"Avrupa'yı ciddi bir parçalanma bekliyor. Avrupa parçalanırken Almanya'nın bunu dışında kalması mümkün değil. Türkiye'yi tehdit eden Almanya bunu anladığı için stratejik adımlar atmaya çalışıyor ama görünen o ki Almanya çok büyük oranda oyunun dışında kalacak."
Türkiye'nin Almanya'nın tehditleri karşısında çaresiz olmadığını söyleyen Külünk "Almanya'nın Türkiye'ye yönelik Gümrük Birliği tehdidinin Türkiye'yi etkilemeyeceğini söyleyemeyiz. Türkiye hem ithalat hem de ihracatının yüzde 50'ye yakınını Avrupa'yla yapıyor. Ancak Sanayi Devrimi'nin yaşamış Avrupa'nın üstünlüğü Avrasya'da olmasa da; Türkiye kendisini tehdit eden Avrupa karşısında çaresiz ve seçeneksiz değil" dedi.
Türkiye'nin ‘kurulan yeni oyunda' belirleyici bir rolü olacağına işaret eden Külünk "Yeni güç sisteminin şekillenmesinde Türkiye Cumhuriyeti öne çıkacak. Rusya'nın ise Pekin'den Londra'ya uzanan Modern İpek Yolu projesinde atacağı adımlar son derece belirleyici olacak. Rusya'nın durulu hem Avrasya Gümrük Birliği'nin akıbetini hem de Türkiye'nin bu fotoğraftaki yerini ve gücünü şekillendirecek. Önümüzdeki süreçte Türkiye ve Rusya'nın ne yapacağına bakmak lazım" dedi ve ekledi:
"Rusya Çin Kazakistan'ın dahil olduğu denklem dünyanın güç sistemini kökten yenileyecektir. Türkiye bu oyunun dışında kalmaz."
Avrupa merkezli ticaret yapısının yerini Trans Atlantik merkezli ticarete bıraktığına işaret eden Külünk "Ticaret doğal olarak nüfusun yoğun olduğu kıtaya doğru evriliyor. Dünya nüfusunun neredeyse dörtte üçünü barındıran Asya tüketimin, üretimin ve tüketimle üretimin birlikte inşa ettiği ticaretin merkezi olmaya yolunda hızla ilerliyor" dedi.
Avrupa'nın içinde bulunduğu açmazın, ‘parçalanma' ile sonuçlanacağına işaret eden Külünk "Avrupa artık para kazanmak çok mümkün değil. Üretim çok pahalı hale geldi. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından zirve noktaya varan rakamlarda hızlı bir iniş yaşıyor. Bunun bir yansıması da Avrupa ülkelerinin kendi içerisindeki gelir dağılımı eşitsizliği. Almanya'da eyaletten eyalete bile gelir dağılımında ciddi farklar var. Bu durum tüm Avrupa için geçerli. Karların minimize olduğu, Avrupa'nın üretim merkezi olma ihtimalinin kalmadığı ve sadece tüketime doğru evrildiği bir dünyada, üretimsiz bir dünya olamayacağına göre, üretim adresi nüfusun yoğun olduğu bölgelere kaydı. Asya'nın hem gelirleri yükseliyor hem de sahip oldukları insan gücü sebebiyle stratejik güce sahip oluyorlar" dedi.