Yemen'de 2011 Arap isyanlarıyla yumuşak bir darbeyle devrilen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, Mart 2015'te başlayan Suudi işgali karşısında ittifak ettiği Husiler ve Ensarullah hareketine bayrak açıp Riyad ile konuşmaya hazır olduklarını duyurunca, savaşla enkaza çevrilmiş ülke daha da karıştı.
Yemen'de neler yaşandığını, İran-Suudi Arabistan rekabeti ve olası gelişmeleri Arap basınında yorumlarıyla tanınan gazeteci Hasan Sivri ile konuştuk.
‘SALİH'İN SUUDİLERLE GİRİŞTİĞİ HAMLE İRAN'IN ARTAN GÜCÜNE KARŞI ARAYIŞTI'
Hasan Sivri'ye göre pragmatist bir lider olarak bilinen Ali Abdullah Salih, Suudilerin bölgede güçlenen İran'a karşı hamle arayışları çerçevesinde Husilere yönelik manevraya girişti:
"Son bir aydır bölgede Suudi eksenli yaşanan gelişmelere baktığımızda Suudilerin yenilgilerini çıkışa çevirme çabalarını net olarak görebiliyoruz. Daha iki gün önce Ali Abdullah Salih, Suudilerle yeni bir sayfa açmak istediğini söyledi. Salih pragmatist bir lider olarak biliniyordu. Bir süredir bazı manevralar peşindeydi. Özellikle Suudilerin bölgede son zamanlarda İran'ın artan gücüne karşı bir arayış içinde olduğu görülüyordu. Suudilerin, Ali Abdullah Salih ile giriştikleri hamle de bu arayışın kapsamında gerçekleşti."
‘BÖLGEDEKİ GELİŞMELER MbS'YE ‘ÇILGINLIKLARI' DAYATIYOR'
Sivri, bölgede Suudi veliaht Muhammed bin Selman (MbS) inisiyatifinde girişilen hamleleri anımsatırken, tüm bu girişimlerin aslında Suudilerin iç ve dış siyasetinde yaşanan derinlikli krizin tezahürleri olduğu saptamasında bulundu:
"Neler olduğunu tam olarak anlayabilmek için olaylara kronolojik olarak bakalım. Suudi prensler tutuklandı, ardından Lübnan Başbakanı Hariri istifaya zorlandı. Arap ülkelerinin dışişleri bakanları toplandı ve Irak ile Lübnan hariç bütün Arap dışişleri bakanlıkları Hizbullah'ın terör örgütü olduğunu söylediler. Ardından İsrail ile normalleşme yönünde hem Suudi Arabistan hem İsrail'den üst düzey açıklamalar gelmeye başladı. Son olarak da Yemen'de Ali Abdullah Salih üzerinden özellikle başkent Sana'da, Husilere karşı 'darbe' diyebileceğimiz bir hamle üzerinden bir arayış içerisine girilmiş oldu. Bunların her biri Suudi Arabistan iç ve dış siyasetinde ne kadar derinlikli bir kriz yaşandığını gösteriyor. İç siyasette kendi iktidarını tahkim etmeye çalışan 33 yaşındaki genç bir veliaht var. Bazen bu veliaht için çılgın hamleler yapıyor diyebiliyoruz ama bölgedeki gelişmeler, bu ‘çılgınlıkları' ona dayatıyor. Öte yandan dış siyasette de hem ekonomisini küresel ekonomiye açarak bir değişimi zorluyor hem de bölgede yeni ittifaklar kurma peşinde ilerliyor. Burada bölgedeki bütün gelişmelerin Suudi Arabistan veliahttı Muhammed bin Selman'a (MbS) bu çılgınlıklara girişmeyi dayattığını söyleyebiliriz. Fakat bunların hepsinin sonuçları olacak."‘MUHAMMED BİN SELMAN TEHLİKELİ BİR SÜREÇTE'
