00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
08:00
5 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
10 dk
HABERLER
12:00
6 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
9 dk
SESLİ HABER
17:53
2 dk
HABERLER
18:00
9 dk
HABERLER
19:00
10 dk
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
08:00
5 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
10:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
10 dk
HABERLER
12:00
6 dk
GÜN ORTASI
12:06
83 dk
YAPAY ZEKA GÜNLÜĞÜ
14:05
54 dk
ANKARA FARKI
Kredi kartına taksitler azalırsa neler olur: TESK Başkanı yanıtlıyor
15:03
55 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
10 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
18:00
1 dk
SESLİ HABER
Rusya Dış İstihbarat Servisi Direktörü Narışkin, Kuzey Kore’yi ziyaret etti
18:10
1 dk
SESLİ HABER
Rus kolluk kuvvetlerinden kaynak açıkladı: Teröristler psikotrop maddelerin etkisi altında olabilir
18:22
2 dk
SESLİ HABER
Batı basını: Macron’un Rusya karşıtı söylemi başarısız oldu
18:32
3 dk
SESLİ HABER
ABD’den Ukrayna'ya yardım paketine onay çıkmadı
18:46
2 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
SESLİ HABER
Japon gazeteci, Mariupol’de şaşkınlığını gizleyemedi
19:09
1 dk
SESLİ HABER
İngiliz uzman: Rusya, Ukrayna ordusuna çok sert vuruyor
19:21
2 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Koordinasyon merkezinin Ankara'nın ihtiyacı olan ve Bakü'ye ekstra güç katacak teknik boyutu yok'

12112020-eksen
Abone ol
Aydın Sezer'e göre Karabağ'da tüm tarafların farklı düzeylerde kazanımı var. Türkiye'nin üçlü anlaşmanın tarafı olmadığını anımsatan Sezer, koordinasyon merkezinin Ankara'nın ihtiyacı olan ve Bakü'ye ekstra güç katacak teknik boyutu bulunmadığını belirtti. Sezer Ankara'nın anlaşmadan faydalanıp Erivan'la fırsatlara odaklanması gerektiği görüşünde.

Güney Kafkasya'da Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ savaşı Rusya'nın devreye girmesiyle yapılan üçlü anlaşma ile sona erdirildi. Savaş; Ermeniler açısından, Sovyetler Birliği'nin çöküşü sürecinde kontrol altına aldıkları Dağlık Karabağ ile Azerbaycan'a ait yedi vilayetin önemli bir kısmını yitirmesiyle sonuçlandı. Azerbaycan ise yedi vilayeti ile Dağlık Karabağ'ın bir kısmını geri almayı başardı.

Moskova'nın ağırlığını koyması ile Dağlık Karabağ Ermenilerinin daha sınırlı bir toprak parçasında nihai statünün belirlenmesi sürecinde Rus barış güçleri korumasında, Ermenistan'la Laçin koridoru ile bağlantı kurarak yaşayacakları bir dönem açıldı. Hal böyleyken çatışmada Azerbaycan'dan yana ağırlığını koymuş Türk hükümeti barış gücüne ve denetim mekanizmalarına dahil olmak için bastırıyor.

Anlaşmayı ve Türkiye'nin rolünü Medya Günlüğü yazarı Aydın Sezer ile konuştuk.

‘Dağlık Karabağ ikiye bölündü’

Aydın Sezer'e göre, yeni durumda Ermenistan işgalinde bulunan ve yedi rayonu içeren toprakların tekrar Azerbaycan kontrolüne geçmesiyle Bakü açısından son derece olumlu ve önemli bir sonuç ortaya çıkarken, Dağlık Karabağ'da da 'ikiye bölünmüşlük' ortaya çıktı. Bu bağlamda sorunun çıktığı tarihe, orijinal haline geri döndüğünü belirten Sezer, Ermenistan arasında da bölge ile açılan Laçin koridorunun açılması, Karabağ Ermenileri açısından da varlıklarını sürdürebilecek olmalarının önemli bir kazanım olduğunu vurguladı.

