‘Bu iş Ukrayna’da Banderacıların göz göre göre iktidara gelmesiyle başladı’

Çağdaş Gökbel’e göre, Avrupa’nın zenginleri ve siyasi elitleri verili burjuva hukuku ve kuralları kaldırmak için savaşa oynuyorlar. İngiltere’den İrlanda’ya, Almanya’dan İsveç’e Avrupa’da savaş temasının yayıldığını söyleyen Gökbel, medyanın dizaynı eşliğinde Avrupa toplumlarında savaş karşıtı örgütlülük yaratmanın güçlüğüne işaret etti.

HABER

ABD öncülüğündeki Avrupa’nın NATO eşliğinde savaşa sürdüğü Ukrayna’daki Zelenskiy yönetiminin yaz taarruzundaki mağlubiyetinin ardından Batı’nın savaşı uzatma tartışmaları sürüyor. Bir yandan da özellikle Avrupa’da ‘Rusya ile savaş’ için kamuoyunu hazırlayacak nitelikte çatışmacı bir retorik piyasaya sürüldü.

Almanya’da Bild gazetesi, Alman ordusunun Rusya ile gizli savaş planları olduğu iddiasıyla bir haber yayınlarken, Britanya’da bizzat en yetkili kişiler açıkça savaş hazırlığını dile getiriyor. Bu konuda Savunma Bakanı Grant Shapps hem bir makale yazdı hem de arka arkaya açıklamalarda bulundu.

Batı emperyalizminin Ukrayna’daki sıkışmışlığının yarattığı savaş psikolojisi ve ısrarlı militarist politikaların durumunu İrlanda’da yaşayan gazeteci ve yazar Çağdaş Gökbel ile konuştuk.

‘Boris Johnson, güneş batmayan Britanya’nın geri döneceğini söyledi’

Çağdaş Gökbel’e göre, son birkaç yılda özellikle Britanya’daki ‘imparatorluğun geri dönüşü’ vurguları öne çıkıyor. İngiltere’de adeta ‘soytarı’ gibi lanse edilen eski Başbakan Boris Johnson’ın ‘Bir Roma rüyası’ diye kitap bile yazdığını anımsatan Gökbel, bugün gelinen noktada açıkça Rusya’yı hedef alacak bir Üçüncü Dünya Savaşı kurguları yapıldığına dikkat çekti:

“Bir parantez açarak başlamak istiyorum. Kendi ülkeme baktığım zaman çeşitli kaygılar duyuyorum. Eskiden gazetelerin ve televizyonların en azından yurtdışında yaşayan muhabirleri vardı. Şu anda gazetesiz ve gazetecisiz bir ülkede yaşıyor vatandaşlarımız. Doğal olarak İngiltere’de yaşamak, buranın toplumsal atmosferini soluyarak haber yapmak çok önemli. Türkiye maalesef bunu kaybetti.

İngiltere’ye gelecek olursak, olaylardaki en kilit ülke. Pandemiden sonra özellikle kayış koptu, diyebiliriz. Ama öncesinde de ciddi bir teorik ve kuramsal hazırlık vardı. ‘Aptal’ denilen, magazinsel ve skandal olaylarla gündeme gelen Muhafazakar Parti’den Boris Johnson, bir ‘Roma İmparatorluğu’ teziyle ortaya çıktı. Kendi yazdığı kitabın adı ‘Bir Roma Rüyası’. Çok önemli bir kitap. Johnson bu işin teorisini ve kuramını yazdı. Avam Kamarası’na da getirdiği Dışişleri Başkanlığı Doktrini vardı. Rekabetçi bir çağda küresel bir Britanya öngören bu doktrin 120 sayfaydı. O doktrinle Boris Johnson, ‘Üzerinde güneş batmayan Birleşik Krallık tekrar sahalara dönüyor. Herkes vaziyet alsın’ dedi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Nicholas Carter da İngiliz Askerlerini Anma Günü’nde Sky News’a bir röportaj vermiş, ‘Adına ne derseniz deyin; Rusya ile çatışma veya 3. Dünya Savaşı. Buna hazırlanıyoruz’ demişti.”