Sivri, Suudi veliaht prensinin Selman'ın tehlikeli bir süreçte olduğuna dikkat çekip, hamlelerinin bedelini ileri zamanlarda ödeyeceği öngörüsünde bulundu:
"Özellikle MbS uzun vadeli bir yönetim tasarlıyorsa öncelikli olarak tutukladığı prenslerin, özellikle küresel düzeyde ortaklıkları ve ekonomik yatırımları bulunanlarının, bedelini de ileriki zamanlarda ödeyecek. Şu an MbS, Trump ve damadı Kushner ile hareket ediyor. Trump'ın da ABD'deki iç çekişmelerden dolayı sallantıda olduğunu görüyoruz. O nedenle de MbS uzun vadeli bir tasarımın içindeyse bu hamlelerin bedelini ödeyecek. Bugün belli ücretler verilip lobicilik faaliyeti yaptırılabilen ABD'li yetkililer (bunu artık Türkiye'den de biliyoruz), senatörler, eski askerler başka bir zaman başka birilerinin ödemesiyle New York Times'da 'terörle mücadele eden S.Arabistan' yazısı yerine artık ‘bütün terörün merkezi S.Arabistan'dır' şeklinde yazılar da yazabilirler. Dolayısıyla MbS çok tehlikeli bir süreçte."
‘HUSİLER; SUUDİLERİN HAMLESİNİ BOŞA ÇIKARDI'
Sivri, Yemen'de ise giderek kontrolünü arttıran Husilerin, Suudilerin hamlesini boşa çıkardığını belirterek şu değerlendirmede bulundu:
"Şu ana kadar görülen gelişmelerde Husilerin, Suudi Arabistan'ın hamlesini boşa çıkaracak adımlar attığını görüyoruz. Son iki gündeki gelişmelere baktığımızda Kızılhaç örgütüne göre Yemen savaşındaki en sıcak çatışmalar yaşanıyor. Son saatlerde ise bir sakinlik sürüyor. Özellikle Ali Abdullah Salih'in, ona yakın liderlerin, aşiret liderlerinin ve Suudi Arabistan ile beraber hareket edenlerin evlerinin patlatıldığına dair haberlerden sonra ortalık sakinleşiyor ve Husiler kontrollerini arttırıyor.''‘RİYAD'IN ÇIRPINIŞI SON YILLARDAKİ BAŞARISIZLIKLARININ SONUCU'
Suudi Arabistan veliahttı Muhammed bin Selman'ın ülkesinin daha derin krizlere gideceğini bildiği için ABD Başkanı Trump'ın damadı ve danışmanı olan Koshner ile çıkış planladıklarını söyleyen Sivri'ye göre MbS'nin bu ‘çılgın' hamleleri onun bölgedeki manevraların üstesinden gelmesini sağlamayacak:
"Muhammed Bin Selman bölgede Hariri'nin istifa ettirilmesi ve diğer attığı adımların ters tepmesi gibi şu an Yemen'de de aynı kaderi yaşıyor. Sadece bu da değil. Şu an Körfez'de Katar-Suudi Arabistan krizi sürüyor. Yemen'e karşı koalisyondan çekilen bir Katar var ve Ortadoğu'nun en çok izlenen televizyon kanallarından (180 derece dönüşleriyle de bilinen) El Cezire iki gündür Husi yanlısı yayınlarla karşı taraftan propaganda yapıyor. Özellikle MbS'nin Trump'ın damadı Koshner ile birlikte Hariri ve Suudi prensler üzerindeki komplolarını vermeye çalışıyor. MbS'nin bu kadar geniş bir coğrafyada böyle 'çılgın' hamlelerle bütün bu manevraların üstesinden gelemeyeceğini biliyoruz. Dolayısıyla bu çırpınış S.Arabistan'ın son yıllardaki başarısızlıklarının sonucu olan bir çırpınıştır. Eğer bu çırpınış olmazsa MbS, Suudi Arabistan'ın kendi içerisinde daha da derin bir krize gideceğini bildiği için Koshner ile birlikte bu tür bir çıkış planladığını görüyoruz."
