Düşünce kuruluşlarında Ortadoğu ve İran uzmanı olarak görev yapan Arif Keskin, Yemen'deki askeri müdahalenin var olan sorunları ve ihtilafları gidermediğini, tam tersine daha da derinleştirdiğini belirtti. Keskin, Yemen krizinin kısa sürede çözülebileceğini düşünmüyor. Suriye'de görülen denklemin Yemen'de tekrarlandığına dikkat çeken Keskin, Türkiye'nin Suudi Arabistan'la entegreolmasının Türkiye'ye bölgede bir oyun alanı yaratmayacağını ifade ederek "Türkiye'nin üçüncü bir dil üretebilir" dedi.
Türkiye-İran ilişkilerinde sorunlu alanlarını arttığını vurgulayan Keskin, 6-7 Nisan'da İran'ı ziyaret etmesi beklenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarına karşı İran'dan gelen tepkileri de ‘tehlike çanı' olarak değerlendirdi.
'SORUNUN KÖKENİ IRAK'IN İŞGALİNDE'
Keskin, sorunun kökeninin aslında Irak savaşında aranması gerektiğini ve ABD'nin Irak'ı işgalinin bölgedeki denklemi İran'ın lehine değiştirdiğini söyledi: "Irak bir bakıma Arapları İran karşısında koruyor. Önceden Irak, İran'ı dengelediği için diğer Arap ülkeleri daha kolay hareket edebiliyorlardı. Ama Irak işgal edildikten sonra Araplar baktılar ki, İran karşısında bunları dengeleyen bir güç yok. Tam tersine Irak Şiilerle veya oradaki Kürtlerle kurduğu iyi ilişkilerle kendisini tam tersi bir noktaya taşıdı."
'İRAN MERKEZLİ BİR ORTADOĞU KURULMASINDAN ENDİŞELİLER'
YEMEN'E OPERASYONUN ZAMANLAMASI ÖNEMLİ
Keskin, İran ile ABD arasındaki yakınlaşmanın, nükleer sorunun çözülmesinin, hem ekonomik, Batı ile farklı bir ilişki kurma ihtimalinin Sünni devletleri korkutmaya başladığına işaret etti: "Yemen'e yapılan askeri operasyonun zamanlaması da bu çerçevede önemli. Operasyon, nükleer anlaşmanın kritik bir döneminde gerçekleşiyor. Bir anlamda İran'ın bölgesel gücüne 'dur' deniliyor. İran-Amerikan ilişkisi hala netleşmeden, İran-Batı ilişkilerinin nereye gittiği belli olmadan bir tavır sergileyerek aslında bir bakımda bu ilişkiyi zedelemek veya bu ilişkileri oturmadan önce bölgedeki dengeyi oluşturabilmek amaçlanıyor. Bir anlamda İran'ın onlara göre her gün artan nüfuzunu bir şekilde test etmeye kalkışmak."
AK PARTİ'NİN ORTADOĞU HAYALİ VE İRAN
'MEZHEPÇİ SİYASET İRAN'A GÜÇ KAZANDIRIYOR'
"Çünkü Basra Körfezi'nde yüzde 70'lere varan Şii nüfus var. Mezhepçi bir siyaset bölgedeki Şiilerin İran'a doğru daha fazla eğilim göstermesine sebep oluyor. Şiiler, bir çok yerde siyasal iktidardan dışlanmış durumdalar, bazı yerlerde mezhepsel ritüellerini gerçekleştirme hakları bile söz konusu değil. Bu mezhepsel dil onları daha fazla incitiyor ve onları daha fazla İran'a doğru itiyor. İran bir bakıma onların gözünde bir kurtuluş olarak gözüküyor. Doğal olarak Türkiye'nin Suudi Arabistan'ın bu siyasetinin yanına gitmesinin böyle bir riski var. Türkiye ‘ben mezhepçi bir siyaset izlemiyorum' dese de Suudi Arabistan'ın karnesi ortada. Doğal olarak bu blok, Yemen bloğu sadece Yemen ile sınırlı kalmayarak bölgede daha büyük bir Şii-Sünni i fay hattını da, 2003'ten sonra ortala çıkan o fay hattını daha fazla tetikliyor, daha da fazla harekete geçiriyor."