‘En son tartışma şu: Savaş kesin fakat bu savaşa nasıl asker toplanacak?’

Savaş tamtamları çalan İngiliz hükümetinin en ciddi sıkıntısının askeri personel yetersizliği olduğunu söyleyen Gökbel, Genelkurmay Başkanı’nın seferberlik için Avam Kamarası’na başvurmaktan bahsettiğini belirtti. İngiltere’yi yöneten Muhafazakarların savaşa kilitlendiğini dile getiren Gökbel savaş karşıtı güçlerin zayıflığı ve örgütsüzlüğüne dikkat çekti:

“Açıkçası korkutucu olan şu: İngiltere’yi yöneten Muhafazakarlar, kesinlikle bir savaşa kilitlenmiş durumdalar. Neden ve nasıl soruları önemli tabii ki. Fakat Patrick Cockburn yıllar önce Karadeniz’deki bir provokasyonu yazıp ‘Ne yapıyorsunuz. Rusya bir nükleer güç. Tüm dünyayı felakete sürükleyeceksiniz’ diye bir işaret fişeği olmuştu. Ancak İngiliz toplumunun maalesef ne bu işaret fişeğini görecek dermanı ne de örgütlülüğü var. Burada savaşa karşı olabilecek güçlerin örgütsüzlüğü, plansızlığı ve programsızlığı sorunuyla da karşı karşıyayız.

Çok açık bir şekilde İngiltere bir savaş söylencesi içinde ve hazırlıklarını yapıyor. En son tartışma şu: Savaş kesin fakat bu savaşa nasıl asker toplanacak? İngiliz kamuoyundaki tek prüzlü nokta bu. İngiliz anneleri, evlatlarını nasıl gönüllü olarak askere gönderecek? Annelerin rızası nasıl alınacak? Genelkurmay Başkanı, ilerleyen aylarda veya haftalarda Avam Kamarası’na gidip bir seferberlik talebinde bulunacak gibi görünüyor çünkü İngiltere’nin mevcut askeri sayısının, Rusya ile bir savaşa yeterli olmadığı düşünülüyor.”

‘Keir Starmer Ken Loach dahil partinin ilerici bütün kanadını budadı’

Gökbel’e göre, salt Muhafazakarlar değil İşçi Partisi’nde de durum farksız. Zengin elitlerin Keir Starmer’ı İşçi Partisi’nin başına getirmesiyle ilerici kanadının budandığını belilrten Gökbel, iktidardaki partinin değişmesinin savaş gündemi bakımından fark etmeyeceğini vurguladı:

“Demiryolu İşçileri Sendikası Başkanı Michael Lynch var. Çok önemli bir isim ve Filistin meselesinde de gerçekten Jeremy Corbyn ile birlikte örgütlülüğü üstlenmeye çalıştı. Ancak yeterli değil çünkü sendikal hareketin politik çevrelerde sıkıntıları var ve bunun siyasi yansıması olması lazım. Keir Starmer’a özellikle parantez açılması lazım. Çünkü İngiltere’yi yöneten zengin elitler iyi bir toplum mühendisliği yapıyor. Muhafazakar Parti hükümeti seçimle devrilirse eğer, savaş kabinesini kaybetmemek için İşçi Partisi’nin başına Keir Starmer gibi geçmişte de devlette çalışmış birisini getirdiler. Ve Keir Starmer Ken Loach dahil partinin ilerici bütün kanadını budadı. Anti-semitizm Jeremy Corbyn’e karşı çok önemli bir silah olarak kullanıldı. Netice olarak Keir Starmer alan düzledi diyebiliriz.”

