DİSK: Son iki yılda emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 39’dan 31’e gerilemiş

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu “Türkiye ekonomisi 7.3 büyümüş. Hepimiz çalıştık büyüdü ama son iki yılda emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 39’dan 31’e gerilemiş. Bu rakam her şeyi açıklıyor” diye konuştu.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmasının gerekliliğini Radyo Spunik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programında anlattı.

Çerkezoğlu, asgari ücret ifadesinin anlamını “Asgari ücret konuşurken hepimizin bildiği gibi ortalama ücretleri konuşuyoruz. Türkiye’de asgari ücret bir sembolik ücret değil. Çalışanların yarısından fazlası asgari ücret ve civarında bir ücretle çalışıyor. Temmuz ayında kamu çalışanlarının, emeklilerin ücretlerinde enflasyon farkı anlamında bir düzenleme yapılacak. Asgari ücret bu süreçte mutlaka güncellenmelidir. Bunun için aylardır iktidara çağrıda bulunuyoruz. Bununla ilgili bir mücadele de yürütüyoruz. Dün İstanbul’da kitlesel bir basın açıklamasıyla bu konudaki hem önerilerimizi ifade ettik hem de konfederasyonumuzun araştırma dairesi DİSK-AR’ın asgari ücretin 1 Ocak’tan bu yana 5 aylık süreçteki kaybını ifade eden raporu ayrıntılarıyla paylaştık” diye tanımladı.

‘Sermaye daha fazla zenginleşti ve yoksullar daha fazla yoksullaştı’

Asgari ücrete getirilen en son zammın açıklanmasını hatırlatan Çerkezoğlu, geçtiğimiz altı ay içerisinde enflasyonun yükseldiğine “Bu yıl asgari ücrete yüzde 51’lik bir artış yapıldı. 2021 Aralık’ın 16’sında açıklandı. Hükümet bu asgari ücreti açıklarken çok büyük bir müjdeyle sundu. ‘Tarihi asgari ücret, 40 yılın asgari ücreti’ dendi. O zaman da söylemiştik: Bu artış suya yazılan bir yazıdır. Eriyip gidecek çünkü ekonominin gidişatı ortadadır. Eğer temel yapısal sorunlar çözülmezse bu yapılan artışın uçup gideceğini söyledik. Maalesef daha zamlı asgari ücret elimize geçmeden yapılan bu artış uçup gitmişti. O dönem bu gidişatı yani Türkiye’nin yüksek enflasyonlu bir sürece girdiğini, döviz kurunun daha da arttığını ve zamların gelmekte olduğunu söyleyerek ‘ücrette, gelirde ve vergide adalet’ diyerek bir mücadele yürüttük. O dönemde ülkeyi yöneten iktidar hep altı ay sonrasını işaret ettiler: Bütün sorunlar altı ayda çözülecek. Hatta Maliye Bakanı ‘Gözümüzü açıp kapatsak ve altı ay sonrasına gitsek çok güzel olacak’ dedi. Maalesef bu altı ay geçti ve kimin doğru söylediği kimin halkı kandırdığı çok açık bir biçimde ortaya çıktı. Şu anda TÜİK resmi rakamlarıyla birlikte enflasyon yüzde 73.5, gıda enflasyonu yüzde 90’ı aştı. Dolar şu anda 17 lira, özellikle elektrik, su, doğalgaz ve akaryakıta yapılan zamlar ile sermaye daha fazla zenginleşti ve yoksullar daha fazla yoksullaştı” diye dikkat çekti.

‘Bankaların adı konmamış faiz borçlarını devlet üstlendi’

Çerkezoğlu, kur korumalı mevduat ile bankaların faiz borçlarının vatandaşa yüklendiği görüşünü “Kur korumalı mevduat diye bir şey icat ettiler. Bankaların adı konmamış faiz borçlarını devlet üstlendi. Devlet üstlenince biz üstlenmiş oluyoruz. Vatandaş, işçi, emekçi hepimizin cebinden çıkıyor. Tek bir rakam bile yeterli: Türkiye ekonomisi 7.3 büyümüş. Hepimiz çalıştık büyüdü ama bu ekonomiden işçilerin emekçilerin aldığı pay ne olmuş diye baktığımızda son iki yılda emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 39’dan 31’e gerilemiş. Bu rakam her şeyi açıklıyor. İktidarın çok temel bir büyüme politikası var. O da Türk Lirası’nın değersizleştirilmesi ve emeğin ucuzlatılması üzerine kuruludur. Biz bu tabloyu bu nedenle yaşıyoruz” diye söyledi.

‘Bu tür yüksek enflasyonun yaşandığı dönemlerde asgari ücretin yılda dört kere belirlenmesi gerekir’

Asgari ücretin artması gerektiğini söyleyen Çerkezoğlu, diğer ücretlerin de bu uyarda yükseltilmesi gerektiğini “Bu yoksullaşmanın karşısında yapılması gereken öncelikle ücretleri arttırmaktır. Asgari ücret bir ortalama ücret olduğuna göre ve bütün ücretleri belirleyen temel bir parametre olduğuna göre asgari ücretin arttırılması şarttır. O nedenle bizim talebimiz asgari ücret tespit komisyonunun derhal toplanarak asgari ücretin güncellenmesidir. Hatta bu tür yüksek enflasyonun yaşandığı dönemlerde asgari ücretin yılda dört kere belirlenmesi gerekir. Bununla beraber asgari ücret belirlenirken sadece enflasyon değil, aynı zamanda büyüme ve yoksulluk sınırı da dikkate alınmalıdır. Asgari ücret üzerindeki vergi yükünü kaldırılmasını ifade ettik. Bu konuda bir düzenleme yapıldı ama bu da yeterli değil. Asıl önemli olan asgari ücretteki SGK primlerine mutlaka devlet desteği sağlanmalıdır. 2008 yılından beri bu ülkede işverenlere 5 puan SGK prim desteği veriliyor. Böyle zor bir dönemde neden işçiye verilmesin? Asgari ücretle beraber tüm ücretlerin yükseltilmesi, emekli aylıklarının arttırılması, en düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyine çekilmesi ve EYT mağduriyetine de son verilmesi lazımdır” diye ifade etti.