Öte yandan iki ülke arasındaki birtakım ticari anlaşmazlıkları çözmek için Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi önümüzdeki hafta Rusya’ya geliyor.
Konuyla ilgili bazı uzmanlar tarafından, Türk yetkililerinin bu adımlarının referandumdan hemen önce yapıldığına işaret ederek bunların taktik bir nitelik taşıdığı yönünde yorumlar yapıldı.
Ankara’nın bu son Rusya hamlelerinin gerçekten hedefi bu mu?
Sputnik Radyosu’na konuşan Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı, Türkiye Maarif Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Birol Akgün bu soruyu şöyle yanıtladı.
Türkiye’nin Cenevre ve Astana görüşmelerini devam etmesi lazım, barış arayışlarını devam etmesi lazım, Rusya, Türkiye ve İran’ın uluslararası toplumun da desteğini alarak Suriye’deki zaten var olan kırılgan barış sürecini mutlaka koruması lazım.
Türkiye, ABD’nin Suriye’deki Şayrat üssünü bombalamasını kendi iç politikası ve dış güvenliği açısından desteklemişti. Esed rejimi birkaç gün daha İdlib ve çevresini bombalasaydı belki de yine 3 milyon insan Türkiye sınırına dayanacaktı. Bu ise, referandumun olumsuz etkilenmesi demektir.
Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek’in önümüzdeki hafta gerçekleşecek olan Moskova gezisi, Türkiye’nin Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkilerini geliştime isteğinin belirtisidir. Türkiye’nin, Rusya ile olan ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerini iyileştirmek ve geliştirmek konusundaki iradesini Putin ile Erdoğan arasında yapılan dünkü telefon görüşmesi de aslında teyit etmiş oldu. Bu konuda her iki tarafın da, yani Moskova ve Ankara’nın birbirinin günlük politikalarından arındırılmış olarak ilişkilerini devam etmesi gerektiğine inandığını düşünüyorum.
Rusya ile Türkiye’nin çok ciddi, güçlü tarihsel devlet geleneği, devlet aklı var. Ve iki devlet arasında gelişen işbirliği, Türkiye’nin içindeki sıkıntıların devletler arası ilişkileri etkilememesi gerektiğine ilişkin beklentiyi karşılayan bir yaklaşım.
Öte yandan Putin ile Erdoğan arasındaki yakın ilişki ve kriz anlarında yönlendirebilmeleri Türk halkı tarafından son derece pozitif olarak algılanıyor. Nitekim Suriye’de kimyasal silah kullanıldıktan sonrasında “Türkiye, Rusya’yı sattı mı?”, “Türkiye-Rusya ilişkileri bozuluyor mu?” gibi spekülasyonların yapıldığı bir ortamda liderlerin görüşmesi, aslında korkulduğu gibi olmadığı anlaşıldı. İki başkan görüşerek sorunların çözümü konusunda ve Suriye’nin geleceği konusunda işbirliğinin devam ettirileceği açıklandı. Bence bu, günlük olaylardan, örneğin Türkiye’de 16 Nisan’da yapılacak olam referandumdan bağımsız olarak işleyen bir süreci gösteriyor ki, Türkiye’deki politik elitler ve rasyonel düşünen herkes tarafından pozitif bir gelişme olarak algılandı.