‘İnsanlar kışın doğalgazlarını açmıyor ve battaniyenin altında sarılarak oturuyorlar’

Gökbel, büyük yatırım yapılan Ukrayna krizinin Britanya’daki yaşam maliyetlerine dikkat çekerken, gıda bankalarından besin temin eden insanların sayısının rekor kırdığını, insanların kışın doğalgazlarını açmadan battaniye altında ısınır hale getirildiğini söyledi:

“İngiltere’de şu anda dediğin gibi yaşam maliyetleri krizi Ukrayna savaşı ile birlikte katlanılmaz duruma geldi. Gıda bankalarından besin temin eden insanların sayısı rekor kırıyor. Böyle bir İngiltere’den bahsediyoruz. İnsanlar kışın doğalgazlarını açmıyor ve battaniyenin altında sarılarak oturuyorlar. Belki Türkiye’deki insanlara bunlar çok ekstrem geliyor ama ben bir gerçeklik olduğu için anlatmaya çalışıyorum. Ve bu durumda İngiliz halkı ‘Yeter’ deyip yönetim değiştirmeye kalktığında ilk seçenek olarak İşçi Partisi’ni gördüğünde, maalesef hiçbir şeyin değişmeyeceği gerçeğiyle karşı karşıya olacaktır. Daha da ilginci belki bu savaş ve çatışma perspektifinde, Rusya ile karşılaşmada belki de İşçi Partisi, Muhafazakar Parti’den çok daha iyi bir savaş kabinesi oluşturabilir. Tony Blair deneyimini hatırlayalım.”

‘Medyayı düzledikleri için barış hareketinin örgütlenebilmesi çok zor’

İngiltere’de ve İrlanda’da sadece 21 yıl önce milyonların Irak işgaline karşı çıktığını anımsatan Gökbel, Julian Assange’ın tutuklanması ve medyanın adeta “dümdüz edilmesi” sebebiyle kitlelere gerçekleri aktaracak özgür basının artık mevcut olmadığını belirtti:

“Irak Savaşı’nda 4,7 milyon nüfusu olan İrlanda’da sadece Dublin’de 1,5 milyon kişinin yürüdüğünü hatırlatalım. Müthiş bir rakam. Ama burada medyanın rolü çok önemliydi. Herhalde o dönem çok iyi tecrübeler kazandılar ki şimdiki sürece medyayı dümdüz ederek girdiler. Hemen Julian Assange’ı hatırlatmak isterim. Yine aynı isme atıf yapacağım belki ama Patrick Cockburn ‘Julian Assange’ı çıkartamazsak eğer, artık İngiltere’de basın ve ifade özgürlüğünden bahsedemeyiz’ demişti. Medyayı düzledikleri için bir barış hareketinin örgütlenebilmesi çok zor gözüküyor.”

‘Savaşa oynamalarının temel sebebi kuralları kaldırmak istemeleri’

Çağdaş Gökbel, Avrupa’da Almanya’daki aşırı sağ karşıtı protestaların muhalif politik program ve örgütlülük yokluğu nedeniyle anlamını sorgularken, siyasi elitlerin rahat hareket edebildiğine işaret etti. Ukrayna savaşının büyük ekonomik zorluklar yaratmasına rağmen savaşta ısrarcı olunduğunu anımsatan Gökbel, Batı siyasi elitlerinin savaşı kullanarak verili kuralları ortadan kaldırmak istedikleri görüşünde:

“Almanya’da AfD’ye karşı yüzbinler yürüdü son olarak. Evet güzel, yürüdüler, belki moral buldu insanlar ama sıkıntı şu: Yüz binlerin yürümesinin anlamı yok çünkü bir politik programa ve örgütlülüğe evrilmediği sürece maalesef bunun bir karşılığı olmayacak. Sadece sokakları doldurmak ve protesto etmek artık Avrupa’da zaten normal bir şey haline geldi. Filistin meselesinde de insanlar sokakları dolduruyor ama hükümet nazarında değiştirici ve dönüştürücü gücü ne?

