‘YASADA 'BASIN HÜRDÜR' DEMEK ÇÖZÜM DEĞİL'
"Kamu yayıncılığı deyince iki nokta öne çıkıyor: Kamu yayıncılığı yapan kuruluşlar yayın yaptığı toplumun bütün kesimlerine hitap etmek durumundalar. Din, dil, siyasi görüş ayrımı yapamaz. İyi kamu yayıncılığı yapan kuruluşlar pop da çalar klasik müzik de çalar.
Eskiden kamu yayıncılığının belirli bir kalitesi, çapı ve ağırlığı vardı. Özel yayınlarda ise böyle bir dert yok. Daha fazla dinlenmek gerekiyor. Daha abur cubur şeyler konmaya başlandı. Önemli bir unsur da reklam meselesi. Eskiden kamu yayını reklam almazdı. Kamu kaynaklarının yetersizliği yüzünden kamu yayıncılığı da reklamdan beslenmeye başlandı.
Hollanda örneği çok ilginç: Bütün Hollanda radyo ve televizyonlarının merkezi olan bir kasabaya gittim. Orada şunu öğrendim: Hollanda'da 10 bin kişi bir araya gelip devlete başvurup biz yayın yapmak istiyoruz diyorlar. Devlet bakıp bunu kabul etmek zorunda. Sonra bu insanlara stüdyo, teknisyen ve olanaklar veriyorlar. Bunu devlet finanse ediyor. Tabii ki herkes istediği her şeyi söyleyemiyor. Hollanda'da tüm ülkelerde olduğu gibi ceza kanunundan etik kanuna kadar neyin nasıl yapılacağı yayınlanabileceğine dair yasalar var.
Toplumun çok küçük bir kesiminin hoşlandığı alanlarda özel radyo televizyon karlılık yüzünden oraya bakmayabilir. Bu tıpkı ulaştırmada olduğu gibi dağ başındaki bir köye hiçbir özel şirket otobüs koymak istemez. Ama o köyde yaşayan yurttaşlar vergi veriyor. Şehirde yaşayan insanlarla eşitse oraya da otobüs koymak gerekir. Kamu hizmetinin özelliği budur.
Yasal düzenleme açısından bakıldığında son dönemde bir iki değişiklik yapıldı. Eskiden partiler için TRT'nin herkese eşit uzaklıkta durması kampanya boyunca herkese aynı süreyi vermesini zorlayan hükümler vardı. Bu hükümler duruyor ama ihlal ediliyor. Bunu yapmayanlara ceza kesiliyordu, ceza hükmü kaldırıldı. Bu ne demek? Eşit davranmayabilirsiniz demek. İsmail Cem'in genel müdür olduğu dönemde oldukça başarılı bir kamu yayıncılığı örneği gösterilmişti. Biz BBC'de çalışırken TRT'den bize staja gelirlerdi. Yasalara uymak çok zor bir şey değil. Son dönemde değişen yasaların yine eski haline dönmesi lazım.
Bütün Avrupa Birliği'nde (AB) uygulanması zorunlu olan mevzuat yaklaşık 200 bin sayfa. Bunların içinde 120 sayfa medyaya ayrılmış durumda. Bunların içinde en önemlisi ulus ötesi TV yayıncılığı. Belirli ölçüde AB'den yapılan yayınlara serbesti getiriliyor. AB, emeğin Avrupası'ndan çok sermaye Avrupası olma yolunda ilerlediğinden her şeyi tek tek üye devletlerin inisiyatifine bırakmış. Hepsinin farklı uygulama ve mevzuatları var. Avrupa kanunlarının özünde düşünce ifade özgürlüğü var. Ama bir sonraki aşamada bu özgürlüklerin nasıl uygulanabileceği aşaması için yazılı bir kanun yok. Yasada basın hürdür demek çözüm değil."