var yani yürütme yargıyı işlevini yerine getirebilmesi için bağımsız kılmak istemiyor. Hiç kimse kendini denetleyecek mekanizmayı güçlendirmez, bağımsız kılmak istemez. Önceki hükümetler de böyleydi. Bu hükümet de böyledir. Avukatlık Kanununa göre baroların görevi hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmaktır. Ama bu görev sadece onların değil. Bağımsız yargı hakim, savcı ve avukat için değil yurttaş için lazım olan bir şeydir. Bağımsız yargı idarenin keyfi davranması önündeki tek engeldir. Bu algıyı toplumda yaratırsak ve hayatımıza dokunan şeyler olduğunu algılatabilirsek o zaman hukuk devletine doğru bir inanış olacak” diye vurguladı.