Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken, NTV'ye bir röportaj verdi. Röportajın tam metni şöyle:
'DAİŞ'İN SÖZDE HALİFELİĞİNDEN GERİYE BİR TEK MUSUL, RAKKA VE DABIK KALDI'
Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerini yakın zamanda Suriye'nin ana gündem maddesi olduğu konular etkiliyor. İki ülke müttefik olarak DAİŞ'e karşı birlikte mücadele ediyor. Ama zaman zaman fikir ayrılıkları da yaşanıyor. Sizce bunların giderilmesi için neler yapılmalı? Bunun için Ankara ve Washington'a düşen görevler nelerdir?
DAİŞ'e karşı özellikle Musul ve Rakka'ya yönelik askeri yaklaşım konusunda Türkiye ile mutabık mısınız? Bu konudaki somut plan nedir?
Ziyaretim sırasında çok verimli toplantılar yaptık. Bu kapsamda Musul'a ilişkin planın da üzerinden geçtik. Bu plan, Irak hükümeti ve Kürt bölgesi liderliğiyle, Başbakan El İbadi ve Barzani arasında iyi bir koordinasyon ve işbirliği sağlanarak aylar süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkarıldı. Bugün bu planı Türk müttefiklerimizle ayrıntılı şekilde ele aldık, olumlu tepki aldığımızı düşünüyorum. Kritik olan, Türkiye tarafındaki bazı endişelerin dikkate alınması. Özellikle hareket halindeki kuvvetlere ve PKK'ya ilişkin… Şunu açık şekilde ifade ettik ve Iraklılar da bu konuda hem fikir; Musul'un geri alınmasında onların asla bir rolü olmayacak. Dolayısıyla, Türk tarafının bazı endişelerini giderdiğimizi ve Musul planı hakkında Türkiye ile son derece olumlu fikir alışverişinde bulunduğumuzu söyleyebilirim.
Böyle bir harekatta özellikle Rakka'ya yönelik bir harekatta Ankara'nın muhalefetine rağmen Kürt grupların desteğini istemeye devam edecek misiniz? Yani, PYD/YPG gibi grupların desteğini?
Suriye'deki ortak çabalarımızı da konuştuk. Öncelikle, Türkiye'nin sınır bölgesindeki olağanüstü faaliyetleri sayesinde artık DAİŞ'in sınıra erişimi yok. Bu Fırat Kalkanı operasyonunun sağladığı en önemli avantaj. Biz bu çabayı kuvvetli bir şekilde destekledik. Şimdi ise Türkiye ile ılımlı Suriye muhalefetinin çabalarının sağladığı kazanımların güçlü bir şekilde kullanılacağı bir ortam oluştuğunu görüyoruz, bu konuda da konuştuk. Ayrıca artık Rakka'yı almamız gerektiği hususunu da konuştuk; belirttiğim gibi bu bölge Suriye'de Dabık ile birlikte geriye kalan en büyük parça. Bu kapsamda en etkili plan hangisi olur, kimler bu planın bir parçası olacak, bunu nasıl gerçekleştireceğiz, gibi konuları konuşuyoruz.
'KÜRT KANTONLARIN BİRLEŞMESİNE KARŞI TUTUMUMUZ DEVAM EDECEK'
Türkiye'nin PYD/YPG örgütlerini terör örgütleri olarak kabul ettiğini biliyorsunuz. Sizin bu örgütlerle ilişkiniz hangi çerçevede ve ne zamana kadar sürecek?
Amerikan yönetimi Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirtiyor, ancak ittifak içinde olduğu PYD/YPG kuzey Suriye'de işgal ettiği bölgede özerklik ilan etti. Bu örgütler sizin tarafınızdan ülkenin parçalanma riskine karşı uyarıldılar mı?
Evet, bu konuda tüm taraflara, bahsettiğiniz gruplar da dahil olmak üzere, çok açık ve net şekilde Suriye'nin toprak bütünlüğünü kuvvetli bir şekilde desteklediğimizi ve Suriye'de Kürt kantonları olarak bahsedilen bölgelerin birleştirilmesine karşı olduğumuzu ifade ettik. Bu konuda şimdiye kadar net bir tavır aldık, ve tutumumuz bu şekilde devam edecektir.
'BİZ YPG'YE DEĞİL DEMOKRATİK SURİYE GÜÇLERİ'NİN ARAP BİLEŞENLERİNE DESTEK VERDİK'
Türkiye, PYD/YPG'ye desteği konusunda Amerikan yönetimine çok defalar şikayette bulundu. Özellikle silah desteğini eleştirdi. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Bu konuda şunu çok net ifade etmek istiyorum bizim verdiğimiz her destek Suriye'deki Arap Koalisyonu'na yani Demokratik Suriye Güçleri'nin Arap bileşenine verilmiştir; YPG'ye değil. Bu kuvvetlere geçmişte cephane ve teçhizat sağladık; bugünkü desteğimiz de bu kapsamdadır.
Sizce Suriye'nin toprak bütünlüğü korunabilecek mi? Federatif bir yapı mümkün olabilir mi, bunu bir çözüm önerisi olarak görüyor musunuz?
Nihayetinde buna karar verecek olanlar Suriyeliler'den başkası değildir. Suriye'nin toprak bütünlüğünü kuvvetli bir şekilde desteklediğimizi daha önce de çok defalar söyledik. Fakat birleşik Suriye içerisinde Suriyeliler kendilerini nasıl organize edeceklerine, yine kendileri karar verecekler. Umarım, ülkedeki iç savaşın bittiği aşamaya ulaşırız ve Suriyeliler gelecekteki yönetimlerinin nasıl olacağını tartışabilecekleri noktaya gelirler. Ancak tüm bunların, Suriye'nin toprak bütünlüğü içerisinde gerçekleşmesi gerekir.
