SEYİR HALİ

İBB yetkilisi Polat: Gezi Parkı, Vakıflar Yasası’nın özüne ve gerekçesine aykırı olarak devredildi

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, Gezi Parkı’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devrini “Eserleri korumaya yönelik bir şart var: Eser ayaktaysa koruması iade ediliyor. Gezi Parkı’nda bir kültür varlığı yok dolayısıyla diye Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilemez” diye yorumladı.
Sitede oku

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, Gezi Parkı’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devrini RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi.

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bir eseri koruma amacıyla Vakıflar Yasası dahilinde devralabileceğini söyleyen Polat, ayakta eser mevcut olmadığı için bu yasanın Gezi Parkında uygulanamayacağını aktardı:

“Uygulama koruma esaslı bir maddeye dayanarak yapılıyor. Vakıflar Yasası 2008’de çıkarılmış bir yasa, Türkiye’de yapılmış tarihi yapıların korunmasını amaçlıyor. Diyelim İstanbul’da bir cami var. Biliyorsunuz, tarihte camiler ve medreseler vakıf yoluyla yapılıyordu. Bu camiyi ve medreseyi koruyabilmek için başka bir devlet kurumunun elindeyse onu Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne iade ediyor. Eserleri korumaya yönelik ama çok basit bir şartı var. O eser ayaktaysa korunması için Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne iade ediliyor. Fakat Gezi Parkı’na uygulandı şu an. Yasanın özüne ve gerekçesine aykırı bir durumla karşı karşıyayız.”

‘Gezi Parkı’nda bir kültür varlığı yok dolayısıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilemez’

Polat, Gezi Parkı’nın Sultan II. Beyazıt ile bağlantısının olmadığını “Çok basitçe şunu anlatıyoruz. Gezi Parkı’nda bir kültür varlığı yok dolayısıyla ‘eseri koruyorum’ diye İBB’nin elindeki mülkü alıp Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredemez. Topçu Kışlası atfı var. Topçu Kışlası da II. Beyazıt Vakfı tarafından yapılmış değil. II. Beyazıt Vakfı gösteriliyor ve ona devredildi bu mülk. Topçu Kışlası II. Beyazıt’tan 310 sene sonra yapıldı. Gezi Parkı ise 445 sene sonra yapıldı. Tarihi bir karmaşa, manipülasyon, her şeyin üst üste gittiği bir süreçtir” diye açıkladı.

‘Gezi Parkı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bir günlük yazışmayla verildi’

Eser tespiti ve eserin vakfa ait olduğunun kanıtının zorunluluk olduğunu vurgulayan Polat, Gezi Parkı’nın devrinin nasıl gerçekleştiğini anlattı:

“Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün İstanbul Şubesi ve Beyoğlu Tapu Müdürlüğü arasında geçen bir günlük bir yazışma ile oldu. 30. madde diyor ki ‘önce oradaki eseri tespit et, oradaki eserin vakıf yoluyla meydana geldiğini tespit et’ yani tarihi Osmanlı belgeleri ile ispatı gerekiyor bu işlemin yapılabilmesi için. Ama bölge müdürlüğünden ilçe tapu müdürlüğüne yazılan bir yazı, ekinde de tek sayfa sözde kanıtlayan bir belge konulmak sureti ile bir günde tescil edilmiş bir işlem bu. Ekinde de Osmanlıca tarihi bir belge var. Bir günde yapılıp bize sorulsa karşı görüşümüzü anlatacağız. En azından II. Beyazıt’la Gezi Parkı arası 450 sene olduğunu anlatırdık ama İlçe Tapu Müdürlüğü’ndeki arkadaşlarımız müzakere etmeye pek gerek görmemişler.