‘SUUDİLER BOMBALAMALARDAN SONUÇ ÇIKMAYACAĞINI BİLİYOR'
Sivri'ye göre Yemen'e bombalar yağdırıp, koleraya mahkûm eden Suudi Arabistan bu girişiminden bir sonuç çıkmayacağını biliyor ve İran her çekişmede olduğu gibi burada da kazanacak:
"Yemen'deki mevzuda, kolera da olsa difteri de olsa biat etmeyeceğiz ve direnmeye devam edeceğiz diyen Husiler öte yandan her zaman diyaloğa hazırız mesajı veriyordu. Burada İran'ın da Suudi Arabistan'ın durumundan farklı olarak tüm diğer krizlerde olduğu gibi diyalog çağrısı yaparak-evet orada bir İran ile Suudi Arabistan rekabeti var- daha akılcı ve stratejik davrandığını ve bu yüzden her çekişmede olduğu gibi burada da kazanacağını görüyoruz. Suudi Arabistan her ne kadar bunu kabul etmemiş, Yemen'i difteriye, koleraya mahkûm etmiş olsa da, çılgınca bombalamaya devam etse de, buradan sonuç çıkaramayacağını biliyor. Suudi Arabistan'a ekonomik krize mal olan bir durumdan bahsediyoruz. Yine de Suudi koalisyonu Sana'da çok büyük bir hamleye hazırlanıyor. Bunun ses getiremeyeceğini hep birlikte görüyoruz."‘SALİH'İN PARTİSİ HALK KONGRESİ İÇİNDE DE İHTİLAFLAR VAR'
Ali Abdullah Salih'in geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan ile yeni bir sayfa açacağını duyurmasının kendi partisi olan Halk Kongresi içerisinde ihtilaflar yarattığına dikkat çeken Sivri'ye göre, Husilerin başkent Sana'da bu kadar hızlı ilerlemesinin sebeplerinden birisi Halk Kongresinden bazı liderlerden destek bulması oldu:
‘KATAR HAREKETSİZ DEĞİL'
Sivri, Katar'ın desteklediği Müslüman Kardeşlerin Yemen kolu olan Islah Partisi içinde de karışıklıklar olduğunu söyleyerek Katar'ın medyası ile birlikte başka şekillerde de Yemen ile alakalı hareketsiz kalmadığını belirtti:
"Katar, Müslüman Kardeşler üzerinden Husilerle iletişim halinde olmakla suçlanıyordu. Son Katar krizinden sonra bu durumun Yemen'e de etkileri oldu. Fakat gene Müslüman Kardeşlerin, Yemen kolu olan Islah Partisinde de mevzuların çok karışık olduğunu söylemek gerekiyor. Islah partisinden bir general şu an Suudiler tarafından meşru Cumhurbaşkanı olarak sunulmaya çalışılan Mansur el-Hadi'nin emrinde hareket ediyor ve kendisi de şu Sana'ya gönderilen birliklerin içinde. Dolayısıyla Islah partisi saflarında da bir karışıklığın olduğunu görüyoruz. Fakat kesinlikle medyada da gördüğümüz gibi Katar'ın hareketsiz kalmadığını görüyoruz. Katar'ın bunu sadece El Cezire üzerinden yapmadığını düşünüyorum. Yine İhvan üzerinden, Husiler ve İran ile farklı şeyler deneyebilir. Bunun da neticesi de Suudileri ve Emirlikleri sıkıştırmak olacak. Şu an Körfez İşbirliği Konseyi toplantısı var. Katar Emiri de bu toplantıya katılıyor. Önümüzdeki günlerde farklı bazı mevzular duyabiliriz. Katar Emir'inin son kriz üzerine farklı bir duyuru yapacağı da söyleniyor. Bu ne kadar doğru bilemiyoruz ama buna dair beklentiler var."‘HUSİLERİN İRAN'LA İTTİFAKLARINDAN ÖTE BİR DİRENİŞ GELENEĞİ OLDUĞU NET'
