"Ben çok küçükken evimizde Ortadoğu'yla ilgili gelişmeler her zaman çok konuşulurdu. Bütün bunları duyarak, dinleyerek büyüdüm. Gazeteci olan annem Ortadoğu'dan çok bahsederdi.
'ÇOK AĞLAYAN ANNEME 'ANNECİĞİM GİT O TARAFA' DEMİŞTİM'
Krizin başladığı geçen yıl, neredeyse konuştuğumuz tek konu buydu. Gözyaşlarına boğulan anneme ‘Anneciğim, git o tarafa' demiştim. Ardından ikimiz birlikte Yunanistan'a gittik.
Sığınmacıların durumu bizi çok etkiledi. Bence bunu sebebi, insanlara duyduğumuz yardım etmek isteği. Zira sığınmacıların içinde bulundukları durum, 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük insani trajedi.
Tüm bunlar, annem ve benim için büyük bir projeye dönüştü. Kullanılmış bira ve şarapların şişelerini toplayıp, şişelerin üzerine yeni tasarımlar uyguluyoruz ve bunları vazo haline getiriyoruz. Bu vazoları yaklaşık 4,6-7,8 dolara tekabül eden 15-25 Brezilya realine (BRL) satıyoruz. Kazandığım her 15 BRL'nin 9'unu, Yunanistan'da gönüllü olarak çalıştığım sürece geçinme masraflarım için ayırıyorum.
Bu insanlar yardımıza çok muhtaçlar. Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü hariç tüm örgütler ve BM bu sorunu görmezden geliyor ve krizi çözmek için hiçbir şey yapmıyor. Yardım etmek için her şeyi bırakan annem ve benim gibi insanlar onlar için bir şeyler yapmaya çalışıyor.
'AÇLIKTAN ÖLENLERİ KENDİ GÖZLERİMLE GÖRDÜM'
Yunanistan'da yaşarken günlük hayata dair bazı zorlukları aşmayı çok iyi öğrendim. Açlıktan ölenleri kendi gözlerimle gördüm. Fakat durup, bütün işlerimi bırakıp ‘Tanrım az önce bir insan gözlerimin önünde açlıktan öldü' diye düşünemiyordum çünkü yardım etmem gereken daha yüzlerce kişinin bulunduğu 10-15 tekne gelmek üzere yoldaydı. Şimdi bütün bunlardan sonra beni en çok rahatsız eden şey, yaşadıkları ülkeden aileleriyle birlikte gitmek için yeterli parası olmayan, tek başına bu seyahat yapan çocukların durumları."