Yaklaşık 3 buçuk saat süren görüşmede Türk tarafının müzakerecisi Özdil Nami ve Rum müzakereci Andreas Mavroyannis ile diğer yetkililer hazır bulundu.
‘MÜZAKERE SÜRECİNİN YOĞUNLAŞTIRILMIŞ İKİNCİ TURU 14 EYLÜL'DE TAMAMLANACAK'
Akıncı, görüşme sonrası yaptığı açıklamada, müzakere sürecinin yoğunlaştırılmış ikinci turunun 14 Eylül'de tamamlanacağını ve gelinen noktanın ortak bir basın açıklaması ile kamuoyuna duyurulacağını söyledi.
Müzakerelerdeki gelinen noktayı olumlu gördüğünü söyleyen Akıncı, "Gerek bir önceki yoğunlaştırılmış müzakere sürecinde gerekse şimdi içinde bulunduğumuz süreçte, belki özlediğimiz, istediğimiz kadar olmasa da adım adım birtakım yakınlaşmalarla iyiye gidiş var" ifadelerini kullandı.
‘BİZ SADECE VARDIĞIMIZ MUTABAKATA SAYGILI DAVRANDIK'
Akıncı, 26 Eylül'de New York'ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile yapılacak 3'lü görüşmenin, 14 Eylül'de açıklanması mutabakatına Rum tarafının uymadığını belirterek, "Bu türden mutabakat dışı davranışların müzakere sürecine yardımcı olmadığı kanaatindeyiz. Bu kanaatimiz tamamen prosedür olarak vardığımız anlayışın dışında hareket edilmiş olmasıyla ilgilidir. Son 5 toplantının ardından basına açıklama yapmamamızın tek nedeni budur. Biz sadece vardığımız mutabakata saygılı davrandık" diye konuştu.
Rum tarafında da 2016 yılı çıkmadan çözüm hedefinin öneminin artık açıktan da ifade edilmeye başladığını söyleyen Akıncı, şunları söyledi:
‘EKİM AYININ BOŞ GEÇMEMESİ GEREKİYOR'
"Bunun için elbette 14 Eylül'ü bekleyip o güne geldiğimizde varacağımız son noktayı değerlendireceğiz. Ardından New York'ta 26 Eylül'de BM Genel Sekreteri ile yapacağımız 3'lü görüşme ve o görüşmeden elde edeceğimiz sonuçla ekim ayının boş geçmemesi gerekiyor. New York sonrası elbette Kıbrıs'ta yeniden müzakerelere devam edeceğiz ama artık ekim ayı çıkmadan garantörlerin de olacağı 5'li konferansın gerçekleşmesinin temini için tüm tarafların istekli olması ve o yönde gayretli olması gerekecek.
New York'a muhtemelen 20 Eylül'de gideceğiz ancak bazı gelişmelere göre belki birkaç gün öncesinden gitme ihtimali olabilir. Gerek Kıbrıs'ta gerek New York'ta yoğun çalışmalar bizi bekliyor. Tüm gücümüzle öngördüğümüz hedefe ulaşmak için çalışacağız. Bu hedef de en genel hatları ile bu adada iki halkın barış ve huzur içerisinde yaşayabilmesi için gereken altyapıyı oluşturmak ve iki kesimli iki toplumlu siyaseten eşit iki kurucu devletli federal bir yeni yapıyı oluşturmaktır. Bunun kararını da halk verecektir. Yeterli zaman dilimi de sağlanmak suretiyle halkın varacağımız mutabakatları iyice içselleştirip ne olup olmadığını kavradıktan sonra sandığa gitmesini temin etmek elbette bizim görevimiz olacaktır. Önümüzdeki haftalar yine yoğun çabalarla dolu geçecek bir dönemdir."
Bir gazetecinin, "Anastasiadis garantiler ile alakalı yazılı bir öneri sunduğunu açıkladı. Sizin garantilerle alakalı farklı bir tutumunuz var mı?" sorusu üzerine Akıncı, şu yanıtı verdi: "11 Şubat 2014 Ortak Açıklama Belgesi tüm başlıkların dönüşümlü olarak ele alınmasını öngörüyor. Bunlardan biri de güvenlik ve garantiler başlığı. Bu konuda fikir egzersizi çerçevesinde bir görüşme yapıldı ve bunlar prensipler düzeyinde oldu. Biz de ortaya prensipler koyduk. Aylardır konuştuğumuz ve Türkiye Cumhuriyeti'nin de yetkililerinin ağzında şekillenen ve onların da öngördüğü bir iki husus var. Kimse 1960'daki şartların aynen geçerli olduğunu söylemiyor. Haklarınızı gözetip, endişelerinizi giderecek yeni formüller, yeni düşünceler üretmek durumundasınız. Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri de bizimle aynı yönde bir düşüncede oldukları için bu konuda şu açılımı yaptık; dedik ki, evet, biz bu garanti sistemini günü geldiğinde konuşabiliriz. Günü geldi fikir jimnastiği yapılacak, günü gelecek ayrıntı konuşulacak. Şu an ayrıntı konuşmuyoruz."
‘ENDİŞELERİMİZİ GİDERECEK BİR HUSUS GÖREMEDİK'
Rum tarafının kendi düşüncelerini içeren bir yazı verdiğini ancak bu düşüncelerinin Kıbrıs Türk toplumunun endişelerini giderici nitelikte olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, "Sayın Anastasiadis bizden yeni şeyler duyduğunu ama bunları kabul etmek durumunda olmadıklarını söylemişti. Benzer bir durum bizde de var. Bize verilen görüşlerde, bizim endişelerimizi giderecek bir husus göremedik. Kıbrıs Türk halkı kendi güvenliğini Türkiye ile ilişkilendirerek görüyor. Türkiye'yi dışlayarak bir garanti sistemi oluşturmak ve Kıbrıslı Türklerin bunu kendileri için güvence olarak görmelerini beklemek mümkün değildir. Dolayısıyla bu konuda tablo nettir" şeklinde konuştu.
Akıncı, güvenlik ve garantiler konusunda Türkiye ile Yunanistan arasında başlamış bir çalışma olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Bu çalışmalar New York'ta devam edecek. Türkiye ile Yunanistan'ın ne yaptığını göreceğiz ve 5'li konferansta bu konular artık ayrıntılı olarak ele alınıp bir yere bağlanmaya çalışılacak. Güvenlik ve garantiler konusunun daha şimdiden ayrıntılı olarak müzakere edildiği anlayışı gerçeği tam olarak yansıtmıyor ama 11 Şubat Belgesine uygun olarak fikir egzersizi yapıldı. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu burada benimle yaptığı basın toplantısında bunların yapılmasının da gerekli ve yararlı olduğunu söyledi. Zaten onlar da yapıyor. Yıllarca bu konulara dokunulmamış. Pek sırası gelmemiş, pek fazla konuşulmamış, her bu konular geldiğinde ileride konuşulacak denmiştir. Şimdi eğer çözüm niyeti içerisindeysek ki öyleyiz, bir fikir alışverişinde hiçbir mahsur yok. Önemli olan ne istediğimizi, ne yaptığımızı, ne elde edeceğimizi ve onun gerçekliğini, gerçekçiliğini bilerek hareket edelim. Bizim yaptığımız budur."
Akıncı'nın göreve gelmesinin ardından 15 Mayıs 2015'te yeniden başlayan müzakereler yoğun şekilde devam ediyor. İki lider, eylülün 10 ve 14'ünde olmak üzere iki kez görüşmeyi planlıyor.