Bilindiği üzere her ne kadar ABD ve Ürdün, Astana’daki görüşmelere yüksek seviyeli temsilcilerini göndermiş ise de, tam olarak Astana sürecine dahil değiller. Halbuki özellikle Suriye’nin güney bölgelerindeki fiziki durum, bu iki devletin daha sıkı bir işbirliği içerisine girmelerini ve ‘Astana formatına’ tam manasıyla dahil olunmalarını gerektirmektedir.
Peki ABD ve Ürdün neden şu anda Suriye’nin genelinde ateşkes rejimini pekiştirecek gerilimi azaltma (çatışmasızlık) bölgeleri oluşturma ve kontrol etme hedefine odaklanan çabaların içerisinde tam olarak yer almak istemiyor?
ABD ve Ürdün’ün, Suriye ile ilgili ateşkes anlaşmasının garantör ülkelerinden farklı amaçları mı var?
Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan Dış Politika Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi ve Uluslararası Programlar Başkanı, Emekli Büyükelçi Oktay Aksoy, şu değerlendirmelerde bulundu.
Şimdi orası ciddi bir sorun tabi. Çünkü Ürdün, Amerika’dan fazla öyle bağımsız hareket edebilecek güçte bir ülke değil. Son zamanlarda Ürdün, Amerika tarafından daha fazla önem verilmeye başlayan bir ülke gibi görünüyor. Almanya biliyorsunuz Türkiye’deki İncirlik’teki birtakım birliklerini oraya götürme kararı aldı. Dolayısıyla Ürdün’ün çok bağımsız davranmasını beklemek doğru değil. Ama Amerika’nın ne yapmak istediğini de tam anlamak mümkün değil. Amerika’nın Orta Doğu’ya bakışı, maalesef hala bir açıklık kazanmadı. Tam tersi, iyice karışık bir hal aldı. Çünkü Başkan Trump’ın dış politikası, biraz ticari bir şirket yönetimi benzeri bir şekilde gelişiyor. Onun için Trump yönetiminin tam ne istikamette ilerleyeceğini kestirmek kolay olmuyor.
Astana süreci, Suriye açısından önemli bir süreçtir. Amerikalılar oraya daha yakından ilgi gösterebilseler Suriye’nin geleceği açısından daha yararlı bir katkı sağlamış olurlar. Şimdiye kadarki gayretler, Amerika’yı o noktaya getiremedi. Önümüzdeki günlerde Trump’ın Putin ile bir görüşmesi olacak. Belki bu görüşmeden sonra Amerika, Orta Doğu ile ilgili politikasını gözden geçirecektir. Ve bundan Astana sürecine dahil olan Türkiye ve İran da yararlanabilecektir.
Devamlı kan dökülebilen bir ortamda bir an evvel çatışmasızlık bölgeleriyle ilgili olarak daha çok istikrar yaratılmaya yöneltilebilse, hem bölge için, hem Suriye’nin geleceği için, hem komşu ülkeler için çok daha yararlı olur. O bakımdan böyle bir uygulamanın başarılı olmasından, Suriye’nin güneyindeki komşusu Ürdün’ün de çok yararlanacağını kabul etmek gerekir. Ürdünlüler bu konuda çekingen davranmaktan inşallah vazgeçerler.