Türkiye'nin IKBY'de yapılması planlanan bağımsızlık referandumuna ilişkin politikasını Sputnik'e değerlendiren emekli büyükelçi Ünal Çeviköz, hükümet yetkililerinin IKBY referandumu konusunda daha önce sert mesajlar vermekten kaçınırken referandum tarihi yaklaştıkça mesajlarını sertleştirmelerini "iç politikaya dönük mesaj" olarak nitelendirdi. "Bunun ben tamamen iç politika maksatlarıyla yapıldığı düşüncesindeyim" diyen Çeviköz, "Çünkü bu konuda muhalefet partilerinden ciddi sesler yükseldi ve hiç de hoş olmayacak, Türkiye'de yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızı dahi rencide edecek birtakım ifadelerde bulunuldu. Şimdi tabii bunun gerisinde kalınmamaya çalışılıyor. Dolayısıyla Türkiye'de maalesef birçok meselede olduğu gibi dış politika konularında da iç politika her zaman öne çıkıyor ve iç politik saiklerle ya da iç politikada birtakım mesajlar vermek maksadıyla dış politika araçsallaştırılıyor" diye konuştu.
Bu sabah TSK'nın açıkladığı Irak sınırındaki tatbikatın IKBY referandumuna yönelik 'gözdağı' niteliğinde olduğunu dile getiren Çeviköz, "Bu şekilde bir çıkış yapmak ve bu referandumun engellenmesi girişimlerinde bulunmak bence tehlikeli. Zira bu, gerginliği arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Çünkü IKBY'de karar çok kesin bir şekilde açıklandı. Referandumun yapılmasından vazgeçilmeyeceği Mesut Barzani tarafından dile getirildi. Türkiye'ninkine benzer görüşleri Bağdat yönetimi de dile getiriyor. Öte yandan Rusya, ABD ve uluslararası kamuoyundan da referandumun şu sırada zamanının olmadığı yönünde ifadeler dile getiriliyor. Ama buna rağmen IKBY bu kararından vazgeçmeyeceğini söylüyor. Dolayısıyla bunu sıcak çatışmaya doğru tırmandırmak bence tehlikeli. Çünkü ısrar edilmesi oraya doğru götürüyor, o tatbikat da buna işaret ediyor, bir gözdağı niteliğinde" dedi.
IKBY'de yapılacak referandumun hemen ardından bağımsızlık ilan edilmeyeceğini ifade eden Çeviköz, şöyle konuştu:
"Biz herhalde şunu göremiyoruz ya da görmek istemiyoruz.Bu tür referandumlar yapıldığının hemen ertesi günü birdenbire ortaya bağımsız bir devlet çıkartmıyor. Benzer bir durum İspanya'nın Katalonya bölgesinde de olacak, orada da benzer sıkıntılar var. Ama 25 Eylül'deki referandumdan sonra 26 Eylül'de birdenbire bağımsız bir Kürdistan devletinin ortaya çıkmayacağını hepimiz biliyoruz. O zaman bu referandumu engellemenin çok ciddi bir güvenlik sıkıntısı yaratacağını ve işi sıcak çatışmaya doğru tırmandıracağını anladığımıza göre referandumdan sonraki süreci daha iyi yönetmek önemli. Bunun en azından ne şekilde bir gelişmeye yol açacağını, bunun barışçıl bir şekilde referandum sonrasında Erbil ile Bağdat arasında diyaloğun kurulmasına yardımcı olması için bir mekanizma haline dönüştürülmesini sağlamak lazım. Aksi takdirde bu sadece Türkiye ile Türkiye'nin sınırları dışındaki Kürtler arasındaki gerginliği arttırmakla kalmayacak, korkarım Türkiye'nin içinde kendi vatandaşlarımız arasındaki gerginliği tırmandıracaktır."
Türkiye'nin referandum sonrası politikasını öngörmenin zor olduğunu ifade eden Çeviköz, "Eğer bu, Türkiye'nin herhangi bir şekilde bu tatbikatlarla vermek istediği mesaj gibi referandumu engellemek maksatlı bir harekâta dönüşürse bu zannediyorum Bağdat yönetimi tarafından da tepkiyle karşılanır. Her ne kadar Bağdat yönetimi referandumun yapılmasını istemiyor ise de herhalde bu konuyu Erbil ile Bağdat arasında bir mesele olarak görmeyi tercih edecektir. Türkiye'nin Bağdat da nasıl olsa istemiyor, o zaman biz de Bağdat'la birlikte hareket ederiz diyerek beklenmedik bir şekilde tırmandırmaya girmesini, Bağdat'ın ulusal egemenliğine müdahale olarak değerlendireceğini düşünüyorum. Onun için şimdilik yapılanların bu aşamada bu şekilde kalması dileğini dile getirmekten başka çare yok" diye konuştu.