301. madde tutuklamalarda yeni bir furya olur mu?

Barış bildirisini imzaladıkları için tutuklanan dört akademisyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmada 301'den yargılanmak üzere tahliye edildi. Kararı RS FM'de yorumlayan ceza hukukçusu Yılmaz Yazıcıoğlu, savcının yanlıştan döndüğünü söyledi. Avukat Efkan Bolaç ise 301. maddeden yargılanmanın furyaya dönüşeceğini ifade etti.

'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisini imzaladıkları için yargılanan Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy bugün hakim karşısındaydı. Akademisyenlerin 'terör örgütü propagandası yapmak' suçlamasıyla yargılandıkları davada adeta savunma dersi vardı. Savcı duruşmada akademisyenlerin 301. maddeden bahisle, suç vasfını değiştirdi. Ancak bunun için önce Adalet Bakanlığı'ndan izin alınması gerektiğini belirterek, tutukluluk halinin devam etmesini istedi. 15-20 dakikalık aranın ardından sürpriz bir gelişme yaşandı. Savcı İrfan Fidan, mütalaasını değiştirdi; izin alınması gecikir, bu hak mağduriyeti yaratır gerekçesiyle akademisyenlerin tahliyesini  talep etti. Akademisyenler artık özgür ancak bu defa 301'den yargılanacaklar. 

​RS FM'de Yavuz Oğhan'ın hazırlayıp sunduğu 'bidebunudinle' programında konuşan ceza hukukçularından Yılmaz Yazıcıoğlu, karara ilişkin "Maalesef yargının bağımsız düşünebildiğini iddia edebilmek zor" dedi.  Bilim insanlarının sorumluluklarını hatırlatan Yazıcıoğlu, şunları söyledi:

​"Akademisyen dediğimiz kişiler ya ilim ya bilim yaparlar.  İkisi de belirli konulardaki görüşlerini topluma aksettirmelerini içerir. İlim ve bilim yapan kişiler meslekleri gereği bilirkişidirler. Bu kişiler de yapmış oldukları faaliyet gereği, kendi inandıkları şey konusunda düşüncelerini açıklayacaklardır. AİHM kararları uyarınca, eleştiri bir övgü olmadığına göre haşin ve sert olabilir. Netice olarak eleştiride ya da görüşte bulunuyorlar. Önce savcı bunu terör propagandası saydı. Sonra da oturdu bunun üzerine iddianame düzenledi. Sonra dedi ki, bu devletin kurumlarına hakaret oluşturur. İddia makamı iddia ederken de hukuka bağlı herkesin kabul edeceği şeyleri iddia etmelidir. Yoksa sınırı aşmış olur. Muhtemelen yeterince kamuoyu baskı olmuştur."

'KENDİ AYAĞIYLA İFADEYE GELEN NASIL KAÇAR?'

Yazıcıoğlu, Savcı İrfan Fidan'ın akademisyenlerin yurtdışına kaçma şüphesine ilişkin düzenlediği iddianameyi eleştirdi. Savcılılığın hatadan döndüğünü söyleyen Yazıcıoğlu, şöyle devam etti:

"Kanun birkaç defa değişti ama atlanıyor. Öncelikle kuvvetli suç şüphesi olacak ve bu somut delillere dayanacak. Kendi ayağıyla gelen birinin neye göre kaçma şüphesi var deniliyor. Burada ‘Şüpheli somut olgularını nasıl buldunuz?' diye sormak gerekiyor. Ülkede güvenmemiz gereken tek dal vardır: Hâkimler, yargıçlardır. Savcı hukuki açıdan yanlış talepte bulunabilir. Esas espri bunu denetleyecek makamdadır. O makamın hata yapması durumunda da üst makama iş düşer."

'301'DEN YARGILANMAYI AK PARTİ ZORLAŞTIRMIŞTI'

Duruşmayı izleyen avukat Efkan Bolaç ise yargılamayı eleştirdi. Bolaç, 301. maddenin tutuklamalar için yeni bir dalga oluşturmasından endişeli.

​Maddenin AK Parti tarafından değiştirildiğini, bu kapsamda yargılamanın zorlaştırıldığını hatırlatan Bolaç, şöyle konuştu:

​"301, Hrant Dink'in katledilmesine yönelik sürecin başlangıcıydı. 301 ortaya konularak yeni bir süreç başladı. Sırada bekleyen 12 tane avukat arkadaşımız var. Adalet Bakanlığı'ndan onlar için de 301'den izin istendi. Yeni bir dalga geliyor. Bu nereye gider bilmiyoruz. İşi Türkiye Cumhuriyeti'ni sadece açıklamalarla aşağılayacak, yok edecek, değiştirecek noktaya getiriyoruz. Adliyelerde bağımsızlık dışında her şey var. Özellikle siyasi davalarda hukuku işleten yargı mekanizmasını olmadığı çok açık."