İletişim bilimlerindeki ana akım ve eleştirel kuramların düşünsel ve metodolojik farklılıklarını; toplum ve kitle iletişim araçları arasındaki ilişkilere dair kavramsal-kuramsal tartışmaları çeşitli yönleriyle ortaya koyan Doç. Dr. Burak Özçetin, ‘Kitle İletişim Kuramları' isimli kitabında Chicago Okulu'ndan Lippmann gibi isimlere, kitle iletişim modellerinden İngiliz kültürel çalışmalarına, iletişimin ekonomi politiğinden Frankfurt Okulu'na birçok kavram, kuram ve modeli inceledi.
‘SİYASET BİLİMCİLER OLARAK ÇOK KOLAY ÇUVALLAYABİLİYORUZ'
"Sosyal bilimleri çok zor yapan mesele: Düşünen, düşünceleri üzerine düşünen, başkalarının düşünceleri üzerine düşünen varlıklarla ilgilenmesi. İnsan denilen varlık üzerine çalışması. Tahayyül eden, hayal kırıklıkları olan ve son derece tahmin edilemez varlıklarla uğraşması. Örneğin ‘siyasetle ilgili tahmin yapıp, seçimler ne olacak dendiğinde bütün siyaset bilimciler olarak çok kolay çuvallayabiliyoruz. Öngörülerimiz, beklentilerimiz yaptığımız tahminler suya düşebiliyor. Bunun sebebi, sosyal hayatı sonsuz denebilecek değişkenlerin belirlemesi. Siyaset üzerine düşünürken de insan psikolojisi üzerine düşünürken de en önemli sıkıntılarımızdan biri bu."
‘İNSANLIK YENİ BİR ÇAĞ İLE KARŞIYA'
Özçetin, "Nietzsche ve çok sayıda düşünür modern kültürü bir dekadans yani çöküş ve gerileme hali olarak tanımlıyor ve bu kültürün korkunç bir hastalığa yakalandığını iddia ediyor" diye konuştu.
Le Bon'un, kalabalıkların bazı temel psikolojik özelliklerini anlatmasına da değinen Özçetin, "19. yüzyıl çok sayıda ayaklanmanın çağı, kitlesel hareketlerle insanlık yeni bir çağ ile karşıya" diye konuştu.
Kitabında Chicago okulundan Frankfurt okulu ve İngiliz kültürel çalışmalarına kadar bir çok disiplini de inceleyen Özçetin, "Chicago okuluna yöneltilen en önemli eleştirilerden biri, okulun ampirik yönü kuvvetli ama teorik açıdan zayıf eserler ortaya koyduğudur. Frankfurt okulunda ise okulun felsefi yönü daha güçlüdür" şeklinde konuştu.