‘Bunun olmadığını ispat etmek için mahkemeye gitme zorunluluğumuz var’

30. maddeye göre tapu müdürlüğü ikna olmuşsa mahkemeye ihtiyaç olmadan devredebiliyor. Onlar da hemen ikna olmuşlar ve devretmişler. Bizim bunun olmadığını ispat etmek için mahkemeye gitme zorunluluğumuz var. Türkiye’de bu kadar basit bir tarihsel bilgiyi bile bu kadar açık bir olguyu bile izah etmek için tabii mahkemede zaman kaybedeceğiz.”

‘Taksim Meydanı Projesi için Koruma Bölge Kurulu’ndan onay beklerken bu gelişme ile karşılaştık’

Polat, Taksim Meydanı Projesi’nin durumu konusunda “Bizim için orada önemli olan Taksim Meydanı projesi vardı, 350 bin insanın katıldığı bir süreçle üretilmiş bir proje. Dünyada insanların bu kadar içinde görüş bildirdiği seçim yaptığı bir proje var mıdır, bilmiyoruz. Orada Taksim Meydanı Projesi’ni gerçekleştirecektik, Gezi Parkı bu projenin içindeydi. Niye hala kazmayı vurmadınız? Çünkü Taksim Meydanı tarihi sit alanıdır. Bu alanda yapılacak bütün uygulamalar Koruma Bölge Kurulu’na gider yani Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün de bağlı olduğu Kültür Bakanlığı’nın onayını bekliyorduk. Onayımızı beklerken bu gelişme ile karşı karşıya kaldık.

‘Gezi Parkı’nın mülkiyeti İstanbulluların özel mülküdür’

Tabii bölge kurullarının projemize onay vermesine mani değil çünkü bütünüyle tarihe, oradaki kimliğe, dokuya, kentsel hassasiyete uygun bir proje var. İstenirse küçük revizyonlar da yapılabilir. Bölge Koruma Kurulu’ndan onay bekliyoruz ki, hemen Taksim Meydanı’nda uygulamamıza başlayabilelim. Çünkü insanlar Taksim’in, kent meydanının beton halinden muzdarip ve rahatsız, İstanbul’a yakışmıyor. İki aşamamız var. Hem Taksim projemize devam edeceğiz; onay bekliyoruz hem de Gezi Parkı’nın mülkiyeti İstanbulluların özel mülküdür. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde olması İstanbulluların da mülkü olması üzere temsili değer taşır. Davasını açacağız” dedi.

‘Galata Kulesi bizim olduğu için biz ilk dakikadan itibaren dava açtık, o dava sürüyor’

Galata Kulesi’nin Cenevizliler tarafından yapılmış olduğuna dikkat çeken Polat, eser hakkında davanın sürdüğünü “Şişli Etfal ve diğer bahsedilen yerler hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğü açıklama yazısı yayınlayarak dün bizim iddiamızı destekleyen bir açıklama yaptılar. Teşekkür ediyoruz kendilerine. Şişli Etfal ve diğerleri Sağlık Bakanlığı gibi farklı kurumlardı ama Galata Kulesi Cenevizliler tarafından yapıldı. Biz bilmiyoruz, herhalde Cenevizliler İslami hukukla yönetiliyordu ki vakıf kurulları varmış. Galata Kulesi bizim olduğu için biz ilk dakikadan itibaren dava açtık ve o dava sürüyor. Orada da tabii hukuk ve tarihsel açıdan birçok eksiklik var. Biz Galata Kulesi’nin geri döneceğine eminiz çünkü başka türlü olamaz. Tarihsel bilgi ve yasa bu kadar uygun olmayacak şekilde yorumlanamaz. Diğerleri için de ilgili kurum ve aktörlerin dava açması gerekir, bizim yetki alanımız olmadığı için nasıl yürüyor bilmiyorum. Bir tarihi koruma yasası bu kadar İstanbul gibi yerde çok değerli arazilerin değiştirilmek için speküle edilecek şekilde kullanılması her şeyden önce Türkiye’nin en saygın kurumlarından olan vakıflar gibi tarihe mal olmuş, vakıf duygusu gibi kutsallaşmış bir kavram kullanmak için araç kılınmamalıydı” diye söyledi.

Yorum yaz