Toplumsal bölünmeye dayalı siyasi sistemi yüzünden hükümetin çok zor kurulduğu Lübnan'da ekonomik kriz, yolsuzluk ve kötü yönetime karşı patlak veren protestolar tartışılıyor. En son Suudi Arabistan'ın veliaht prensi Muhammed bin Salman tarafından rehin alındığında istifasını açıklamış ve Lübnan iç siyasetindeki hasımlarının bile tepkileri sayesinde ülkesine dönebilip istifasını geri almış olan Başbakan Saad Hariri, bu kez protestolar yüzünden pes etti. Ancak bu durum haklı talepler üzerinde yükselen protestoların bölgesel siyaset denkleminin parçası olduğu değerlendirmelerine yol açtı. Benzer biçimde Irak'ta ABD işgali sonrası oluşturulan model de 250'ye yakın ölü bırakan protestolarla karsılırken, bölgede etnik ve mezhep hatlarına göre belirlenmiş sistemler de tartışma konusu.
Gelişmeleri Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Görevlisi Dr. Yasin Atlıoğlu ile konuştuk.
'Mezhepçilik değil ulusal kimliğe vurgu var'
“Her şeyden önce Irak ve Lübnan’daki olayların her ikisinde de ülkelerin siyasal sitemlerindeki birtakım problemler, devlet içerisindeki yolsuzluklar, devletin yetersizliği gibi meseleler aynı zamanda iktisadi sporunlar halkın sokaklara dökülmesine yol açtı. Ama iki ülkeyi ayrı ayrı analiz etmek daha mantıklı. Çünkü İran şartları ve Lübnan’ın şartları daha farklı. Zaten protesto gösterilerinin seyrine baktığımızda da Irak’ta çok kanlı biçimde başladı ve devam ediyor. Lübnan’da gösterilere katılanların kimler olduğuna baktığınızda Irak’tan biraz daha farklılaşıyor. Lübnan’da büyük ölçüde kentli orta sınıfın protesto gösterilerine öncülük ettiğini görüyoruz. Muhakkak ki alt sınıftan insanlar da var. Büyük ölçüde de Lübnan’ın çok uzun yıllar biriken sorunlara bir tepkinin neticesi, bir patlama şeklinde ortaya çıktı. Görünen nedeni internet üzerinden yapılan konuşmalara konulan vergi gibi gözüküyor. Ama iktisadi meselelerin biraz daha ötesine çıkan bir sorun varmış gibi de gözüküyor. Lübnan’da umut verici bir şey, daha önce ülkede meydana gelen gösterilerden biraz daha farklı. Belki bundan bir iki yıl önce ortaya çıkan çöp sorunuyla ilgili yapılan gösterilere biraz benziyor. Lübnanlılar devletin yetersizliğinden dolayı ortaya çıkan sorunlara tepkilerini son birkaç yıldır biraz daha farklı bir şekilde gösteriyorlar. Meydanlarda gördüğünüz gibi mezhepsel ayrılıktan çok ulusal kimliğe bir vurgu, Lübnan bayraklarıyla meydanlara çıktılar. Şu ana kadar bizim izlediğimiz kadarıyla bunları yönlendiren arkada bir merkez veya teşvik eden bir organizasyon var mı yok mu sorusuna en azından ben şimdiye kadar böyle bir şey görmediğimi söyleyebilirim. Muhakkak ki bu tür toplumsal gösterileri kendi çıkarları lehine kullanmak isteyen dış güçler olabilir. Lübnan gibi hele dış müdahaleye açık bir yerde bu mümkün. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, ikinci konuşmasında daha net bir şekilde ifade etti, bazı konsoloslar veya bölge devletlerin bu gösterileri yönlendirdiğine dair. Gösterilerin niteliğine baktığımızda bu yönlendirme kısmen olabilir. Ama insanları sokağa döken şey dış güçlerin kışkırtmaları değil. En azından sokaklarda bir ideoloji veya dinci grupları veya bir ülkenin hizmetinde olabilecek bir organize grup şu ana kadar görmedim. Ama bazı ülkeler bunları kendi lehine kullanmış olabilir.”
