20. yüzyıl Alman şiirinin ve tiyatrosunun en önemli isimleri arasında kabul edilen Bertolt Brecht, öykü, roman, deneme alanında da eserler verdi. Esmergül, “Bertolt Brecht, klasik tiyatronun kalıplarını kırmış, yerine epik diyalektik tiyatro diye bir şey getirip geliştirmiştir. Brecht gibi yazarları önemli yapan sadece ürettikleri değil cesaretleri de!” dedi.
Esmergül, “Brecht’in çok kalabalık, kadınlarla dolu bir hayatı var. Bunu çözemedim. Kadınlarla ilişkisi faşizmle ilgili gibi geliyor bana. Brecht’te bir komün inancı var. Kitabıma da ‘Ya Hep Beraber ya da Hiçbirimiz’ diye isim verdim. Sürgüne üç kadın ve bir çocukla gidiyor. Kadınların sayısında artmalar ve eksilmeler olabiliyor. Kadınların hepsi de son derece entelektüel” ifadelerini kullandı.
Esmergül, “Hiçbir zaman siyasi bir kimliği olmamış, ‘edepli bir komünist’. Siyasete hiç bulaşmamış, bununla ilgili propagandalar üretmemiş, sadece bir arada olmanın ve aydınlanmanın önemine inanıyor. O yüzden de tiyatroya epik diyalektik diye bir görev yüklüyor. Tiyatronun da bir misyonu var: eğitmek için ve halk için. Dolayısıyla tiyatroyu bir burjuva eğlencesi olarak görmüyor” şeklinde sözlerini sürdürdü.
Esmergül, “Brecht, ‘Mezbahaların Kutsal Johanna’sı’ adlı oyununda Nazilerin radarına takılıyor ve Almanya’da artık istenmemeye başlıyor. Sonra Önlem adlı oyunu sansüre uğruyor ve ondan sonra sürgün hayatı başlıyor. Berlin Opera Binası’nın önünde kitapları yakılıyor. 15 yıl sonra Doğu Berlin’e dönebiliyor” dedi.