“Anlaşma Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili temelde ele alınacak olursa 1988’e sorunun çıktığı tarihe, sorunun orijinal haline bir anlamda geri dönüldüğünü söyleyebiliriz. Zira son 30 yılda Ermenistan işgalinde bulunan toprakların tekrar Azerbaycan egemenliğine geçmesi konusu ikinci bir konu. Bu konuda da hem savaş hem de barış anlaşması sonunda Ermenistan’ın terk edeceği bölgelerle rayonların tamamının Azerbaycan’ın hakimiyetine geçeceğini söyleyebiliriz. Bu Azerbaycan açısından son derece olumlu ve önemli. Dağlık Karabağ arazisinin önemli bir bölümünün de Azerbaycan kontrolüne geçtiğini söyleyebiliriz. Bunu ifade ederken Dağlık Karabağ ikiye bölündü diyebiliriz. Küçük parçada yine Ermeni nüfus yaşamaya devam edecek. Tarihte ilk kez bu bölgeyle Ermenistan arasında bir koridor açılması da neticelendi diyebiliriz. Dolayısıyla Ermenistan açısından bakıldığında bu koridorun açılması önemli bir kazanım. Dağlık Karabağ Ermenileri açısından bakıldığında oradaki varlıklarını daha dar bir alanda sürdürecek olmaları açısından da kazanım."

'Rusya hem Ermenistan hem Azerbaycan’da varlığını sürdürecek bir perspektif kazanmış oldu'

Azerbaycan'ın kültürel başkenti Şuşa'yı yeniden ele geçirilmesinin Bakü açısından önemine vurgu yapan Sezer, buna rağmen milliyetçi kesimlerin sonucu 'ihanet anlaşması' olarak gördüklerini anımsattı. Sezer diğer yandan Bakü'nün Rusya ile derin ve stratejik ilişkilerine dikkat çekti. Sezer'e göre Güney Kafkasya'da bu anlaşma ile Rusya hem Ermenistan hem de Azerbaycan'da varlığını sürdürecek bir perspektif kazanmış oldu:

"Azerbaycan açısından bakıldığında kültürel başkent Şuşa’nın ele geçirilmesi ve Karabağ’daki bir kısım arazinin de Azerbaycan’a katılması kazanım. Bundan Azerbaycan’daki toplumun önemli bir bölümü son derece mutlu olmasına rağmen tek tük de olsa bu anlaşmanın ‘bir ihanet anlaşması’ olduğuna yönelik akademisyenlerin ve muhaliflerin yazıları da medyaya çıkmaya başladı. Azerbaycan’da özellikle aşırı milliyetçi kesim ilk günden beri çok büyük tepki gösteriyor ve anlaşmadan çekilmek gerektiğini ifade ediyor. Rusya, Azerbaycan ile son derece derin ve stratejik ilişkilere sahip. İki ülke lideri arasında çok yakın ilişkiler, dostluk söz konusu. Son 2 yıla kadar da Ermenistan ve Rusya arasında asker bulundurmaktan tutun ortak güvenlik işbirliği anlaşmasının tarafı olmaya kadar orada da son derece köklü ilişkiler vardı. Paşinyan ile bu biraz sarsıldı. Ama son tahlilde Güney Kafkasya’da bu anlaşmayla Rusya hem Azerbaycan hem de Ermenistan’daki varlığını sürdürecek bir perspektif kazandı. Bugün için söylemek gerekirse en az bir 5 yıl sürecin gelişimine göre sonsuza kadar gidecek bir varlık tesis etti. 5 bin askeri vardı Ermenistan’da. Şimdi Karabağ’da o Ermeni nüfusun yaşadığı bölgeyi ve Laçin koridorunu koruyacak barış gücü adı altında 2 bin kişilik bir askeri gücü de var. Bu perspektiften bakıldığında da Rusya da kazançlı çıktı tartışmasız. Zaten savaşın da Rusya’nın oyun planıyla başladığına yönelik yorumlar da yapmıştık. Hangi merkezden baktığınıza göre kimin ne kazandığını ne kaybettiğini farklı şekilde yorumlayabiliriz.”

