Makale, şöyle devam etti:
“1952’den bu yana NATO üyesi olan Türkiye’nin ‘nükleer şemsiyesi’ var. Ancak ‘soğuk savaş’ yıllarında ve sonrasında Ankara, ittifakın diğer üyelerinin ve özellikle de ABD’nin nükleer politikalara bağlılığından şüphelendi. Türkiye, şu ana kadar hala ABD’nin taktik nükleer silahlarının bulunduğu Avrupa’daki az sayıdaki ülkelerden biri. Türkiye ayrıca son yıllarda nükleer reaktör inşaat programını aktif bir şekilde geliştiriyor ve bu durum onu nükleer imkânlarını arttırmaya itebilir.
Erdoğan’ın bu açıklamaları, Amerikan-Türk ilişkilerindeki mevcut kriz ve Amerika karşıtı duygular bağlamında incelenmeli. Bu duygular Ankara’nın ABD’ye darbe girişimi ile alakası olduğu ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürt güçlere destek verdiği konusunda yönelttiği suçlamalardan sonra daha da arttı. NATO’nun gerektiği zaman Türkiye’nin yardımına gerçekten koşacağı konusundaki şüpheler ortamında güven de sarsılmış oldu. Ankara ayrıca ABD’nin etkisinin giderek azaldığının, dünyanın ise hazırlanılması gereken çok kutuplu bir sisteme doğru ilerlediğinin farkında.”
Erdoğan’ın söylemlerinin, BM Güvenlik Konseyi’nde reform ihtiyacı da dâhil olmak üzere uluslararası arenadaki gelişmeler hakkında yaptığı geniş eleştirinin bir parçası olarak görülmesi de gerektiğine dikkat çeken gazete, Türk liderin uluslararası toplumda bir bütünlüğün olmadığı bir ortamda nükleere dönüş yapacağının düşünülebileceğini ve Erdoğan’ın bunu geçtiğimiz ayın sonlarında BM’ye hitap konuşmasında ifade ettiğini vurguladı.
Gazeteye göre Ankara’nın bölgede nükleer silahsızlanma çağrıları, nükleer güce sahip olan ülkelerin arasına katılma tehdidine dönüştü ve bu şekilde değişen söylemlerin sadece bölge ülkeleri için değil, dünya süper güçleri için de bir uyarı niteliğini taşıdığına dikkat çekti.
Haberde, Erdoğan'ın BM'de yaptığı konuşmada “Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var” ifadelerini kullandığı belirtildi. Ancak Erdoğan konuşmasında "Sizlerin huzurunda tekrar ediyorum. Dünya 5'ten büyüktür. Zihniyetimizi de, kurumlarımızı da, kurallarımızı da değiştirmenin zamanı gelmiştir. Nükleer güç sahibi ülkelerle bunlara sahip olmayan ülkelerin varlığı tek başına dünyanın dengesini bozmaya yetiyor. Nükleer silah sahibi olanların, nükleer silahı olmayanları tehdit etmesi manidardır. Huzurlu gelecek için bu sorunu adalet temelinde çözelim. Nükleer güç ya herkes için yasak ya da herkes için serbest olmalıdır" demişti.
Ayrıca Erdoğan, uzun süre boyunca, silah ihracatını ve bağımsız askeri olanakları oluşturmayı da kapsayacak şekilde Türk savunma sanayiinin geliştirilmesine büyük önem verdi.