Konuyu, Suriye sahasını yakından tanıyan ABC gazetesi yazarı gazeteci ve yazar Ömer Ödemiş ile konuştuk.
‘ERDOĞAN, İDLİB'DEKİ ILIMLILARA ‘BEN ELİMDEN GELENİ YAPTIM, DURDURAMIYORUM' MESAJI VERDİ'
Ömer Ödemiş'e göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran zirvesinde ateşkes çağrısını öne çıkartarak bunun ılımlılara yönelik "Ben elimden geleni yaptım, operasyonu durduramıyorum" mesajını vermek istedi. Ancak operasyonun iddia edildiği gibi ertelenmediği, müzakereler nedeniyle yoğunluğunun kısmen düşürüldüğünü söyleyen Ödemiş'e göre, İdlib'e operasyonun durdurulmayacağını Türkiye de zaten biliyor:
"Bir saat öncesine kadar bombardımanın lokal olarak yapıldığı bilgisi bölgeden geliyor idi. Durdurulmuş, bir şey yok. Ancak yoğunluğu kısmen düşürülmüş denebilir. Görüşmelere Türkiye'nin bu ayaklarını yere vururcasına yaptığı itirazlara dönük biraz sakinleşme denebilir. Onun dışında İdlib'e operasyon yapılacağı, İdlib'e cihatçı katillerin toplanma sürecinden bu yana bilinen bir şey. Oraya toplanmalarının nedenleri orada o insanlara özerk bir yapı kurdurtmak değildi. İdlib'i bu insanlara vermek değildi. Sadece diğer bölgelerde huzuru, güveni sağlayıp İdlib sorununu sonraya bırakmaktı. Bunu herkes biliyordu ki İdlib gündeme gelecek ve İdlib de mutlaka temizlenecek. Şöyle bir taktik izledi Rusya ve Suriye: Bölge bölge temizlediler. Önce Halep tamamen temizlendi, Humus kırsalı ve merkezi daha öncesinde temizlenmişti, Hama'nın kırsalı, Palmira düşürüldü, arkasından Şam içerisindeki Yermuk vb. bölgeler temizlendi. Guta temizlendi, sonra da Dera temizlendi. Yani sıranın İdlib'e geleceği zaten herkes tarafından biliniyordu, Türkiye tarafından da biliniyordu. Astana'da oluşturulan çerçevede özellikle Tahran'daki ortaya çıkan fotoğraf Türkiye açısından bakıldığında çok kötü bir fotoğraftı. Putin açıkça ‘Siz kimin adına ateşkes istiyorsunuz' dedi. Masada El Kaide, Nusra yok, siz onlar adına mı ateşkes istiyorsunuz gibi bir tavır koydu. Türkiye de ateşkes isterken zaten bu tavrı öncesinden biliyordu mesajı sonuç almaya dönük bir mesaj değil, özellikle kendi çevresine İdlib'teki ‘ılımlılara' mesaj vermeye yani ‘Ben elimden geleni yaptım, durduramıyorum. Daha düne kadar bölgede sizinle iş birliği içerisindeydim. Ama bu iş birliğim sonuç vermiyor' mesajı vermeye çalıştı Tahran'daki zirvede. Onun öncesinde bunlar konuşulmuştu istihbarat teşkilatları arasında. Bunun olmayacağı, yapılmayacağı, İdlib operasyonunun devam edeceği, Rusya ve İran'ın bu konudaki ısrarı zaten biliniyordu."‘İDLİB'TE 4 MİLYON İNSANIN OLMASI MÜMKÜN DEĞİL'
Ödemiş, söylenenlerin aksine İdlib'te 4 milyon insan olmasının imkansız olduğunu ve İdlib şehrinin savaştan önceki nüfusunun 160 bin kadar olduğunu belirtti. Ödemiş, Türkiye'ye İdlib operasyonu sonucunda böyle bir sayının sığınmasının da sadece spekülasyondan ibaret olduğunun altını çizdi:
‘İDLİB'DEN KAÇANLAR CİHATÇILARDAN DOLAYI KORKUP KAÇTIKLARINI SÖYLÜYOR'
Ödemiş, Lazkiye'de bulunurken konuştuğu İdliblilerin Suriye yönetiminden değil, bölgedeki cihatçılardan ötürü korkup kaçtıklarını söylediklerini de aktardı. Ödemiş, cihatçıların İdlib'teki sivillerin bölgeden çıkmasına engel olduklarına dikkat çekti, cihatçıların savunma mekanizmalarını korumak istemesinden dolayı çıkışlara engel olduğunu belirtti:
"Suriye geneli açısından baktığımızda İdlib halkı biraz değişik bir halktı. Sınıra yakın olduğu için de çoğu kaçakçılıkla geçinen bir halktı, bir kısmı da tarımla uğraşırdı. Ama Suriye bürokrasisinde çok önemli görevlere gelmiş İdlibliler de var. Ben Lazkiye'deyken çok sayıda İdliblinin orada olduğunu gördüm. Önemli bir kısmı Lazkiye'ye geçti zaten. Türkiye'ye gelen Hatay'da yaşayan birkaç İdlibli ile de konuştuğumda Suriye devleti ile olan sıkıntıdan değil, cihatçılardan dolayı korkup kaçtıklarını söylüyorlar. Yani orada öyle bir kitlenin cihatçı ideoloji ile yaşama isteğiyle eylem yapması mümkün değil. Suriye devleti bunların orada kalkan olarak tutulduğunu düşünüyor. Çıkışlar için koridorlar açmak istemelerine rağmen bu koridorların açılmasına cihatçı çetelerin engel olduğunu düşünüyor. Yani bu sivil hak oradan çıkar ise bunların savunma mekanizmaları zarar göreceği için buna engel olduğunu düşünüyor."‘ÖNEMLİ BİR KISMI SURİYE DEVLETİNİN KONTROLÜNDEKİ BÖLGELERE GEÇMEK İSTEYECEK'
Ödemiş, söylenen gibi Türkiye'ye bir göç dalgasının olmayacağını, İdlib'ten kaçan halkın büyük bir kısmının Suriye devletinin kontrolündeki bölgeleri tercih edecekleri öngörüsünde bulundu. Ödemiş'e göre, Türkiye'ye 4 milyon Suriyelinin göç edeceği haberleri operasyonu durdurmaya yönelik:
‘İDLİB MART 2015'TE BÜYÜK BİR OPERASYONLA İŞGAL EDİLDİ'
Suriye'nin İdlib vilayetinin Mart 2015'te ağır silahlı cihatçı gruplar tarafından işgal sürecine atıf yapan Ödemiş, Suriye'nin geri çekilmesinde de sivil kayıp riskinin etkili olduğunu savundu. Ödemiş, cihatçıların İdlib'i işgalinin ardından bütün bölgede giriştikleri katliamları anımsatarak şu değerlendirmede bulundu:
‘KİMYASAL OLAYI KOMİK BİR DURUMA DÜŞTÜ'
ABD öncülüğündeki Batılı ülkeler ‘kimyasal silah kullanımı' teması üzerinden Şam'a tehdit savururken, Rusya ise bu silahlara zorda kalan cihatçı grupların başvuracağı istihbaratı bulunduğunu söylerken, Ödemiş'e göre bu senaryo artık geçerliliğini yitirdi. Bugüne kadar bu silahların kullanıldığı iddialarının somut ve bağımsız kanıtlarla ortaya konulamadığını anlatan Ödemiş, Türkiye'nin de bu konuda ‘ikiyüzlü' politika izlediği görüşünü aktardı:
"Bu kimyasal olayı komik bir duruma düştü. Artık dünya konjonktüründe inandırıcılığı kalmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bile Tahran'da söylediği gibi bir kör gerekçe haline geldi. Herkes biliyor ki böyle bir gerçeklilik yok, daha önce de ispatlanamadı. Zaten askeri ve konvansiyonel olarak kenti alabilecek durumdayken, kent kuşatılmışken ve askeri olarak sonuç alınma noktasındayken niye bu güçler kimyasal kullansın. Bunu dünya kamuoyunda herkes sorguluyor. ABD birçok operasyon yapabilir. Yine görevi üzerinden atmak için füzeler atabilir. Kalkanlar var, harekete geçer, bir kısmı düşer ama. Suriye devletinin müttefikleriyle giriştiği bu hamlesini engelleyemez. Bir başka önemli olan şey, bu İdlib'e getirilenler bir başka bölgede uzlaşmayı reddeden teröristlerdir. Uzlaşacağını beklemek abesle iştigal olup ılımlı denilen şey biraz empati yapıldığında çok ciddi bir şey olduğu görülür. Halep'te katliam yapacaksın, başka yerde katliam yapacaksın, Humus'ta iki okulun önüne bombalı araç yerleştirip çocukları katledeceksin ve senin adın ılımlı olacak. Ilımlılar var diye bizim Türkiye Cumhuriyeti devletimiz müdahale edilmemesini isteyecek. Düşünü ki Antalya'da böyle ağır silahlı bir yapı olmuş olsa, bir başka ülkeden maaş alır durumdaki bir yapı, biz bir gün durur muyuz, durulması istenir mi? Bunda bile iki yüzlü bir politika var."
Tüm yorumlar
Yeni yorumları göster (0)
Cevaben(Yorumu gösterYorumu gizle)