‘Anlaşmaya taraf olmayan bir ülkenin tarafıymış gibi sonuçlar çıkartması uluslararası ilişkiler tarihinde görülmemiş bir olay’

Sezer, Türkiye'de Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki anlaşmada bir 'mutabakat' ile devreye girilmesi suretiyle Ankara'nın da 'zafer kazandığı' algısına işaret etti. Anlaşmanın Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan olmak üzere üç tarafı bulunduğunu anımsatan Sezer, Türkiye'nin resmi anlamda herhangi bir görevi bulunmadığını vurguladı. Azerbaycan'ın da egemen bir devlet olduğunu belirten Sezer, "Zaten taraf olmayan bir ülkenin anlaşmanın tarafıymış gibi sonuçlar çıkartıyor olması da uluslararası ilişkiler tarihinde görülmemiş bir olay" dedi:

“Suriye’de başlayan işbirliğinden ya da Libya deklarasyonuna kadarki süreçte Türkiye ile Rusya arasında ne zaman bir mutabakat muhtırası ya da ‘ateşkes anlaşması’ imzalasa, ertesi gün tarafların farklı yorumladıkları, farklı anlamlar çıkardıklarını görüyoruz. Bu Rus hariciyesinin karakteristik özelliği. Ortaya çıkan metnin idrak edilip özümsenmesi karşı taraflarca belli bir zamanın, müddetin geçmesini gerektiriyor. Ama ilk başta Rusya’nın karşısındaki muhatap ‘bir zafer kazanmış’ hissine sahip olabiliyor. Son 5 Mart Moskova Mutabakatı ile de İdlib’de büyük bir başarı kazanıldığı Türkiye’de iddia edilmişti. Hatta askeri gözlem noktalarının asla terk edilmeyeceği, bunun garanti altına alındığı söylenmişti. O anlaşmanın bir ateşkes anlaşması olmadığı 6 aylık süre zarfında ortaya çıktı. Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında imzalanan ateşkes anlaşmasıyla Türkiye’nin resmi olarak o noktada herhangi bir görevi yok. Son derece net. Türkiye anlaşmaya taraf da değil. Zaten taraf olmayan bir ülkenin anlaşmanın tarafıymış gibi sonuçlar çıkartıyor olması da uluslararası ilişkiler tarihinde görülmemiş bir olay. Son tahlilde orası bir egemen devletin her ne kadar Türkiye’nin kardeşi olsa da Azerbaycan’ın toprakları. O topraklar üzerinde Rusya’nın ve Dağlık Karabağ’daki Ermeni nüfusunu ilgilendiren bir anlaşma. Burada bir barış gücü var, araçları ve araçlarının sayısına kadar her şey belli. Rusya Savunma Bakanlığı’nın yayınladığı haritalarda koridorlar ve gözlem noktalarının nerede olacakları da belli. Dolayısıyla burada Türkiye’yi ilgilendiren herhangi bir husus yok. Anlaşmanın imzalandığı andan itibaren gerek Aliyev gerekse Türkiye’den yapılan açıklamalarla Türkiye’nin adeta barış gücünün bir parçası, Rusya ile ortak koordinasyon sağlayacak şekilde konumlandırıldığına yönelik söylentiler sadece spekülasyondan ibaretti. Bu muhtemelen Rus tarafıyla o tarihte görüşülmüş ama karşılık bulamadığı için kağıda dökülmemişti. Ya da o anlaşmanın taraflarından biri Türkiye belki de o nedenle yapılmamıştı.”