Husilerin kendilerine Zeydi dediklerini ve Şiilikten bazı farklı yanları bulunduğunu söyleyen Sivri'ye göre Husilerin İran ile ittifaklarından öte bir direniş geleneklerinin bulunduğu net bir biçimde görülüyor:
"Şiilikten farklılaşan Zeydi Husilerin tarihine baktığımızda İran İslam Devriminden önce de böyle bir direniş geleneklerinin olduğunu görüyoruz. Bunun dışında 2005-2009 yılları arasında birkaç kez Salih'e karşı savaşa giriştiklerini biliyoruz. Hiçbir zaman biat etmediklerini ve etmeyeceklerini yönünde retorikleri var. Özellikle son 2-3 yılda koleraya, difteriye mahkûm edilen Yemen'e baktığımızda Husilerin İran'dan da diğer ittifaklarından da öte bir direniş geleneklerinin olduklarını çok net bir biçimde görülüyor. Bölgedeki diğer savaşlardan farklı olarak böylesi bir kuşatmadan sonra, insanların böylesine aç bırakılıp yüzlerce yıl öncesinin veba salgınlarına mahkûm edildiği Yemen'de çok farklı bir durum söz konusu. Bütün haberlerde ‘terlikleriyle direnen Husiler' şeklinde duyuruldular."
‘HUSİLER İLE İRAN'IN İTTİFAK GELİŞTİRMESİ NORMAL'
Sivri'ye göre Husilerin, İran ile bölgesel yaklaşımlar ve İsrail karşıtlığı üzerinden bir ittifak geliştirmesi normal ve bu ilişkinin içeriğine dair ABD ve bölgedeki ortaklarının elinde iddia ettiklerinin aksine belge bulunmamakta:
"Husilerin İran ile geliştirdikleri bir ilişki var. Fakat İranlılar sürekli olarak ABD'ye, BM'ye ve AB'ye ‘elinizde bu ilişkiye ait bir kanıt varsa bunları sunun ve resmileştirin, bizde hesabımızı verelim' diyor. Bu ilişkiye dair daha önce iddia ettiğinin aksine ne ABD'nin ne Suudi Arabistan'ın verisi bulunmuyor. Bu da İran'ın o uluslararası ilişkiler tarafını kullanarak kendini temize çektiği bir hamle olarak göze çarpıyor. Fakat Husilerin İran ile bölgedeki yaklaşımları ve özellikle İsrail karşıtlığı üzerinden bir ittifak geliştirmesi normaldir. Bölgedeki tüm ittifakların gelişimlerine baktığımız zaman farklı tarafların farklı bölgesel güçlerle ilişki kurduğunu görebiliyoruz. İran'ın kurduğu ilişkilerden öte ilişkiler kurulduğunu da biliyoruz."‘SUUDİLERİN SALDIRILARI DAHA TEHLİKELİ SONUÇLARA YOL AÇAR'
Sivri son olarak Suudi Arabistan'ın hiçbir veriye dayanmayan saldırganlığının bölgede daha tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini ikazı yaptı:
"Eğer Suudi Arabistan kendine yönelik bir tehdit olarak görüp, Yemen'e bu şekilde bir saldırı düzenliyorsa bu saldırının gerekçelerine dair elinde hiçbir veri yokken bu saldırıyı yapabiliyorsa bu çok daha tehlikeli sonuçlara da yol açar. Yarın öbür gün Vahhabilerin ve Suudi Arabistan'ın hem Yemen'de hem diğer bölgelerde fitne ve halkları birbirine kırdırarak çıkarlarına ulaşma çabasının aynısını başka ülkelerde deneyebilir. Bu da çok tehlikeli sonuçlara yol açabilir bölge açısından."
Tüm yorumlar
Yeni yorumları göster (0)
Cevaben(Yorumu gösterYorumu gizle)