Diyarbakır, Van ve Mardin’de görevden alınarak yerlerine kayyum atanan üç başkan Halk TV’ye konuk oldu.
Cumhuriyet'in haberine göre, Ahmet Türk, Erdoğan'ın "Paraları Kandil'e gönderdikleri için görevden alındılar" sözlerinin sorulması üzerine şöyle konuştu:
- Bu hukuksuz uygulamayı meşrulaştırmak için mutlaka yaftalar yapıştırıyorlar. Özellikle milliyetçi ırkçı kesimi tatmin etmek, bizim aleyhimizde bir siyasetin etrafından toparlamak için yapılan manevradır. Demokrasiye inananlar ülkenin nasıl yönetildiğini iyi biliyorlar. Birilerini düşman ilan ederek bugüne kadar başvurdukları bir yöntemdir. 2014 yılında da belediye başkanı seçildim o dönemde de belediyeye gelen paralar farklı yerlere aktarılıyor dediler. Belediye bakkal dükkanı değil. Bütün işçi memur paraları bankalara yatırıldı. Şu anda bile o bankanın hesaplarına bakabilirler.
- Yeniden aday olduk. YSK adaylığımız önünde hiçir engel görmedi. 31 Mart'tan sonra hakkımda açılmış bir dava yok. Bir soruşturma var sadece. Şimdi geldiğimiz noktada belediyenin durumuna gelirsek, geldiğimde MARSU'yu 600 milyon borçla devraldım. Toplamda ise 1 milyar borçla devraldım. Kayyum gittiği gün MARSU'daki işçilerin maaşları bile ödenmedi. Olmayan bir şeyi nereye aktarırız? Parayı ödeyemediğimiz için TEDAŞ elektiriği kesiyordu. Şurdan buradan toplayarak ödüyorduk. Bize 15 milyon para geliyordu ayda 12 milyonu işçi memur maaşı.
"Bugüne kadar hiç açıklamadım" diyen Türk, "Cumhurbaşkanı Mardin'e gelmiş, arabalar tutulmuş. Bir fatura ortaya çıkıyor 332 bin TL. Bir arabanın günlük kirası ne kadardır? Bütün bunların faturası 40-50 bini geçmez." ifadelerini kulllandı.
'BELEDİYEDE GÖREVE BAŞLADIĞIMIZ GÜNDEN İTİBAREN MÜFETTİŞ VARDI'
Türk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
- Şimdi geldiğimiz noktada demokrasiye inananlar yeniden düşünmek zorunda. İnsanlarımızı halkımızı buluşturacak bir yaklaşım biçimini ortaya koyalım.
- Bugüne kadar kimseye hakaret etmemişim. Belgelerden anlaşılıyor ki göreve başladığımız sırada kayyum ataması yapılacaktı ama İstanbul seçimi iptal edilince ertelediler. İçişleri Bakanı’na çağrı yapıyorum. O da gelsin ben de geleyim tüm belgeleri hep beraber inceleyelim. Kime, nereye para göndermişiz? Belediyede görev başladığımız günden itibaren müfettiş var belediyede.
ERTAN: SİYASİ BİR DARBE
Kayyumla görevinden alınan Van Büyükşehir Belediye Başkanı Bedia Özgökçe Ertan ise, "19 Ağustos günü eş zamanlı olarak 3 büyükşehir belediyesinin görevden uzaklaştırılması siyasi bir darbedir." ifadelerini kullandı.
Ertan konuşmasının devamında şunları kaydetti:
- Bunun ilan edilen gerekçelerle alakası yok. Tamamen siyasi bir karar. İçişleri Bakanlığı'nın yayınladığı ve bize teblih edilen gerekçeler var. Gerekçeler tamamen toplumun bir kesimini bize karşı kışkırtmak için hazırlanmış. 4.5 aydır biz enkaz olarak aldığımız belediyelerde hizmet üretmeye çalışıyoruz. Çok ciddi sıkıntılarla baş başa kaldık. Kayyum döneminde bütçeden kesilmeyen paralar bizim zamanımızda abartılı düzeyde kesildi. Buna rağmen biz hizmet ürettik. Van Büyükşehir Belediyesi, büyükşehirin 39 milyon, şirketlerin ise 19 milyon civarındaki borcunu ödemiş.
- Van Büyükşehir Belediyesi'nin kayyumdan aldığımızda 1.2 milyar borcu vardı. Önceki dönem kayyumla yönetilen 12 belediyemiz vardı ve tamamı borç içindeydi.Hal bu iken biz hangi parayla nereye ne aktarmış olabiliriz.
'HAKKIMDA 'SESSİZ KALDIN' SORUŞTURMASI BİLE AÇTILAR'
- Ben evvelce milletvekilliği görevini yaptım. Uzun süre Van'da insan hakları, kadın hakları savunuculuğu yaptım. Ne zaman ki milletvekili seçildim, söylediğim her sözler hakkında soruşturmalar açıldı.
- Hatta sessiz kaldığım için hakkımda soruşturma başlatıldı. Genel Başkanımız sayın Pervil Buldan'ın konuşmasını protesto etmeden dinlediğim için hakkımda fezleke geldi.
'19 AĞUSTOS BİR DEPREM DURUMUNA İŞARET ETTİ'
Görevinden alınan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı ise "19 Ağustos Türkiye’de siyaset anlamında yeni bir deprem durumuna işaret etti" diyerek şöyle konuştu:
- Hepimizin konuşmaya ihtiyacı var. Konuşarak anlaşmaya, uzlaşmaya ihtiyaç var. Tamamen mesnetsiz ve hiçbir karşılığı olmayan eğer Kürtseniz, eğer muhalifseniz her döneme uydurulan yaftalamalarla karşı karşıyayız.
- Bizler için söylenenle Diyarbakır'ın Van'ın, Mardin'in sokaklarında dolaşsanız halkın söyleyeceği arasında çok büyük bir makasın olduğunu görürsünüz. Biz göreve başladığımız andan itibaren 'yapacağımız her şey daha iyi kentler için olacaktır' diyerek çalıştık. Ben ve arkadaşlarım günde 12-15 saat çalışarak o süreci geçirdik.
- 19 Ağustos Türkiye’de siyaset anlamında yeni bir deprem durumuna işaret etti. Önce sosyal medyaya belgeler sızdırıldı. Geceden belediyeler ablukaya alındı. Sabahın 6’sında belediyeye gittiğimde belediye başkanı olarak içeri alınmadım. Neden, İçişleri Bakanı öyle karar vermiş. Üç belediye için aynı anda neye dayanarak karar vermiş. Seçmen görüşünü hiçe sayan pervasız bir durumla karşı karşıya kaldık.
- Bir vali yardımcısı bana geçici görevden alma kararı olduğunu söyledi ve onların nezaretinde belediyeye girebildim. Görevden alma kararını imzalamayacağımı orada not ettim. 15 Temmuz günü haksız bir durum vardı, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakı sokağa çağırdı. Hakikaten herkesin o darbeci anlayışa karşı durması gerekiyordu.
- Peki bizim 19 Ağustos’ta ne oldu? O sabah insanlar belediyenin önüne gelip kayyum anlayışına karşı olduklarını dile getirdiği zaman ortaya çıktı ki, bir gün önce yani 18 Ağustos’ta valilik kararıyla eylem yasağı kararı alınmış. Aynı gece 29 ilde operasyonlar yapılmış, 418 kişi gözaltına alınmış… Yani 19 Ağustos darbesinin ön hazırlığı yapılmış.