Örneğin İrlanda Başbakanı Leo Varadkar, Davos’ta çıktı ve ‘Ne pahasına olursa olsun Ukrayna’ya destek vermeliyiz ve bu yardım 50 milyar Euro olmalı’ diyebildi. Şu anda İrlanda’da 13 bin 500 kişi evsiz ve sokakta yaşıyor. 50 milyarlık dev bir paket. Ve İrlanda diyor ki ‘Ben tarafsız bir ülkeyim’. Karanlık bir noktaya doğru gidiyoruz. Çünkü sebebi hem İngiltere’de hem Avrupa’da savaşa oynamalarının temel sebebi şu: Kuralları kaldırmak istiyorlar. Sığınmacılar için Ruanda kararını kafalarına göre almadılar. Hukukun dışına çıkmaları gerekiyor. Bu da şu anlama geliyor: Savaş sayesinde bunu yapabilir ve kuralları kaldırabilirler.”

‘Günümüz Hitlerleri, esmer tenli ve göçmen kökenli olabilir. Asıl belirleyici Avrupa merkezci emperyalist ideolojinin etkisi’

Gökbel’e göre artık günümüzün Hitlerleri esmer tenli ve göçmen kökenli olabilir. Asıl belirleyici olanın Avrupa merkezci emperyalist ideoloji olduğunu belirten Gökbel, amacın Atlantik merkezinin dışındaki insanları dehümanize etmek olduğu değerlendirmesinde bulundu:

“İngiliz Muhafazakar Parti olduğu sürece herhangi bir AFD’ye ihtiyaç yok. Burada açığı o kapatıyor. Muhafazakar Parti için açıkçası ‘İngiltere’nin Nazi partisi’ bile diyebiliriz. Bu dönemin Almanya’daki Nazi deneyiminden şöyle bir farkı olacak: Artık günümüz Hitlerleri, esmer tenli ve göçmen kökenli olabilirler. Çünkü esmer tenli ve göçmen kökenli olmalarının hiçbir anlamı yok. Asıl belirleyici nokta, bu kişiler Avrupa merkezci, berbat emperyalist ideolojinin etkisi altında mı değil mi? Bu doktrini kabul ediyorlar mı? Bu mesele çok önemli. ‘Ben Avrupa medeniyetine ve Beyaz Avrupa ideolojisine sonuna kadar sahip çıkıyorum’ diyen bir Afrikalı da, bir Obama da, savaşçı pozisyona gelip gayri-medeni gördükleri, Atlantik merkezinin dışındaki insanları dehümanize edeceklerdir. Hepimizi çok zor günler bekliyor.”

‘Pandora’nın kutusunu açtılar. Hepimizi çok zor günler bekliyor’

Gökbel, Avrupa toplumlarının savaşa hazırlanması hedefinde burjuva hukuku ve yasaların kaldırılmasının göze alındığını söylerken “Pandora’nın kutusunu açtılar. Hepimizi çok zor günler bekliyor” vurgusu yaptı:

“Şuna kesinlikle hazır olmalıyız. NATO’nun Hollandalı Amirali Rob Bauer, ‘Silah bütçenizi ayırın, savaşa hazırlanın’ dedi. İsveç’te de uzun süredir toplumu savaşa hazırlama süreci içinde olduklarını görüyoruz. Peki Avrupa’da Nazivari yönetimlere neden ihtiyaç duyuyorlar? Burjuva demokratik hukuku ve yasaları ile devam ederek, hedefledikleri şeylere ulaşamayacakları için ve bir savaş kabinesi istedikleri için hızla Nazivari yönetimleri Avrupa’da göreceğiz.

Bu iş Ukrayna’da Banderacıların göz göre göre iktidara gelmesiyle başladı. Bunu Angela Merkel de itiraf etti. Herkesin ‘Çok hünerli ve akıllı’ dediği o Başbakan, ‘Rusları benim sayemde oyaladınız. Bu Nazileri benim sayemde iktidara getirdiniz’ dedi. Ama bunu Almanya’da sorgulayan bir avuç gazeteciye yapılan baskıları kimse konuşmuyor. Almanya’nın böyle bir geçmişi ve altyapısı var. Ve Almanya’ya çok yakın bir coğrafyada bunu yaptılar. Pandora’nın Kutusu’nu açtılar. Hepimizi çok zor günler bekliyor.”