Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arnavutluk ziyaretinin ardından Türkiye dönüşünde uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Hürriyet'in haberine göre, HDP’nin barajı aşamaması halinde gerilim çıkacağı yönündeki açıklamalara tepki gösteren Erdoğan, şunları söyledi:
“Devlet kendini baraja, altına veya üstüne şartlamaz. Nerede terör olursa olsun hazır olmak durumundadır. Şu anda da devlet tüm güvenlik güçleriyle, jandarmayı da dahil ediyorum. Güvenlik güçlerini valiler göreve çağırır. Güneydeki gelişmelerden dolayı zaten bir hazırlık var. Diğer bölgelerde de buna benzer şeylerin olması durumunda gereken yapılır. Barajın altında kalınırsa şunu bunu yaparız diyenler bunun bedelini öder.”
Suriye konusunda ise tavrının belli olduğunu belirten Erdoğan, “Uçuşa yasak bölge güvenli bölge ve eğit donat. ABD sadece eğit donat’a yanaştı. Özellikle Bayırbucak Türkmenleri noktasında buna önem veriyoruz. Buradaki takvimi onların ve bizim görevlendirdiğimiz generaller yürütüyor. Camp David’den sonra nelerle gelirler bilmiyorum. Körfez'den bazı ülkeler kendileri gitmeyip veliahtlarını gönderiyor. Orada da sıkıntı var. Bu sıkıntı, bazı ülkelerin kendi içindeki mezhebi yapılanmalarından da kaynaklanabilir” yorumunda bulundu.
Öte yandan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e tahsis edilen otomobilin fiyatı konusundaki polemiği de değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Bir kere o Mercedes’in iddia ettikleri gibi 1 milyon TL falan olması için zırhlı falan olması lazım. O tür normal Mercedes’lerin fiyatları 300-320 bin TL civarındadır. Kaldı ki artık eski dönemlerde değiliz. O tür araçlara artık herkes binebiliyor. Üstelik Diyanet İşleri Başkanına tahsisli bir araçtan söz ediyoruz. Sosyal medyada sarığının üzerinde Mercedes resmi iliştirildiğini görünce ciddi manada üzülmüş. Arabayı durdurmuş. Oradan inip eve yaya gitmiş. Gerçekten çok üzülmüş. Adamcağızın oturduğu evi bile yalanlar eşliğinde polemik konusu yapıyorlar. Ev zaten Diyanet’e ait bir ev.”
Bu arada Arnavutluk’a her türlü desteğin verilmesi gerektiğini, Makedonya, Bosna Hersek, Kosova dahil bölgedeki tüm ülkelerle iyi ilişkiler içinde olunması gerektiğini de vurgulayan Erdoğan, “Kumonova’daki olaylar da gösterdi ki bölgeyi karıştırmak isteyenler var. Benim Balkanlar’da bir şey çok dikkatimi çekiyor. Orada da bir üst akıl var” dedi.
“Malum Bosna Hersek’i baklava dilimine ayırdılar. 8 ayda bir, dönüşümlü olarak bir dönem başkanı Bosna Hersek’e komuta ediyor. Sırplar, Hırvatlar, Boşnaklar. Şu son seçimler öncesinde nüfus sayımı yapılmış olmasına rağmen sonuçlar açıklanmadı. Boşnaklar nüfusun yüzde 54’ünü oluşturduklarını düşünüyor. Ve bu ülkenin halen güçlü bir ordusu yok. Allah rahmet etsin vefatından bir gün önce Aliya’yı (İzzetbegoviç) hastanede ziyaret etmiştim. Bir yurtdışı ziyaretinden dönüyordum. Durumunun ağır olduğunu duyunca ani bir kararla Saraybosna’ya iniş yaptık. Arkadaşları uçakta bırakıp, hastaneye ziyarete gittim. Kendisi ile biraz hasbi halde bulunduk. Bana, ‘Ben aslında Dayton’ı kabul etmezdim. Ama öyle bir noktadaydık ki dayanma gücümüz kalmamıştı. Kabul etmek zorunda kaldım’ demişti.
'ABD İŞİ SIKI TUTSA, KOSOVA'NIN TANINMASI HIZLANIR'
Demek ki aslında Dayton kabul edilebilir bir anlaşma değildi. Çünkü ortada adil bir durum yok. Üst aklın böl parçala yönet yöntemi buralarda da devrede. Kosova’da da benzer bir durum söz konusu. Fakat öyle veya böyle ABD bu işi sıkı tutmuş olsa ben inanıyorum ki Kosova’nın tanınması hızlanır ve BM üyeliği gerçekleşir. Fakat sıkı tutmuyor. Makedonya’daki gelişmeler de çok enteresan.”