Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Hikmet Çetinkaya, Sputnik'e yaptığı açıklamada ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik' suçlamasıyla haklarında verilen hapis kararının ardından can güvenliklerine ilişkin tehlikenin arttığına dikkat çekti.
RS FM'de ‘Eksen' adlı programı hazırlayıp sunan gazeteci Ceyda Karan ise, davanın ve kararın siyasi olduğunu belirterek, "Siyasal İslam'da aslında düşünce ve ifade özgürlüğünün katiyen barınamayacağını ispatlayan bir karardır bu" dedi.
Burası Türkiye programına katılarak Murat Erdin'in sorularını yanıtlayan İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Vedat Demir, "Türkiye'de basın özgürlüğü konusunda 1945'ten beri en kötü dönem yaşanıyor" dedi.
Halen 30'dan fazla gazetecinin tutuklu olduğunu yüzlercesinin yargılandığını hatırlatan Prof. Demir, "Türkiye artık basın özgürlüğünün demokrasinin, fikir ve ifade özgürlüğünün olmadığı ülkeler kategorisinde yer alıyor" diye konuştu.
Demir şöyle devam etti:
"ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House 2015 yılı raporunda Türkiye'nin basın özgürlüğünde Avrupa ülkeleri arasında son sırada, dünyada ise 156. ülke olduğunu gösteriyor. 2011'de 116., 2012'de 121., 2013'de 125., 2014'te 134. sıradaydı Türkiye. Şimdi 22 sıra birden gerilediğimizi görüyoruz. Otoriter, yani basın özgürlüğünün olmadığı ülkelerde gazeteciler, gazetecilik faaliyetinden dolayısıyla hapse atılıyor denilmez. Bahaneler üretilir ya da başka sebepler gösterilerek, suçlamalar yapılarak gazeteciler hapse atılır. Türkiye'de de böyle yapılıyor."
Demir, gazeteciler Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya'ya 2'şer yıl hapis cezası verilmesini şöyle yorumladı:
"Charlie Hebdo'yu benimsemek zorunda değilsiniz. Fakat gazeteciler, akademisyenler ya da diğer insanlar fikirlerinin ifade edebilirler hatta toplumun rahatsız olacağı fikirleri bile ifade edebilirler. İletişim ve ifade özgürlüğü bunu gerektirir. Bunu yaparken toplum ne der, siyasi iktidar ne der diye düşünmezsiniz. Sonuç itibariyle ifade özgürlüğünün amacı da budur zaten. Türkiye'de insanlar otosansür uyguluyor. Kendini sansürlüyor artık. Gazetecilerin yargılanmasının ya da hapse atılmasının sebebi de zaten bu. Birkaç gazeteciyi hapse atarak diğer gazetecilerin, akademisyenlerin ve vatandaşların susmaları isteniyor. Suskun bir toplum haline getirmek isteniyor."