‘Türkiye’nin ihtiyacı olan ya da Azerbaycan’a ekstra güç kazandıracak teknik bir boyutu yok’

Türkiye'de yapılan spekülasyonlara anlaşmadan bağımsız olarak Türkiye ile Rusya arasında imza atılan bir mutabakatla son verildiğini belirten Sezer, bu metne Azerbaycan'ın egemen bir devlet olarak imza atmamış olması halinde de ortaya ilginç bir durum çıkacağı görüşünde. Sezer gerek Rusya gerekse Azerbaycan'ın Moskova Büyükelçisinin, Azerbaycan topraklarında olacağı açık hükmünü de içeren bir koordinasyon merkezinin kuruluşundan söz ettiğini belirten Sezer, Ankara'nın ise sahada askeri birlik anlamında olmayacağının anlaşıldığın söyledi. Sezer'e göre, 'koordinasyon merkezi Türkiye’nin ihtiyacı olan ya da Azerbaycan’a ekstra güç kazandıracak teknik boyutu olan bir konu değil':

"Yapılan spekülasyonlar nihayet Türkiye ile Rusya arasında bir mutabakata varıldığı şekliyle nihayete erdi. Ortada yazılı bir metin olduğunu anlıyoruz. Şoygu da teyit ediyor. Bu metninin aslını görmediğimiz için, üstelik bu metne Azerbaycan tarafı da imza atmadıysa şöyle enteresan bir durum var. Türkiye ile Rusya iki ayrı ülke. Üçüncü bir egemen ülkenin topraklarında bir operasyon için anlaşma imzalıyorlar. Bunun normal şartlarda Azerbaycan’ın bağımsızlığıyla, egemenliğiyle alakalı boyutu da tartışmaya açık. Bizim ne kadar Azerbaycan’a yakın olacaksak olalım, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi düşünebiliriz, kaldı ki Azerbaycan Birleşmiş Milletler’de de temsil edilen bir ülke. Bu kısmı hiç tartışmıyorum. Rusya ve Türkiye anlaştı. Hangi konuda anlaştı boyutuna bakıldığında gerek Şoygu gerek Azerbaycan Moskova Büyükelçisi gerek Kremlin’in gerekse Rus medyasındaki haberlere atfen bir koordinasyon merkezi kurulduğu anlaşılıyor. Bu merkezin nerede olacağına yönelik de açık bir hüküm var. Azerbaycan’da olacak. Yani Dağlık Karabağ’da olmayacak. Rusya’nın barış gücünün bulunduğu ve korumakla mükellef olduğu sahalarda da olmayacak, bu bir askeri birlik de olmayacak. Bu Rus barış gücünün yaptığı görevi daha iyi yapabilmesine olanak sağlayacak bir koordinasyon merkezi olacak. Bu açıklama şunu çağrıştırıyor. Sanki Azerbaycan ordusu o bölgede ateşkesle ilgili olarak Rusya’nın performansıyla ilgili sanki bilgi sahibi olmayacak, sanki karşılık görüşme, temas olmayacak, sanki bir koordinasyon olmayacakmış da orada özellikle Türkiye’nin bulunuyor olmasıyla ‘Azerbaycan’a yardımcı olunması’ söz konusu olacakmış gibi bir sonuç çıkıyor. Bunu anlamlandırabilmek gerçekten çok güç. Çünkü bu koordinasyon merkezinin neyi koordine edeceğine baktığımızda Rusya’nın performansı kontrol etmekten öte bir anlamı olmayacak. Olsa olsa bu olabilir diye düşünüyorum. Türkiye orada olmasa dahi bölgede ateşkes ihlalleri ya da Azerbaycan aleyhine cereyan edecek herhangi bir gelişme Aliyev ve sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Putin ile yapılacak anında görüşmelerle zaten en üst düzeyde ele alınabilir. Sahada neyin koordinasyonunu kim nasıl sağlayacak sorularının detayları yarın Ankara’ya gelecek heyetle belirlenecekmiş. Türkiye’nin ihtiyacı olan ya da Azerbaycan’a ekstra güç kazandıracak teknik boyutu olan bir konu değil.”

