Sığınmacılarla geçirdiği 26 gün boyunca Türkiye, Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Avusturya ve Almanya'daki kampları dolaşan Raoul, "bu deneyimin zengin ve güçlü ülkelerin sığınmacı sorunuyla nasıl başa çıktıklarını görmesini sağladığını" söyledi.
'BU ADİL DEĞİL'
Yaşadıklarını Sputnik'e anlatan Raoul, şunları söyledi:
"Diğer gönüllülerle birlikte, sığınmacıların bulunduğu bir teknenin Midilli adasına varmasını bekliyorduk. Bir seferinde, bilincini kaybetmiş kızını kolları arasında tutan ve ağlayan bir adam gördüm. Ona doğru yürüdüm ve yardım etmek için küçük kızı kucağıma aldığımda, bütün bu krizin ne kadar adaletsiz olduğunu fark ettim. Küçük kızgın baygındı, beti benzi atmıştı ve çok üşümüştü. En sonunda hayata geri döndü ama bu adil değildi…"
'ORTAK BİR DİL KURMAYI BAŞARDIK'
Brezilya'dan geldiğini öğrenen sığınmacıların, ilk başlarda şüpheci davrandığını söyleyen Raoul, insanların bu kadar uzaktan onlara yardım etmek için geldiğine inanmadıklarını belirterek, "Ama gerginlik ortadan kalkınca ortak bir dil bulmayı hep başardık ve birlikte ilerledik" diye konuştu.
Yolculuğunun büyük bir kısmında polis, yetkililer ve sığınmacılar arasında arabuluculuk yaptığını belirten Raoul, şöyle devam etti:
"Yetkililer ne zaman agresif davranmaya başlasa, onlara içinde bulunduğumuz durumun suçlusunun sığınmacılar olmadığını anlatmaya çalıştım. Arabulucu olarak yetkililerin sığınmacılara saygı duymasını sağlamaya çalıştım. Sığınmacılara da yetkililerin ve polisin sadece emirleri uyguladığını ve onlara karşı kişisel bir kinleri olmadığını hatırlattım."