'AMACIMIZ PRATİKTE BİR YASAK BÖLGE OLUŞTURMAK'
Uçuşa yasak bölge ile başlamak istiyorum. Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturma çabasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve özellikle Türkiye'nin uçuşa yasak bölge önerisi neden Amerikan yönetimi tarafından bir türlü kabul görmüyor?
'TÜRKİYE'NİN YAPTIKLARINA HAYRANLIK DUYUYORUZ'
Türkiye'nin sığınmacılar konusundaki politikası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türk halkı ve Türkiye Devleti, Suriyeli mültecilere olağanüstü cömertlik gösterdi. Bu bağlamda, herhangi bir ülke dönüp kendisine şu soruyu sormalı: "Ben de aynı durumda olsaydım, aynı cömertliği gösterir miydim?" Türkiye'nin yaptıklarına en açık ifadeyle hayranlık duyuyoruz; sadece mültecileri kabul ettiği için değil, aynı zamanda çocukların okula gidebilmesi, yetişkinlerin yasal olarak çalışabilmesi amacıyla sergilediği çabalar için. Biz de yardımcı olmaya çalışıyoruz, biliyorsunuz Başkan Obama, New York'ta Mülteciler Zirvesi'ni topladı. Burada amaç daha fazla ülkenin insani yardım yapması Çünkü ayrılan bütçe, olması gerekenin çok altında ve ABD de dahil olmak üzere daha fazla ülkenin mülteci kabul etmesi ve Türkiye gibi mültecilere eğitim ve iş imkanları sağlanması için çalışan ülkelere yardımcı olunması. Şimdi zirve sonrasında bu konuda çok önemli ve anlamlı bir ilerleme kaydettik. Aynı zamanda Avrupa Birliği de finansal destek konusunda üzerine düşeni yapıyor, ki tüm bunların Türkiye'nin üzerindeki yükü hafifleteceğini düşünüyorum.
Türkiye bir darbe girişimi atlattı. Ancak Amerikan medyası Türk halkının demokrasiye sahip çıkma mücadelesi yerine uzun süre komplo teorilerini haber yaptı. Sizce bu yaklaşım neden kaynaklanıyor?
Amerikan yönetiminin Fethullah Gülen'in iadesi konusunda Türkiye'nin taleplerini son dönemde ciddiye aldığını görüyoruz. Ankara'nın bu konunun Türk-Amerikan ilişkilerine zarar verebileceği yönündeki görüşüne katılıyor musunuz?
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türkiye'nin kredi notunu düşürme hamlesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda, doğrusu, bir görüş belirtmek istemiyorum. Moody's tamamen bağımsız bir kuruluş. Kendi kararlarını kendileri veriyorlar. Türkiye ekonomisiyle bence müthiş bir başarı sergilemiş bir ülke. Özellikle de çok zorlu bir ortamda ve coğrafyada. Bu bağlamda Türkiye esas konulara odaklandığı sürece, yatırımcılar için çekici bir ülke ve pazar olmaya devam edecektir. Her işletmenin bakacağı gibi, yabancı yatırımcılar şeffaflık, hukukun üstünlüğü gibi unsurlara da bakıyorlar. Ben eminim ki Türkiye'nin ulaşmış olduğu ekonomik başarı devam edecektir.
Sizce şu günlerde Türk-Amerikan ilişkilerindeki en iyi, en umut veren alanlar ve bir türlü çözüm bulunamayan sorunlar neler?
Bu sorunun cevabı çok uzun zaman alacak içerikte. Çünkü, umut veren çok sayıda alan var. Biz çok kuvvetli bir temel üzerinden çalışıyoruz; çünkü 1952'den beri resmi müttefikiz ve yıllar itibariyle bir çok zorlu konuda Türkiye ve Amerika yan yana duruş sergilediler. Bu da, zorlu konularımızın bile olduğu dönemlerde asla unutulmayacak bir ittifaktır. Liderlerimiz ve ordularımız yıllar içerisinde çok yakın çalıştılar. Bundan daha da önemlisi bence, insanlarımız arasındaki bağdır. Daha fazla sayıda vatandaşımız birbirimizin ülkesinde çalıştıkça, daha fazla sayıda öğrenci birbirimizin okullarına gittikçe, daha fazla işletme birlikte çalıştıkça, ilişkiler bu sağlam temeller üzerinde daha da kuvvetlenecek.
Şu anda Türkiye'nin de tam ortasında bulunduğu bu coğrafyadan daha zorlu bir bölge dünyada yok. Biz Türkiye'nin PKK terörü ile DAİŞ ile bölgedeki gerilimler nedeniyle karşılaştığı zorlukları biliyoruz. Tabii ki bazı sorunları çözme konusunda taktiksel farklılıklarımız olabilir. Fakat esasen, aynı hedefleri paylaşıyoruz. Demokrasiye sahip çıkmak, nereden gelirse gelsin terörizme karşı durmak ve güvenliğimizi sağlamak. Bunları yaparken de birlikte çalışmak. Son olarak da vatandaşlarımıza büyüme ile iş fırsatları ile daha fazla imkan sağlamak. Bunu da ortaklığımızı güçlü tutarak ve daha da kuvvetlendirerek yapabiliriz.
Benim 1990'larda Clinton yönetiminden beri 20 yıl boyunca Türklerle çalışma fırsatım oldu. O dönemki büyük hedeflerimizden birisi, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği vizyonuna destek verilmesiydi. Bu yöndeki çabalara katkı sağlamaktı. O dönemdeki tecrübelerimden biliyorum ki, zorlu dönemlerde ve anlık yöntem farklılıklarımız olduğunda bile, ilişkimizin temelleri çok kuvvetli. Bunu muhakkak devam ettirmeliyiz.