'Ankara düşmanlığı körükleyici adımlar atmak yerine Erivan'la fırsatlara bakmalı'

Sezer'e göre bu anlaşma kimi milliyetçi çevrelerin dile getirdiği gibi ne Azerbaycan ne de Türkiye açısından 'ihanet anlaşması' olarak değerlendirilemez. Ankara'nın anlaşmadan sonra işi gerilime dökmemesi gerektiği görüşündeki Sezer, tam aksine anlaşmanın faydalarına odaklanılması gerektiğini vurguladı. Sezer'e göre Ankara iç siyasette de kullanım değeri taşıyacak şekilde düşmanlığı körükleyici adımlar atmak yerine, özellikle bu anlaşmadan faydalanarak Erivan'la ilişkilerini rayına oturtacak şekilde fırsatlara odaklanmalı:

Dağlık Karabağ - Sputnik Türkiye
SAVUNMA
Erivan: Ermenistan ve Dağlık Karabağ uçuşa yasak bölge ilan edildi
“Bu varılan anlaşma ne Azerbaycan ne Türkiye açısından kanımca bir ihanet anlaşması olarak değerlendirilemez. Karabağ gerçeğiyle ilgili olabilecek en iyi çözümü 30 yıl sonra Rus askeri Azerbaycan’a giriyor olsa da sağlanmış diyebiliriz. Türkiye’nin tutumunu da, tavrını da bu anlaşmaya bir anlamda zımni de olsa onay vermiş olmasını gerçekten bir başarı olarak görüyorum. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sevinçle karşılıyorum. Bundan sonra gerilime oynamak, barış gücünde olup olmadığımızı tartışmaya açarak hala sahada ve masada esprisi temelinde gerilim üzerinden yine maalesef iç politikaya odaklı sonuçlar oynamak yerine Türkiye bu anlaşmanın kendisine neler getirdiğine, fırsatlara odaklansa… Bu son tahlilde İran ile ilişkilerde de Türkiye lehine olumlu sonuçlar doğuracak bir gelişme. 2009’daki anlaşmaların hayata geçmemesinin temel nedenlerinden bir tanesi Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle Azerbaycan ve Aliyev’i küstürmüş olmaları. Dolayısıyla bu anlaşmalardan sonra en çok kazananın Ankara ve Türkiye olduğuna inanıyorum. Ermenistan ile bundan sonra sağlanacak yumuşama ya da bir anlamda güven arttırıcı adımlar geliştirmesi durumunda sadece yeni bir komşu kazanmakla kalmayacak emin olun Rusya’nın Güney Kafkasya’daki etkisine resmen meydan okuyacak bir adım da olacak bu. Ama ne yazık ki böylesine gözle görülen bariz bir fırsatı bile Türkiye’deki iç politik yapılanma koalisyonun niteliği nedeniyle heba ediyoruz. 2009 protokollerine dönülmesiyle ilgili düşüncem Bahçeli tarafından ‘vatan hainliğiyle’ cevaplanacak boyut olarak karşımıza çıkıyor. Dış ve iç politikanın birbiriyle bu kadar bağlantılı olarak yürütülüyor olması bir kez daha milli çıkarların bu sahada da ıskalanması anlamına geliyor. Libya ve Suriye’de olduğu gibi. Rusya’dan ve Türkiye’den birbirine zıt yorumlar geliyor. Maalesef Ruslarla konuşurken Türkiye perspektifiyle ikna etmeye çalışıyorum, çok da başarılı olamıyorum. Bu beyhude çabalar yerine bu anlaşmanın fırsatlarına odaklanması çok önemli sonuçlar üretecek. En başta da Ermenistan’da yaşayan Ermenileri diasporanın etkisinden kurtaracak. Muhtemelen onları da özgürleştirecek. Belki de dünyadaki Ermeni diasporasıyla Türkiye arasındaki sorunlarla mücadele esnasında Ermenistan’daki Ermeniler, ne kadar kolay olur bilmiyorum, belki de kendi ulusal çıkarlarının Türkiye ile işbirliğinden geçtiğini idrak edecekler. Her ne kadar milliyetçilik akımı Ermenistan’da güçlü olsa da her şeye rağmen binlerde Ermenistan vatandaşı Türkiye’de iş arıyor. İki ülke arasında bu kadar düşmanlığı körükleyecek adımlar atmak yerine biraz daha fırsatlara odaklanılması gerektiğini düşünüyorum.”

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала