Avrupa'dan gelen suçlamaları Ankara nasıl değerlendiriyor? Avrupa’da İslam’a karşı büyüyen bu dalga Türkiye’nin AB perspekitifini nasıl etkileyecek?
Sputnik Haber Ajansı muhabiri Amur Gadjiev’e konuşan Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) İç Politika ve Demokratikleşme Programı Koordinatörü Dr. Murat Yılmaz, konuyla ilgili şunları söyledi:
"Bunların herhangi bir şekilde ciddi alınabilir bir tarafı yok. Zaten Başbakan Davutoğlu da açıkladığı gibi, Türkiye’ye 35 milyon turist geliyor, bu ülkelerin istihbarat kurumları bir bilgilendirme yapmazsa Türkiye’nin gelen bu 35 milyon içinden suçlu olan insanları ya da suçlu olabilecek insanları takip etmesi gibi bir şey öngörülemez. Kaldı ki, bu bilgi verilmediği halde Türk istihbaratı bu kişilerden adı geçen kişiyi ayrıca takip etmiş ve Fransız istihbaratının bir talebi olmadan hadiseden sonra kendilerine de haberdar etmiş. Yani, bu ciddi alınabilir bir argüman değil. Ama böyle bir propaganda makinası işleten ve Türkiye’yi arzu ettikleri istikamete bir politikaya mecbur etmek isteyen uluslararası güçler söz konusudur. Ama Türkiye bu tür propaganda makinaları karşısında kendi istikametini bozacak bir ülke değildir.
TÜRKLERE KARŞI ÖNYARGININ TARİHİ VAR
Avrupa’da islamofobiye daha genel olarak İslam’a ve Türklere karşı önyargının bir tarihi vardır. Ama Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki problemlerin tamamı bu konuya indirgenemez. Farklı birtakım uluslararası problemlere ilişkin olarak Türkiye ile Avrupa Birliği’nin farklı perspektifleri ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra Türkiye’ye karşı bu önyargıların ötesinde Avrupa Birliği’nin kendi içerisinde halletmesi gereken problemler var. Yani, Avrupa Birliği nasıl bir yer olacak? Avrupa Birliği’nin temel prensipleri ne olacak? Bunun yanı sıra, içine girdiği ekonomik krizi nasıl aşacak? Müşterek bir dış politika ve buna bağlı olarak savunma politikası nasıl inşa edilecek gibi bütün bu konularda Türkiye’nin öteden beri anlattığı bir pozisyonu var ve bunun içerisinde tabi ki Avrupa Birliği ile ilişkiler bakımından Türkiye’nin de zaman-zaman bu perspektifle farklılaşan iç ve dış politikadan kaynaklı gelişmelerin yaşandığı doğrudur.
İLİŞKİLERİN ZARARA UĞRADIĞI DOĞRU
Ama buradaki asıl problem, Avrupa Birliği’nin bilhassa bu Kıbrıs'la ilgili müzakereler sonrasında takındığı tavır esas tayin edici olmuştur. Bu Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkileri son zamanlardaki bu aşırı sağ, İslam karşıtı ekollerin belli bir ölçüde zarara uğrattığı doğru olmakla beraber bu kesimlerin marjinal etkisi dikkate alındığında olup bitenlerin sadece bu kesimlerle ilişkili omadığını, daha genel düzeyde değerlendirilmesi gerektiğini kaydetmek lazım."
Murat Yılmaz'ın da dediği gibi, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında din, ideoloji ve politika farklılığından kaynaklanan oldukça büyük sorunlar söz konusu. Ama bu sorunların çözüm sürecini hızlandıracak iradenin Brüksel’de pek görülmediğini belirtmek gerekir. Bu koşullarda Avrupa’da büyüyen İslam karşıtı ve yabancı düşmanlığını savunan hareketler ileride Türkiye ile Avrupa Birliği arasını daha da açacak ek bir faktör olarak karşımıza çıkacağına benziyor.