00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
08:00
5 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
10 dk
HABERLER
12:00
6 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
9 dk
SESLİ HABER
17:53
2 dk
HABERLER
18:00
9 dk
HABERLER
19:00
10 dk
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
08:00
5 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
10:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
10 dk
HABERLER
12:00
6 dk
GÜN ORTASI
12:06
83 dk
HABER MASASI
Selin Yazıcı, Aslı Kahveci ve Serkan Baştımar'la Haber Masası
13:30
35 dk
YAPAY ZEKA GÜNLÜĞÜ
Yapay zeka alanındaki gelişmeler
14:05
55 dk
ANKARA FARKI
İsmet Özçelik'le Ankara Farkı
15:02
79 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
16:00
1 dk
EKSEN
Ceyda Karan'la Eksen
16:01
89 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
17:30
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
18:00
1 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'Biden'ın dilinde Rusya var, ABD kurumsal aklında Çin'

05022021-Eksen.mp3
Abone ol
Gökhun Göçmen’e göre, Biden'ın 'dilinde Rusya var, aklında Çin'. Göçmen, Biden Rusya'ya yüklenirken, ABD kurumsal aklının Çin'de olduğunu söyledi; Çin liderinin 'şeytanlaştırılması' ve Rusya ile Çin'in arasını açmayı öneren son Atlantik raporuna atıf yaptı. Göçmen, Biden'ın sert mesajlarını Rusya ve Çin'in yanıtsız bırakmasına dikkat çekti.

ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden dış politikaya 'ısınıyor'. ABD Dışişleri Bakanlığına ilk ziyaretini gerçekleştiren Biden, buradaki konuşmasında en başta Çin ve Rusya'ya karşı sert mesajlar gönderdi. Biden, Çin'i 'en büyük rakibimiz' diye nitelendirirken, Rusya'ya 'bedel ödeteceklerini' söyledi. Yeni ABD Başkanı diğer yandan müttefikleriyle birlikte diplomasiye ağırlık vereceklerini söyleyip 'ABD geri döndü, diplomasi geri döndü' vurgusu da yaptı.

Hal böyleyken, Atlantik Konseyi'nin Soğuk Savaş'ta Sovyetler'in içeriden çöküşünü öngören dönemin diplomatı George Kennan'ın meşhur 'Uzun Telegramı'na (Long Telegram) atfen bu sefer Çin'e yönelik stratejiyi içeren 'Daha Uzun Telegram' (The Longer Telegram) başlığıyla bir rapor yayınlanması dikkat çekti. Bu raporda Çin'in 'içeriden çökmeyeceği' tespitinin yanı sıra Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in şahsen hedef alınması ve Çin ile Rusya'nın 'birbirine düşürülmesi' vurguları yer alıyor.

Biden'ın dış politika mesajları ve Atlantik Konseyi'nin raporunu gazeteci-yazar Gökhun Göçmen ile konuştuk.

‘Biden diplomaside müttefikleriyle değerler sistemi üzerinden ilerleyecek'

Gökhun Göçmen’ göre ABD, Biden döneminde dış politikada diplomasiyi ön plana çıkaracak ancak müttefikleriyle değerler sistemi üzerinden ilerleyecek. Biden'ın Rusya ve Çin'e doğrudan mesajlar gönderdiğini belirten Göçmen, özellikle de Rusya'ya yüklendiğinin ve kanıtı ortaya konulamayan iddiaları yinelediğini vurguladı:

“ABD Başkanı’nın ilk dış politika konuşması hasebiyle önemli. Çok çeşitli ülkelere mesajlar vardı. Gündemimiz Rusya ve Çin olduğu için buradan başlayalım. Demokrasi dış politikamızın merkezinde bulunacak dedi. Bu diplomasiyi Amerika Birleşik Devletleri nasıl ilerletecek? Bir değerler sistemi üzerinden şekillendirecek. Bu noktada da Biden’ın ifade ettiği gibi en değerli hazinesi müttefikleri olacak. Dış politikada esas olan diplomasi, diplomasinin merkezinde değerler var. Bu değerleri de en değerli hazinesi olan müttefikleriyle birlikte ilerleteceğini söyledi. Rusya ve Çin’e doğrudan önemli mesajlar var. Sıralama açısından da bakacak olursak, önce Rusya’ya yüklendi. 'Artık o günler geride kaldı' mesajı verdi, bedel ödetmekten bahsetti, sert cümlelerdi bunlar. Navalnıy’ın yolsuzluğu açıkladığı için hedef alındığı iddiasında bulundu. Herhangi bir kanıt ya da mahkemeye referans vermedi. Amerika’nın kendi kanaatini belirtmiş oldu. Seçimlere müdahaleler, zehirlenme iddiaları ve siber saldırılar gibi daha önce Trump döneminde de gündeme gelen fakat ABD’nin kendi iç mekanizmalarının da teyit ettiği üzere olmayan, gerçekleşmeyen Trump’a karşı bu suçlamalar vardı. Bunlar mahkemeye taşındı, kanıtlanamadı, Trump görevden azledilmedi. Bu iddialar yeniden inatla gündeme getiriliyor. Anlaşılıyor ki Rusya’ya burada önemli mesajlar vermek istedi. Anında Peskov’dan yanıt geldi bu iddialara. "

'Washington'ın dilinde Rusya var, aklında fikrinde Çin var'

Biden yönetiminin önceliğini Rusya'ya verdiğini, en büyük meydan okuma olarak ise Çin'i gördüğünün anlaşıldığını belirten Göçmen, diğer yandan da virgüller atarak 'birlikte çalışmaktan' söz ettiğini aktardı. Washington'ın dilinde Rusya'nın, aklında ise Çin'in bulunduğunu belirten Göçmen, ABD karar alıcılarının ise Çin'e ağırlık verdikleri görüşünü dile getirdi:

"Amerika’nın aklında fikrinde Çin var, özellikle en büyük meydan okuduğu olarak Çin’i belirliyor, kendi resmi belgelerine bakacak olursak. Fakat dünkü konuşmada Biden önceliği Rusya’ya verdi. Rusya’nın arkasından aynı zamanda en büyük rakibimiz olan Çin adına güvenliğimize ve demokratik değerlerimize getirdiği meydan okumaları dikkate almalıyız dedi. Ekonomik suistimallerden bahsetti, saldırgan, zorlayıcı eylemlerden. Bunlara karşı koyacağız dedi, bir virgül attı. Ama Çin ile de birlikte çalışmaya hazırız dedi. Burada bir ikilik gözüküyor. Washington’ın aklında fikrinde Çin var ama dilinde Rusya var. Her iki düşman olarak belirlediği ülkeyle nasıl ilerletebilir süreci? Gerçi konuşma esnasında Çin’i bir rakip olarak tasvir etmesi önemliydi. Bu aslında Biden’ın daha önceki konuşmalarıyla da tutarlı. Başkanlık seçimi öncesinde bir televizyon programına konuk olmuştu. ABD’nin karşılaştığı en büyük tehdit olarak yine Rusya’yı işaret etmiş, stratejik rakip olarak ise Çin’i işaret etmişti. Fakat ABD’li karar alıcılarının yol haritasına baktığımızda şunu görüyoruz: Çin’e ağırlık verilmeli. Biden her iki büyük güce de saldırgan bir üslupla yaklaşıyor. Rusya’yı önceleyerek yapması da bir çelişki oluşturuyor diye düşünüyorum.”

‘ABD için müttefik kazanmak ne kadar önemliyse, Rusya ve Çin’in arasını açmak da o kadar önemli’

Göçmen’e göre ABD’nin Soğuk Savaş’ta Rusya ve Çin’e karşı Nixon döneminde uyguladığı ‘düşmanı azaltıp dostu çoğaltmak’ stratejisinin tam tersi uygulanabilir. Bunun 'Rusya'yla çelişkilerin ötelenmesi' ve Çin'in öne çıkartılması anlamına geldiğini söyleyen Göçmen, Atlantik Konseyi'nin son raporunda da yer alan bu vurguları anımsatırken, özellikle de Biden için Rusya ile Çin'in arasını açmanın önem kazanacağının dile getirildiğini vurguladı:

“Aslında bu Atlantik Konseyi sadece tek başına bir kuruluş değil. Pek çok kuruluşun benzer yönde raporları var. Hem Rusya hem Çin nasıl olacak? Amerikalı politika yapıcıların Amerika’daki dış politika düşünce iklimini şekillendiren kuruluşlara göre bu mümkün gözükmüyor. ABD’nin geçmişteki baktığımızda da bu mümkün gözükmüyor. Soğuk savaş döneminde Nixon’ın bir hayali tahayyülü vardı. Ben Çin’i Rusya’ya karşı yanıma çekmeliyim ya da bir şekilde Çin’i tarafsızlaştırmalıyım ki Rusya ile mücadele edebileyim. Bu stratejik akıl şöyle özetlenebilir ki Amerikalıların da aklındaki yönelim bu. Düşmanı azaltmak, dostlarını çoğaltmak şeklinde özetleniyor. ABD medyası, ABD’li kurumlar, Atlantik Konseyi’nin son raporunu biraz daha detaylı olarak anlatmak isterim. Şunu söylüyorlar özetle. Biz Nixon döneminde yaptığımız politikanın stratejinin tam tersini uygulamalıyız, yani tersine Nixon stratejisi. Bu ne demek oluyor? Rusya ile çelişkilerimizi biraz daha öteleyelim ve raporun içinde de bundan bahsediyor. Amerika için müttefik kazanmak ne kadar önemliyse Rusya ve Çin’in arasını açmak da o kadar önemlidir diye aslında bu makalede belirtiliyor.”

‘Atlantik Konseyi’nin yayını, Trump’ın dış politikasına hak veriyor ancak yöntemini yanlış buluyor’

Göçmen’e göre Atlantik Konseyi’nin raporu 'Soğuk Savaş 2.0' diye anılabilecek bir yol haritası sunuyor. Bu makaleye göre Çin’in daha fazla kafa yorulması gereken bir güç olduğunu anlatan Göçmen, aynı şekilde Çin'e karşı Trump’ın adımlarının doğru bulunduğuna ancak yönteminin benimsenmediğine dikkati çekti. Göçmen makalede özellikle Çin'e karşı taktik değişikliğin yer aldığını anlatırken, doğrudan Çin liderliğinin hedef alınması da anlamlı:

“78 sayfalık bir makale. Atlantik Konseyi tarihinde ilk kez isimsiz bir makale yayımladı. Bunun gerekçesi olarak da yazarın görüşlerinin önemine vurgu yapılıyor. Yani önemli bir şahıs olduğunu anlayabiliyoruz. Zamanı geldiğinde eğer kendisi de isterse, isminin açıklanacağını not düşmüş Atlantik Konseyi. Bu raporun adı ‘The Longer Telegram’, yani ‘Daha Uzun Telegram’. Bir telgraf vardı, 'The Long Telegram, yani uzun telgraf. Sovyetler Birliği’ne karşı Soğuk Savaş’ın aslında temel belgeleri arasında. ABD’nin Moskova Büyükelçiliği’ndeki bir diplomat George Kennan, bir rapor gönderiyor Washington’a ve şundan bahsediyor. Sovyetler Birliği kendi içerisindeki kurumsal sorunlardan dolayı günü gelince çökecek ve aslında kuşatma siyaseti de böyle başlamış oluyor. Atlantik Konseyi bu 'The Longer Telegram' diyerek hem Çin’in artık daha fazla bir önemli ve kafa yorulması gereken bir güç olduğunu gösteriyor. Diğer yandan da Soğuk Savaş’ın bir metnine vurgu yaparak aslında Soğuk Savaş 2.0 diyebileceğimiz bir yol haritası sunuyor. Burada yeni olan şey şu, makalede şu tespit yapılıyor. Trump doğru ve haklıydı. Aslında ABD’nin şu andaki dışişleri bakanı da aynısını söylüyor; Trump’ın politikaları doğruydu fakat izlenen yöntem yanlıştı. Bu da aynısını söylüyor. Çin’in bir stratejik rakip olarak görülmesi doğru fakat bu bir doktrinel yaklaşım ABD olarak bir rol haritasına, operasyonel bir stratejiye ihtiyacımız var diyor. Bu önemli bir farklılık. Bu operasyonel strateji raporunu nasıl ifade ediyor, şöyle. Geçmişten bugüne kadar ABD yönetimleri Çin’e karşı her zaman sistemi, Çin’e özgü sosyalizmi hedef aldı ya da Çin Komünist Partisi ile halkın arasını bir şekilde açmaya çalıştı. Makale yeni olarak şunu söylüyor. Bu zamana kadar bu adımlar başarısız oldu. Artık yeni bir yol haritasına ihtiyacımız var, o da şu. Doğrudan Çin liderliğini hedef almalıyız. Yani Cumhurbaşkanı Şi Cinping ve çevresindekileri… "

'Yeni olmayan lider şeytanlaştırması, Çinlileri sosyalizmden bu sayede döndürmek'

Atlantik Konseyi'nin raporunda ÇKP içerisindeki bölünmelere atıf yapıldığını belirten Gökhun Göçmen, aslında çok yeni olmayan hasım liderlerin 'şeytanlaştırılmasının' Çin liderine uyarlanmasının yer aldığını vurguladı. Amerikalıların bu sayede Çinlileri sosyalizmden soğutmayı hedeflediklerinin anlaşıldığını belirten Göçmen, 'Çin'i şeytanlaştırmadan' Çin'le ilgili Tayvan dahil ulusal güvenlik meselelerine odaklanıldığını aktardı:

"Atlantik Konsey'nin raporu şunu iddia ediyor. ÇKP içerisinde bölünmeler var, kişisel husumetler var. Aslında geçmişte çok yabancı olmadığımız bir yöntem. Venezüella'da Maduro üzerinde de uygulanmaya çalışıldı. İran için Ruhani demeyelim ama belki Ahmedinejad üzerinde de uygulanmaya çalışıldı. Bu yol haritası çok yeni değil. Ama Çin üzerinde yeni bir anlam ifade ettiği için belirtiyorum. Aslında bu nereye dayanıyor. Liderlerin kült liderlerin şeytanlaştırılması olarak da bunu söyleyebiliriz. Putin örneğinde de gördük, Maduro örneğinde de gördük. Amerika nerede bir hedef alsa, aslında orada en ince mikro ölçeğe kadar inip orada bir çatlak yaratmaya çalışıyor. Bu raporda şunu söylüyor. Uzun vadede Çinliler biz bu hamleleri yaptıktan sonra sosyalizmin aslında kendilerine ait en iyi sistem olup olmadığını da sorgulayabilir diyor. Ama kısa vadedeki hedef şu; ‘Washington yönetiminin istediklerini yapacak bir liderlik nasıl inşa edebiliriz' sorusunun yanıtı aranıyor ve 10 maddelik liste var, atılacak adımlardan bahsediliyor. En önemli adım Rusya ve Çin’in arasını açmak. Bu Amerikan medyasında şimdiden yer bulmaya başladı. New York Times geçen hafta bir makale yayımladı ‘Biden’ın kabusu Çin olabilir’ diye. Ama orada şundan bahsetti. Çin’i şeytanlaştırmadan Şi Cinping’i eleştirelim. Bu aslında Atlantik Konseyi’nin yazdığı raporun bir anlamda da ana akım anlatılar arasında benimsendiğini göstermesi açısından önemli. Bunun dışında şu ifade ediliyor. Amerika, Çin ile olan ilişkilerini sert bir şekilde, çizgileri belirli olacak şekilde kompartmanlara ayırmalı. Örneğin Amerika’nın kırmızı çizgileri olmalı. Bu kırmızı çizgiler askeri güç kullanımını gerektirecek alanlar olarak tasvir ediliyor. Burada Güney Çin Denizi’nden bahsediyor. Doğu Çin Denizi, Japonya ile ihtilaflara dem vuruyor. Herhangi bir nükleer ya da biyolojik saldırıdan bahsediyor. Tayvan Adası’ndan bahsediyor ki ilerleyen günlerde çokça konuşacağımız bir durum. Bağımsız bir devlet değil ama sürekli silah yığıyor. Sürekli silah yığarken de bağımsız bir devlete, Tayvan, Amerika’nın kırmızı çizgisidir gibi bir iddiada bulunuyor. Onu uluslararası kurumlara üye yapmaya çalışıyor Amerika. Bununla birlikte kırmızı çizgilerin dışında bir de ulusal güvenlik endişeleri adı altında bir alan belirlemiş. Burada askeri güç olmasa bile en ağır yaptırımlar ve diğer enstrümanların kullanılabileceği bir alan. Burada da Çin’deki ‘Amerika’nın lensinden gördüğü’ insan haklarını, Amerika’nın ulusal güvenlik endişesi olarak belirliyor. Bir yaptırım uygulayabiliriz, buna devam edebiliriz gibi bir dizi madde var. Bunun dışında stratejik rekabet alanları var, teknoloji diyebiliriz.”

