Programa katılan emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, 'koordinasyon eksikliği' olduğu söylenen bombardımanı analiz etti. Yavuz, 170 günü geride bırakan "Fırat Kalkanı Operasyonu hangi aşamada?", "El Bab’da hayatını kaybeden askerlerin sayısı neden artıyor, El Bab’da neler oluyor ve bundan sonra ne olacak?" sorularına yanıt aradı.
Yavuz, kazanın sebeplerini analiz etme konusunda yaşanan kafa karışıklığının nedenini, 'harekatın zorluğu' olarak tanımladı: "İnsan böyle şeylerin olmasından üzüntü duyuyor fakat bunlar işin doğasında var olan şeyler. Kıbrıs çıkartması zamanında kendi gemimizi vurduğumuz zamanlarda oldu. Kaza olduğu kesin bundan hiçbir şüphe duymuyoruz ancak sebeplerini analiz etmemiz lazım. Hava kuvvetleriyle kara kuvvetleri unsurlarının koordinasyonunu sağlamak bir ordu içinde bile zorken, şimdiye kadar birlikte çalışmadığınız bir ordunun hava kuvvetiyle yapılacak koordinasyon, bu tür problemleri gebe kılar. O yüzden, karşılıklı çalışan en alt düzeydeki karargahlara, irtibat subaylarının çok önceden gönderilmesi gerekir. Şimdi Rusya ile hava-kara muharebesi için ihtiyaç ama önümüzdeki dönem harekat emniyeti açısından, Suriye’yle de aynı ihtiyacın ortaya çıktığı açık. Çünkü rejim kuvvetleri de kara ve hava harekatıyla bölgede etkin bir mücadele yürüteceklerdir. Dolayısıyla karşılıklı olarak bu koordinasyonun en alt seviyede sağlanmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum."
2011’de Uludere’de TSK’nın, koordinasyon noksanlıklarından dolayı sivil insanları vurduğunu hatırlatan Yavuz, koordinasyon eksikliklerinin bu tip üzücü sonuçlar doğurduğunu belirtti.
Yaşanan olayın ardından dikkat çeken en önemli durum, Rusya ve Türkiye'nin açıklamaları arasındaki farklılıklar. Yavuz’a göre açıklamaların farklı olmasının nedeni iki taraftan birinin hata yapmış olması: "Böyle zor bir durumla karşı karşıya kalınınca açıklamaları içinde farklılıklar oluyor. İki taraftan birisinin hatası var ki, bu istenmeyen durum üredi. Herhalde soruşturulunca açığa çıkacaktır. Ya koordinat yanlış verildi. Ya Rus uçağının pilotu koordinatı kendi uçağına yanlış bağladı. İkisinden birinde hata var."
'TSK, MESKUN MAHAL MUHAREBESİ YAPIYOR'
'ÖSO'DA TÜRKÇE BİLEN KAÇ KİŞİ VAR, YAN YANA YÜRÜRKEN HEDEF TARİF ETSENİZ BİLE…'
ÖSO’da Türkçe bilen kaç kişi var? Onlarla yan yana yürürken hedef tarif etseniz bile hedefi anladığından tam olarak emin olamıyorsunuz. Bizim güney doğuda korucularla operasyon yaparken sorunlar olurdu, kendi aramızda sorunlar olurdu. O yüzden bu çok zor bir harekat. Bu harekatın koordinasyonunu yürütmek de o denli zor. Ama askerler zor olanı yapmakla yükümlüdür. O nedenle koordinasyon tedbirlerini çeşitli seviyelerde tekrar tekrar test edecek hatta sonuçları gelmeden önce teyitler de bulunacak çeşitli sistemlere ilave ihtiyaç var."
Operasyonlara ilişkin sorulardan biri de, biteceği tarihe ilişkin. Hükümetin 'bitti bitecek”'açıklamalarına rağmen sürenin uzaması, kamuoyunun tedirgin olduğu tartışmalarını da beraberinde getiriyor. Yavuz’a göre her şey daha yeni başlıyor olabilir: "Henüz kasabanın içerisine yeni girdiler. Dolayısıyla orada çok yoğun bir tahkimatla karşı karşıya olduklarını değerlendiriyorum, tahkimatın ötesinde tuzaklanmış patlayıcı tehlikesi var ve canlı bomba kullanıyorlar. Sıra dışı bir durumla karşı karşıyasınız. Dünyanın hiçbir ordusunda canlı bomba kullanılarak yapılan bir savaş yok. Cumhurbaşkanımızın yaptığı ‘çabuk biter’ minvalindeki açıklamalar kamuoyunu yanıltır. O dönem ‘Bu konularda daha dikkatli bir dil kullanmak gerekir.’ Şeklinde bir açıklamada bulunmuştum, o açıklama bir anlamda doğrulanmış oluyor."
Konuyla ilgili bir diğer önemli gelişme de siyaset alanında yaşandı. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, durumu, “Bu bataklıklardan sakin bir şekilde, emin bir şekilde sıyrılmayı tavsiye ederim” sözleriyle değerlendirdi. Yavuz bu açıklamayı değerlendirirken gelinen süreçte Gül’ün de hatası olduğunu söyledi:
"Sayın Gül, 2011’de Suriye ile ilişkiler kötüleşme noktasına geldiğinde Cumhurbaşkanıydı. Aslında o zaman daha sorumlu davranmış olsaydı Türkiye belki bu günlere gelmezdi. Ama o zaman o dirayeti gösteremediler ya da hep beraber yanlış adımlar attılar. Çünkü yanlış olan El Bab harekatı değildir. Fırat Harekatı’na gelinceye kadar ki bakış açısı ve izlenen politika, stratejiler ve taktikler çok yanlıştı ve ülkenin aleyhineydi. Ama ne zaman ki Türkiye ile Rusya ilişkileri farklı bir düzleme kaydı ve Fırat Kalkanı Harekatı başlatıldı, buradan doğan zararların telafi adımlarını atmaya başladık. Doğu-Batı istikametinde koridor yaratma, etnik temizlik yaparak bir etnik kökene ait olanlara alan yaratma konusu bu harekatla durduruldu. Bu Türkiye’nin içini etkileyecek jeopolitik bir durumdu ve çok daha erken görülmesi lazımdı ama görmediler. ABD’nin bölgedeki oyununa alet oldular. Fırat Kalkanı Harekatı bir mecburiyetten doğdu. Harekatla hem koridor engellendi hem de IŞİD sınırlarımızdan uzaklaştırıldı. Ne zamandan beri Kilis’e bomba düşmüyor. Harekat belirli ölçüde güvenlik sağladı. Dolayısıyla bu harekatın bir bedeli var, bu bedeli ağırlaştırmamak lazım. Bizim amacımızın, Suriye’nin istikrarına katkı vermek olması gerekiyor. Bu perspektifte bakılınca, oralarda bizim biraz daha kalmamız gerektiğini düşünüyorum. Oraların istikrarlı bir hale getirilmesi lazım, insanların yaşayabilecekleri üretim ve eğitim süreçlerinin başlatılması ve rejimle de işbirliği yapılması lazım. Bunlar zaman alacaktır."
'ASIL BATAKLIK RAKKA'
Öte yandan Yavuz, El Bab’ın ardından, Fırat Kalkanı’na kalkan olabilmesi için Menbiç’in de temizlenmesi gerektiğine dikkat çekti. Süleyman Şah türbesinin de eski yerine yeniden götürülmesini savunan Yavuz’a göre üzerine düşünülmesi gereken en tehlikeli bölge Rakka. Yavuz, Gül’ün açıklamasında ifade ettiği 'bataklık' uyarısının Rakka için geçerli olduğunu söyledi: "Asıl bataklık Rakka. Türkiye’nin Rakka’ya girmesi çok doğru bir şey değil gerekli de değil. Çünkü önemli olan o kalkanı koyup koridoru engellemekti. Şimdi Rakka’ya girmek ve oradan çıkmak çok farklı şeyler. Oradaki demografik ve sosyolojik yapı çok farklı. Orada, rejimi teşvik etmek lazım."
"O siyaset haksız değil. O operasyonun içerisinde hava kuvvetlerimizle katılabiliriz. Belki çok özel unsurlarımızla olabiliriz. Ama kara birliği kullanmanın bazı problemler getireceğini düşünüyorum. PYD ve YPG’nin etkisinin kırılması, bölge halkı üzerinde dayattığı ‘temizlik yapma’ harekatına karşı Türkiye’nin tavrı doğru. Zaten ‘Fırat Kalkanı’ bir anlamda onu sağlamak için yapılmıştı. Ancak Rakka operasyonu farklı bir ortamda yapılıyor. El Bab operasyonunda bölge halkından gelen bir tepki yok. Ancak Fırat’ın doğusuna geçtiğinizde orada ki yapı farklı. Münbiç de daha ne olacağını bilmezken kara harekatında daha fazla sorumluluk almak doğru değil. Kendi gücümüzün üstünde işlere girişmemiz gerekir."