Binali Yıldırım'ın Başbakan olduktan sonra ABD'ye yapacağı ilk ziyareti, Washington ve New York'u kapsayacak ve dört gün sürecek. ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşecek olan Yıldırım, resmi temaslarının yanı sıra kanaat önderleri, Türk ve akraba toplulukları ile Müslüman ve Yahudi toplumu temsilcileri, medya mensupları, yatırımcılar ve iş adamlarıyla da bir araya gelecek.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın da eşlik edeceği ABD ziyaretinde, Başbakan Yıldırım'ın masasında ise önemli dosyalar olacak. Yıldırım, ABD Başkan Yardımcısı Pence ile görüşmesinde 'Vize krizi', 'ABD'nin YPG'ye silah yardımı', 'Gülen'in iadesi', 'örtülü silah ambargosu', 'her iki ülkedeki tutuklamalar', 'Suriye ve Irak'taki gelişmeler', 'sığınmacılar' gibi iki ülke arasında gerilime neden olan konuları gündeme getirecek.
HÜKÜMET İYİMSER ANCAK CHP'YE GÖRE CİDDİ GÜVEN KAYBI VAR
Hükümetin, ziyaretten beklentisi, gergin olan Türkiye-ABD ilişkilerinin iyileştirilmesi ve görüş farklılıklarının giderilmesine katkı sağlaması. Peki Başbakan Yıldırım'ın ABD ziyareti iki ülke ilişkilerinde yaşanan krizin çözümünü sağlayabilir mi? Ana muhalefet partisi CHP, iki ülke arasındaki sorunların kısa vadede çözülemeyeceği görüşüldü.
ABD ile yaşanan özellikle vize krizinde yaşanan gerginliğin, ABD konsolosluğundaki görevliye dönük hukuki süreçlerin hepsinin bir şekilde geçeceğini kaydeden CHP'li Öztürk Yılmaz, geçmeyecek şeyin ise ‘güven kaybı' olduğunu kaydetti. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İki ülke arasında ciddi bir güven kaybı var. Ne kadar ziyaret olursa olsun, ziyaretlerin gideremediği sorunlar var, devam ediyor. İşte PYD var, PKK ile mücadele var, Fethullah Gülen var, Zarrab var, Halk Bankası var, S-400 ve ona mukabil ABD'nin bazı ifadeleri var ve Türkiye'nin de ABD'ye dönük suçlamaları var.
Bütün bunlar böyle bir ziyaretle aşılamaz. Ziyaretlerin öncesinde ve sonrasında yapılan açıklamalara baktığımızda da şunu görüyoruz; esasen ziyaretler oluyor ama ziyaretlerin yaratabileceği etkiden daha fazla ziyaretler olmadan bu üst düzey yetkililerin yapmış olduğu sert açıklamalar devam ediyor. Ben bu ziyaretin öyle çok büyük bir sonuç doğuracağını düşünmüyorum. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı'nın hatırlayın PYD'ye silah yardımı yapılacağı açıklandığında Mayıs ayında ‘ben gidip noktayı koyacağım' demişti. Orada bir nokta konmadı. ABD ondan sonra daha da fazla artırdı. Şimdi Sayın Başbakan'ın ‘ben şunları halledeceğim onun için gidiyorum' diyemediğini görüyoruz. Ama bir şey de çıkarsa o da sürpriz olacak, onu satmaya çalışacak Sayın Başbakan, olumlu bir şey çıkarsa.
Ama ben şu andaki atmosferin iki ülke arasındaki güven kaybının, karşılıklı suçlamaların doğru bir zeminde ele alınmadıkça devam edeceğini düşünüyorum. Güven sorunu kısa vadede aşılabilecek gibi görünmüyor. Vize sorunu aşılabilir, tabi ki o da diğer sorunların çözümüne katkı sağlayabilir ama iki tarafta da şu anda ciddi bir güvensizlik var iki yönetim arasında ve iki yönetimin birbirlerine dönük gerek açıktan gerek örtülü olarak vermek istedikleri tırnak içinde bir ayar var."
CHP'li Öztürk Yılmaz, hükümetin 'Ben Türkiye'nin çıkarlarını koruduğum için böyle oluyor' şeklinde bir yaklaşım sergilediğini de vurgulayarak, "Ama gerçeğe baktığınız zaman ciddi manada bir popülizme teslim olmuş durumdayız. Korunun bir çıkar yok, korunan elde edilen bir sonuç yok" dedi. Yılmaz, şöyle devam etti:
"Ama üst perdeden konuşmanın halkta sanki bir şey yapılıyormuş gibi izlenim yarattığını ve onunda oya devşirildiğini görüyoruz ama bu defa halk da şunu sorgulamaya başlıyor, ‘Bu kadar sert konuşuluyor ama bir şey de gelişmiyor, bir şey de elde edemiyoruz'. Mesela bu vize konusu doğrudan vatandaşı etkiledi. Bunun kalkması mutlaka gerekiyor ama hükümetin açıkçası bir şekilde ABD ile oturup karşılıklı Türkiye'nin hakkını hukukunu menfaatini koruyarak, bu konuda da hiçbir şekilde eğilmeden ama kabalaşmadan diyalogla bu sorunları belli bir güven anlayışıyla çözmesi gerekiyor" diye konuştu.