'SORUNLU ALANLAR ARTIYOR'
'RUHANİ KOMŞULARLA İYİ İLİŞKİLER KURMAK İSTİYOR'
Keskin, Ruhani Cumhurbaşkanı olduğunda en önemli siyasetinin komşularla iyi ilişkiler kurmak olduğunu anımsattı:
"Bu komşular arasında Türkiye de bulunuyordu. Türkiye ile ilişkilerin zedelenmesi, Ruhani'nin vaat ettiği komşularla iyi ilişkiler politikasının çökmesi anlamına geliyor. Ruhani, Suudi Arabistan ile de iyi ilişkiler kurmak istiyor. Ancak Ruhani'nin bu siyaseti çökmek üzere. Türkiye ile olan ilişkilerini de zedelerlerse bu amaçlarına ulaşamazlar. Bu yüzden de ilişkilerini zedelemek istemiyorlar. Fakat İran-Türkiye ilişkilerinde gittikçe daha fazla ortak nokta bulunması gerekirken tam tersi sorunlu alanlar artıyor. Arap baharı sonrasında Suriye, Irak önemli bir sorun alanıydı, şimdi ona Yemen eklendi. Yemen'de, Suriye'den farklı olarak direk bir askeri operasyon yapılıyor, askeri operasyonu da Türkiye destekliyor. Anlaşılan, Arapların yapacakları sadece Yemen ile sınırlı kalmayacak. Hata İran'ın kendi iç politikasını da ilgilendiren noktalara doğru gidecek. Böyle olunca Türkiye Araplarla olan ilişkilerini nereye kadar sürdürecek? Aslında İran-Türkiye ilişkilerinin şifresi burada yatıyor"
'TEHLİKE ÇANI ÇALIYOR'
'İLİŞKİLER FARKLI BİR MECRAYA GİDEBİLİR'
TÜRKİYE ÜÇÜNCÜ BİR DİL ÜRETEBİLİRDİ
'KARA HAREKATI YEMEN'İ SUUDİ ARABİTAN'IN BATAKLIĞNA ÇEVİREBİLİR'
"Daha önce de karşı karşıya geldiler, olumlu tecrübeleri yok. Ayrıca kara harekatıyla Yemen'e girerlerse gerilla savaşında Husilerle baş edemeyeceklerini biliyorlar. Zaten çok büyük bir risktir. Girerlerse Yemen, Suudi Arabistan'ın bataklığına çevrilebilir. Krizin gelişmesi Suudi Arabistan'ı farklı seçeneklere zorlayabilir. Husiler çatışmanın sadece Yemen ile sınırlı kalmayacağını söylüyorlar, bu çatışmayı Suudi Arabistan'ın topraklarına da taşıyacaklarını söylüyorlar. Hatta Yemen'in dağlarından Suudilerin kentleri vurulabilir diyorlar. Bunlar yaşanırsa evet belli bir oranda da bir kara harekatı yaşanabilir. Ben bunu bir çaresizliğin son şeyi olarak görüyorum. Bu Suudi Arabistan açısından işin içinden çıkması çok zor bir sürecin başlangıcı anlamına gelir."
'KRİZ UZUN SÜRECEK'
'SURİYE DENKLEMİ TEKRARLANIYOR'
Keskin, Yemen'de Suriye denkleminin tekrarlandığını düşünüyor: "Suriye'de nasıl bir bölge ve küresel denge vardıysa, aynısı Yemen'de de tekrarlanıyor. Suriye'de Beşar Esad'ı Hizbullah, Irak, Çin ve Rusya destekliyordu. Aynı şey şu anda Yemen'de de yaşanıyor. Operasyona İran, Irak, Hizbullah, Rusya ve Çin karşı çıkıyor. Bölgede Suriye ile birlikte farklı bir ittifak oluştu. Rusya da Çin'in de Suudilerin yanında olmayacak. Hatta Hamas da Suriye konusunda Beşar Esad'ı desteklemişti, son bildirilerinde tarafsız demeye çalışsa da açık şekilde onlarda Suudilerin yanında yer aldı. Bir bakıma Suriye'de oluşan o bölgesel ve küresel güç dengesi Yemen'de de tekrarlanıyor ve yeniden karşımıza çıkıyor."