'Lübnanlılar artık mezhepçi sistemi besleyen bütün siyasilerin tasfiyesini istiyor'
Gösterilerde en fazla dile getirilen meselelerden birinin mezhep ayrımlarına dayanan sistemin ortadan kaldırılması olduğuna atıf yapan Atlıoğlu, insanların artık ülkedeki mezhepçi sistemi besleyen bütün siyasileri tasfiye etmekten bahsetmesinin önemini anımsattı. Hariri'nin istifasının ise ülkede yeniden bir boşluk oluşturacağını vurgulayan Atlıoğlu, ülkenin kuzeyinde kendisinin kimi destekçilerinin Lübnan ordusu ile gerilim yaşaması ve provokasyon tehlikelerine dikkat çekti:
'Hizbullah daha toparlayıcı olabilirdi'
'Asıl gereken anayasal vatandaşlık'
Atlıoğlu diğer yandan Lübnan'da mezhep ayrımlarına dayalı sistemi değiştirmenin zorluklarına da vurgu yaptı. İç savaşı bitirse de başından beri sakat olan sistemin yıkılması mı yoksa reforme edilmesinin mi istendiğinin belli olmadığının altını çizen Atlıoğlu, nüfus oranları düşünüldüğünde mezhep ayrımları ortadan kalktığında Şiiler lehine oluşacak dengelerin bu sefer yabancı ülkeler tarafından kabul edilmeyeceğini anımsattı. Atlıoğlu, asıl yapılması gerekli olanın ülkede anayasal vatandaşlığı sağlamak olduğunun altını çizdi:
'Protestolar devam ederse yeni iç savaş tehlikesi çıkar'
Atlıoğlu, ülkedeki ekonomik durumun hassasiyetine de dikkat çekti. Hükümetin çökmesi eşliğinde yeni bir çözümsüzlük ve protestoların dinmemesi halinde ülke ekonomisinin tepetaklak gideceğini belirten Atlıoğlu, bu durumun radikalleşmeyi besleyeceğini ve yeni bir iç savaş tehlikesi de yaratabileceğini vurguladı:
"Bu süreç içinde şu da var; Lübnan’ın kendi kendine yeten bir iktisadi yapıya kavuşması da önemli. Protestolar biraz daha sürerse belki ülke ekonomisi tamamen çökebilir. İnsanlar sokakları bırakın Lübnan’ı terk edebilirler. Lübnan ekonomisini anlamak çok mümkün değil. Lübnan ekonomisi nasıl işliyor, nasıl vergi toplamıyor, bir de o var. Vergiden şikayetçi Lübnanlılar ama zaten devlet doğru dürüst vergi toplayamıyor. Lübnan ekonomisinin yüzde 70’i hizmet sektöründen oluşan batılı bir ülke profili. Sanayi yok, tarımı 50’lerden beri yok ettiler. Dolayısıyla burada sınıfsal farklıları da düşünürsek bunlar da büyük uçurum. Orta sınıf da gittikçe eriyor. Dolayısıyla Lübnan bu protesto gösterilerine ne kadar dayanır, insanlar ne kadar sokaklarda kalabilir? Hükümetin istifası muhtemelen yeni sorunlar ortaya çıkartacak ve radikalleşmeye de yol açabilir. Yarın o grupların taraftarları da sokağa indiğinde Lübnan ordusu şu ana kadar idare eder bir izlenim verdi. Ama Lübnan ordusu iç sorunlarda da dış sorunlarda da oldukça zayıf bir ordu. Bir noktadan sonra 1970’lerde de aslında öğrenci, işçi eylemleriyle başlamıştı olaylar ama 1975’te bir anda kanlı bir iç savaşa dönüştü. Küçük de olsa bu ihtimali de unutmamak gerekiyor.”