‘ABD Rusya ve Çin’le aynı anda mücadele edemez’

Diğer yandan Gökhun Göçmen, Biden yönetiminin Çin’e karşı ‘sabırlı strateji’ niyetinin de söz konusu olduğu görüşünde. İklim değişikliği, nükleer silahsızlanma ve pandemi gibi konularda işbirliği alanlarının yer aldığını belirten Göçmen, bu sorunların Biden’ın düşünce dünyasında Çin’e bir şekilde bu savaşı kontrollü olarak yürütme fikri vermiş olabileceğine dikkat çekti. Göçmen, ABD'nin Rusya ve Çin ile aynı anda mücadele etmesinin güçlüklerine de dikkat çekti:

“Stratejik işbirliği alanları var. Biden dünkü konuşmasında Çin’den bahsederken ama demişti. ‘Birlikte çalışabileceğimiz alanlar var’ diyor ama bunlar arasında da şunu sayıyor. İklim değişikliği, nükleer silahsızlanma, önümüzdeki pandemilere hazırlık gibi Çin ve ABD’nin aslında birbiri olmadan başaramayacağı küresel amaçlardan bahsediyor. Belki de Kovid-19 salgınının gerek halk sağlığı gerek ekonomi anlamında büyük faturalar getirmiş olması iklim değişikliği ya da gelecekteki olası pandemilerin kapıda olması küresel anlamda belki de Biden’ın düşünce dünyasında Çin’e bir şekilde bu savaşı kontrollü olarak yürütme hissiyatı uyandırmış, fikri vermiş olabilir. Önceki haftada yapılan basın açıklamasında Biden yönetimi Çin’e karşı sabırlı bir strateji izleyeceğiz diye bu durumu anlatmıştı. Bu sabır aslında şunu gerektiriyor. Çin ile ilişkileri tamamen koparmak, köprüleri atmak değil, bir şekilde mücadele ederken özellikle kritik alanlardaki işbirliğini genişletmek olarak. Bir yandan Rusya artık bir oyun kurucu olduğunu ispatlamış durumda. Bunu Suriye’de, Dağlık Karabağ krizinde gördük. Aktörleri masaya oturtup imza attırabilen bir ülke. Böylesine bölgesel güçlü bir aktörü Rusya’yı karşısına alarak diğer yandan da dünyanın artık en büyük ekonomisi olması beklenen ve bunu beklenenden kısa bir süre içerisinde başarması muhtemel gözüken, teknolojik üstünlük konusunda makası daraltan ve diğer alanlarda da giderek inkar edilemeyecek güçlü bir aktör haline gelen Çin ile aynı anda mücadele etmesi mümkün gözükmüyor. Hele ki Kovid-19’dan sonra yaşadığı güç erozyonu, halk sağlığı krizi ve ekonomik faturalardan bahsedersek…

'Pekin hem işbirliği hem meydan okumalara hazır olduğu mesajı verdi'

Atlantik Konseyi raporunun Çin Dışişleri sözcüsünün günlük basın toplantısında da gündeme taşınmasına dikkat çeken Göçmen'e göre, Pekin ABD ile doğrudan karşı karşıya gelmek veya çatışma istemiyor. Göçmen, Çin liderliğinin Biden'a, hem işbirliği, hem de meydan okumalara hazır oldukları mesajını verdiğini kaydetti:

"Bu rapor aslında enteresan biçimde Çin Dışişleri Bakanlığı’nın günlük basın toplantısında gündeme geldi. Raporun önemini buradan da anlamak mümkün. Zira Çin her kendisi yazılan habere, rapora yanıt verse, günlük basın toplantıları bitmez. Fakat bu raporu özellikle işaret etti. Bu yönde soru soruldu ve yanıt verdi. Karanlık ve korkakça bir motivasyonla hazırlandığını belirtti. Özellikle de Çin’in dış politikasında şu andaki tek gündem maddesi Biden’a doğrudan karşı gelen ya da doğrudan çatışmaya dönük değil ortak bir köprü inşa edebilmek. Stratejik olarak ABD’nin hedef tahtasından inmeyeceğini biliyor Çin. Ama bir şekilde ‘Biz de bu süreci kontrollü olarak idare edebiliriz’in derdinde. Çin şu mesajı verdi Amerika’ya. Çin ve Amerikan halkları arasında nifak ekmek isteyenler, Çin ve ABD devletine yol ayrımına getirmek isteyenler başarısız olacaklar dedi. Aslında Biden yönetimine hem işbirliği hem de meydan okumaya hazırız mesajı verildi. Biden’ın dünkü konuşmasından sonra Çin’den bir mesaj geldi. Çin şunu söyledi özetle. Bizim Amerika ile olan farklılıklarımız ortak noktalarımızdan daha azdır. Bir şekilde ortak noktaları ön plana çıkartalım, farklılıkları da müzakere ve diplomasi yoluyla bir şekilde götürebiliriz. Bu ne kadar mümkün olacak?"

'Rusya da Çin de ABD'nin sert söylemleri karşısında tansiyonu yükseltmediler'

Biden'ın aslında çok sert söylemlerine hem Çin'in hem de Rusya'nın itidalle yaklaştıklarını dile getiren Göçmen, bu durumda iki ülkenin dünya çapında artan güçleri ve mali etkilerinin de etkili olduğunu söyledi. ABD tehditlerine karşılık Çin'in gerek Asya Pasifik gerekse Avrupa'da kurduğu ekonomik bağlarak dikkat çeken Göçmen, aynı şekilde Rusya'nın da 'dost alma kapasitelerini giderek artıran ülkelerden olduğunu dile getirdi:

"Büyük ihtimalle Beijing yönetimi de biliyor Biden ve ekibinin aklındakileri. Ama diplomatik olarak biraz daha ağırdan almak ve izleyip görmek Çin açısından daha mantıklı bir yol gibi görünüyor. Aslında Rusya için de öyle. Çok sert, tolere edilmeyecektir açıklamaları yaptı. Ama tansiyonun çok da zirveye varmadığını görüyoruz hem Moskova hem Beijing’de. Biden değerler siyasetinden ve ittifakları güçlendirmekten bahsediyor. Ama uluslararası ilişkilerde dostluklar pahalıdır, ‘satın alınabilen’ şeydir. Her ülkenin ne kadar dostu varsa o kadar parası var anlamındadır. Dolayısıyla ABD eski ekonomik gücünü hissettiremediği için ya da kendisi büyük bir krizin içerisinde bulunduğu için nasıl bir satın alınacak, bu da bir soru işareti. Rusya ve özellikle Çin, dost alma kapasitesini giderek arttıran ülkeler. Amerika Birleşik Devletleri bu tehditleri savururken Çin, Amerika’nın kendi sahasında ittifaklar kazanıyor. Avrupa’da ittifaklar tesis ediyor. Çok güçlü müttefiklerin olduğu Asya Pasifik bölgesinde büyük ticari paktlar kuruyor. Rusya da kendisine benzemeyen aktörlerle birlikte çalışabiliyor. Putin, Davos zirvesinde çok çeşitlilikten bahsetmişti. Orada Astana örneğini vurguladı. ‘Ülkeler, sistemler, hedefler farklı olabilir ama güncel sorunlar karşısında dostlarımızı genişletebiliyoruz’ dedi. Bu da Amerika’ya bir mesaj olarak okunabilir.”

 

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала