Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocyas, SKAI televizyonunda yayınlanan ‘İstories’ programında Atina ile Ankara arasındaki ilişkiler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Kocyas’ın gündemindeki ana konu başlığı, Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminin ertesi gününde Yunanistan’ın Dedeağaç kentine kaçan ve Yunanistan Yüksek Mahkemesi tarafından Türkiye’ye iade talepleri reddedilen sekiz askerdi.
“Açık konuşmalıyız, iki prensibimiz var. Siyasi olarak her türden darbeyi kınıyoruz, askeri bir darbeyi kabul edecek ya da müsamaha gösterecek, özellikle de Yunan solu olarak, son ülkeyiz” dedi. Kocyas, ‘bir kişinin darbe girişiminde bulunup bulunmadığı ya da Türkiye’de adil şekilde yargılanıp yargılanmayacağına Yunan mahkemelerinin karar vereceğinin altını çizdi.
Darbeyi siyasi olarak kınamanın Ankara tarafından darbeci olmakla suçlanan her Türk vatandaşının Yunan mahkemelerinde yargılanacağı anlamına gelmediğini de kaydeden Kocyas, “Burada iki aşama var: siyasi ve hukuki. Diğer tarafın bir aşamada bunu daha açık şekilde anlamasını umuyorum. Yunan mahkemesinin verdiği kararı yargılamayacağım. Mahkeme (askerlerin) Yunanistan’da kalabileceği ve kalması gerektiğine karar verdiyse Yunanistan’da kalabilirler ve kalmalılar” dedi.
Bu konunun henüz nihayete etmediğinin de altını çizen Kocyas, “Yunan adaletinin Türk tarafının ilettiği yeni kanıtları değerlendirmeye alacaktır” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE, BISMARCK SONRASI ALMANYA GİBİ GERGİN’
Kocyas, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Kardak Krizi’nin yıldönümünde bölgeye ziyaret gerçekleştirmek isterken Yunan sahil güvenlik ekipleri tarafından engellenmesinin ardından Ege Denizi’nde artan tansiyona da değindi.
Ege Denizi’ndeki Bulamaç adası yakınlarında Türk sahil güvenlik güçlerinin olduğu bir bottan ateş açıldığı cuma günü yapılan ve dün yayınlanan röportajda Kocyas, “1.5 yıl önce Türkiye’yi gergin bir güç olarak tanımlamıştı. 19. yüzyılda Bismarck sonrası Almanya’nın gergin hale gelmesi ve çevresiyle denge kuramamasına benziyor” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’deki bazıları Yunanistan’ın Suriye ya da Irak gibi olabileceğini düşündü” diyen Kocyas, “Farmakonisi’de oynadıkları oyun uluslararası hukukun ciddi bir ihlali. Bunun her zaman görmezden gelinmeyeceğini bilmeleri gerekiyor. Yanıtımız o günkünden farklı olacaktır, daha sert olacaktır” dedi.
Kocyas, Yunan hükümetinin bu ‘gerginlikle’ yüzleşmek için ne yapması gerektiği sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Biz dünyadaki tüm büyük güçlerle iletişim kuruyoruz, tüm uluslararası örgütleri bilgilendiriyoruz, tabii ki Türkiye’nin karasularımıza yönelik ihlalleri ve davranışlarıyla ilgili gerekli tepkiyi gösteriyoruz. Ama burada, bu röportajda bunu tekrar etmek isterim. Biz ne yıkılmış Suriye ne de altüst olmuş Irak’ız. Türkiye bu ekonomik krizin bizi ülkemizin güvenliğini koruyamayacak kadar zayıflattığını düşünüyorsa hata ediyor. Çok büyük bir hata yapıyorlar. Çünkü ülkemizin güvenliği ve egemenliğine verdiğimiz önem geçmiştekinden çok daha fazla.”
Yunanistan ile Türkiye arasındaki sorunların Lahey’e götürülmesinin gündemde olup olmadığım yönündeki bir soruyu da yanıtlayan Kocyas, “Mahkeme ile saç arasında bir seçim yapmam gerekirse mahkemeyi seçerim. Mahkeme ile iki taraflı, sürdürülebilir, gerçek bir anlaşma arasında seçim yapmam gerekirse ikincisini seçerim. Şimdilik, biz ikincisiyle ilgili aşamadayız” diye konuştu.
‘REFERANDUMA KADAR TÜRKİYE’NİN KIBRIS KONUSUNDA KARAR VERMESİ ZOR’
Kocyas’ın değindiği bir diğer konu başlığı Rum meclisinde alınan ‘Enosis’ kararının ardından Kıbrıs’ta gerilen ilişkilerdi.
Yunanistan’ın ‘aşırılıktan yana’ bir tavır aldığı yönündeki suçlamaları reddeden Kocyas, Kıbrıs’ta anlaşma imzalanmasının ertesi gününde Türkiye’nin Ada’daki askerlerini çekmesi gerektiğinin altını çizdi. Bunun uygulanabilir olmayacağını kabul eden Kocyas, “Türkleri rahatsız eden şey tamamının Kıbrıs’ı terk etmesi için bir nihai tarih olacak olması. Bir süreç batağa saplandığında onu hayatta tutmaya çalışmak kötü bir durum” ifadelerini kullandı.
İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın da katıldığı İsviçre’nin Cenevre kentindeki beşli konferansı hatırlatan Kocyas, “Bu nedenle ikinci bir Cenevre konferansı yapılmasını kararlaştırdık… Her ne kadar ben referanduma kadar Türkiye’nin anlaşmaya varıp varmamak konusunda karar vermesinin zor olduğunu düşünsem de” diye ekledi.
Kıbrıs konusunda Türkiye’nin en zayıf iki noktasını ‘işgal güçleri’ ve ‘garanti sistemi’ olarak tanımlayan Kocyas, şöyle devam etti: “Bu, sürdürülebilir gerçek bir anlaşma ve tavizlerin verileceği nokta ya da işler müzakerelerin kopacağı noktaya gidecek… (Dışişleri Bakanı Mevlüt) Çavuşoğlu, (Cenevre’yi) terk edip Ankara’ya döndü ve beni eleştirmeye başladı. Benim müzakerelerde olmadığımı söyledi. Ben de ‘Ben hala Cenevre’deyim ve Kıbrıs’ı tartışıyoruz’ diye yanıt verdim. Bir sorunları var. O yüzden de yeni aniden yeni bir şey ortaya atıp (AB vatandaşlarına tanınan) dört hakkı Türkler için de talep ettiler. Daha önce böyle bir talepleri olmamıştı. Neden yaptılar? Çünkü (Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos) Anastasiadis’in bu talebi reddedip görüşmeleri bu aşamada bitireceğini umdular. Böylece argümanlarının zayıf olduğu garanti ve güvenlik konularında korkup aniden müzakereleri kesen taraf olmayacaklardı. Ya da biz bu talepleri kabul edecektik ve Avrupa Birliği’yle Yunanistan ve Kıbrıs olarak mücadele edecektik ki (Almanya Başbakanı Angela) Merkel bunları kabul etmeyeceği biliniyordu.”
Öte yandan NATO’nun Ege Denizi’ndeki misyonunun Ankara’yı rahatsız ettiğini savunan Kocyas, “Bunu açıklayabilirim, kısa süre önce NATO’yla bir görüşme yaptık. Onlara Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki NATO misyonunu istememesinin nedenlerinden birinin yapmak istediklerine tanıklık edecek bir uluslararası görgü tanığı istememeleri olduğunu anlattık” dedi.
Kocyas ayrıca, geçen hafta Farmakonisi’de yaşanan olayın da bunun bir kanıtı olduğunu savunarak “NATO’nun varlığının Türkiye’yi rahatsız ettiğini düşünüyorum, özellikler de uluslararası hukuku ihlal ettikleri günlerde” diye ekledi.