MHP Davası Avukatı Mehmet Saral: ‘Kardeşi 12 Eylül’den önce öldürülmüş, Ülkücüye saldırdılar’

Radyo Sputnik’te Enver Aysever ile Yolcu Yolunda Gerek programının bugünkü konuları TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı davası, Sinan Ateş suikastı ve siyasetteki sert tartışmalar vardı.

Enver Aysever ile Yolcu Yolunda Gerek programının konukları CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker ile 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında başlayan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Davası Avukatı Mehmet Saral oldu.

Mehmet Saral: Ülkücü hareket 12 Eylül 1980 darbesinden sonra silahı bıraktı

1980’lerdeki MHP Davası Avukatı Mehmet Saral, Sinan Ateş suikastına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Saral, yaratılan ortamdan endişeli olup olmadığıyla ilgili şöyle konuştu:

‘Endişe etmeliyiz. Çünkü ülkücü hareket 12 Eylül 1980 darbesinden sonra silahı bıraktı. Sonra az bir kısmı mafya oldu. Ben ve benim etrafımdakiler bir daha silahı elimize almadık. Biz sokaktan, silahlı mücadeleden geldik. O kadar da masum değiliz. Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış bir zat-ı muhterem var Olcay Kılavuz diye… Yirmiye yakın 12 Eylül nesli, itibarlı ülkücülere saldırı organize etmiş. Normalinde en az 10 yıl cezaevinde yatması lazım. İfadesi bile alınmamış. Ne bir savcı çıkmış ne bir polis… O da herhalde o şımarıklıkla devam ediyor. En sonunda Ülkü Ocakları Genel Başkanı bir arkadaşımız öldürüldü. Hepimiz endişeliyiz.’

‘Kardeşi 12 Eylül’den önce öldürülmüş, Ülkücüye saldırdılar’

MHP ile mafya arasında ilişki olduğu yönündeki iddialarla ilgili de konuşan Saral, gelinen durumdan duyduğu rahatsızlığı ifade etti:

‘MHP giderek kriminalleşiyor. Bu bizi çok rahatsız ediyor. Mafyayla kol kola geziyor, kendi içinde muhalif ülkücülere darpla sonuçlanan şeyler yapıyor. Bu çok genel bir şey değil, öyle dersek haksızlık ederiz ama bu şiddet unsuru elbette hepimizi rahatsız ediyor. Mafya liderinin MHP Genel Merkezi’nde görülmesi bizi rahatsız ediyor. Bu bahsettiğin 20-30 saldırı da hep itibarı yüksek ülkücüler. Mesela Şevket Bülent Yahnici… Bir kardeşi 12 Eylül’den önce öldürülmüş. Kayınpederi MHP’nin kurucusu. Kendisi milletvekilliği ve genel başkan yardımcılığı yapmış. Yaşı da 73. Vücudunun çoğu hasta, ilaç kullanıyor. Bu insana saldırılır mı? Hadi diyelim saldırıldı, bu onanır mı? Dersiniz ki ‘bizim ne işimiz var zorbalıkla saldırıyla’. Sayın Bahçeli ama bunlara sesini çıkarmadı. Fakat Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nı öldürmek çok büyük infiale neden oldu. Sadece Bursa’da 70 bin kişi katılmış cenazesine. Sanıyorum ki MHP, Sinan Ateş öldürüldüğü gün oylarının yarısını kaybetti. İnsanlar çok öfkeli.”

Sinan Ateş neden hedef oldu

Saral, Enver Aysever’in ‘Sinan Ateş neden hedef oldu, bunu anlamakta güçlük çekiyorum’ sözlerine ise şöyle yanıt verdi:

"Biz de anlamakta güçlük çekiyoruz. Öldürenler uyuşturucu torbacıları, bu bizim çok midemizi bulandırıyor. Bir uyuşturucu torbacısı organize yapıp ta İstanbul’dan iki polis refakatında Ankara’ya gelip böyle 17 kişinin karıştığı bir cinayeti organize edip öldürüyorlar Sinan Ateş’i. Şimdi de bugün İçişleri Bakanı ile Adalet Bakanı açıklama yapmış, olay bizim için bitmiştir. Yani bize diyor ki; siz gerizekalısınız, bu olayın çıkma nedeni Yargıtaydaki dosyaymış. Herkesin tahmin ettiği böyle kendisini yargılanamaz, dokunulamaz sanan uyuşturucu baronlarıyla da bir şekilde irtibatı olan birileri öldürttü. Ama henüz bilmiyoruz sebeplerini.”

'Bu bir deneme davası gibiydi'

Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Fincancı’nın aldığı ceza ve tahliye kararını ve dava sürecinde yaşananları değerlendiren Ali Şeker, “Şebnem Hoca kendi uzmanlık alanıyla ilgili bir soruya, bir televizyon programına bağlanıp yanıt verdiği için linç edildi ve arkasından da siyasi bir talimatla kurguyla cezalandırma yoluna gidildi. Buradan TTB’ye yönelmek istediler. TTB’nin de dün Ankara’da kapatılma davası vardı” ifadelerini kullandı.

TTB’nin sadece hekimlerle ilgilenmesi ve siyasi bir kimlik taşımaması gerektiğiyle ilgili eleştirilere de yanıt veren Şeker, şöyle devam etti:

“TTB siyaset yapıyor diyorlar. Siyaset kötü bir şey değil. Herkesin siyaset yapması lazım ve doğru alanda, hedeflerine uygun, kamu yararına siyaset yapmaları lazım. TTB meslektaşlarının sorunlarıyla ilgilenmediği iddiasını kesinlikle reddediyorum. Geçen sene 2 bin 850’nin üzerinde hekim Türkiye’yi terk etti. Bas bas bağırıyoruz, diyoruz ki; özlük haklarını, çalışma şartlarını iyileştirin. TTB de bunu yapıyor, biz de Meclis’te seslendiriyoruz. Bu konu çözülsün ve insanlar Türkiye dışında bir gelecek aramasınlar istiyoruz. 2 bin 850 hekim demek Cerrahpaşa’nın 10 katı bir mezunu biz kaybediyoruz demek. Son 10 yılda 8 bin hekimimizi kaybettik. TTB’nin ısrarla dile getirdiği sorunların çözümüne yönelik adımların atılmasını istediği hâlde bu adımlar atılmadığı için Türkiye hem hekimlerini hem sağlığını kaybediyor. O yüzden siyaseti herkesin yapması gerekiyor. Siyaseti meslek edinenlerin değil sadece, meslekleri olanların da yapması gerekiyor. Geleceğimizi belirleyen siyaset”