Uzmanlar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 3. Başkanlık döneminde Rusya'nın dünya arenasındaki dış politikasının ve pozisyonunun büyük bir olasılıkla ikinci planda kalacağını, ağırlığın ise iç gündeme verileceğini düşünüyor ve Putin'in bu dönemden kalan zamanını, ayrıca gelecek seçimlere katılması ve kazanması durumunda 4. Başkanlık dönemini sisteme yeni bir ayar getirmek ve onu ‘manuel kumandadan' kurtarmak için kullanacağını tahmin ediyor.
Uzmanlar aynı zamanda reforma yönelik adımların atılmaması halinde başarılı lider imajının zedelenebileceğini de öne sürüyor.
Putin, büyük politikaya 1999'da atıldı, önce Başbakan Birinci Yardımcısı ve Başbakan Vekili, daha sonraysa Başbakan olarak görev yaptı. 2000'de Putin, Boris Yeltsin'den sonra Rusya'nın ikinci Devlet Başkanı oldu. Bu görevde peş peşe iki dönem kalan Putin, 2008'de Rusya Devlet Başkanı olarak seçilen Dmitriy Medvedev'in imzaladığı kararnameyle Rusya Başbakanı görevine atandı. 2012'de Putin üçüncü kez devlet başkanlığı koltuğuna oturarak, göreve ‘mayıs kararları' diye bilinen, sosyal teminatlarının geliştirilmesini öngören geniş bir programı imzalamakla başladı. Putin'in üçüncü başkanlık süresi 2018'de sona erecek.
BİRİNCİ NİKOLAY MI, ÜÇÜNCÜ ALEKSANDR MI, ROOSEVELT Mİ, ADENAUER Mİ?
Uzmanlar, Putin ile çeşitli ülkelerde yaşanan kriz dönemlerinde iktidara geçen bazı güçlü liderler arasında paralel bağ görüyor. Örneğin Sivil Toplumu Geliştirme Fonu Yönetim Kurulu Başkanı Konstantin Kostin, Putin'i ABD'nin 32. Başkanı Franklin D. Roosevelt, Almanya'nın ilk şansölyesi Konrad Adenauer ve General Charles de Gaulle ile karşılaştırdı.
Kostin, ABD Başkanının (Roosevelt'in) da ABD'deki ekonomik kriz döneminde iktidara geçtiğini, yeni yönetim şeklinin ise Büyük Buhranın atlatılmasını sağladığını belirtti. Adenauer'in İkinci Dünya Savaşından sonra Almanya'nın ayağa kalktığı döneme rastladığını söyleyen uzman, de Gaulle'ün ise savaş sonrasındaki Fransa'yı kalkındırma görevi düştüğüne dikkat çekti. Kostin, "Bu politikacılar halktan büyük destek alıyordu ve kendilerine büyük bir güven duyuluyordu. Burada belli bir benzerlik var" dedi ve yeni dönem politikacılarının arasında Putin ölçeğinde birini göremediğini sözlerine ekledi.
Rusya tarihine gelince Putin, Birinci Nikolay veya Üçüncü Aleksandr gibi imparatorlarla karşılaştırılıyor. Ekonomik ve Siyasi Reformlar Merkezinin yöneticisi Nikolay Mironov, ‘Nikolay Rusya'sının' ve ‘Putin Rusya'sı' arasında benzerlikler olduğunu kaydetti. Rus uzman, "Bazı unsurlar var, bazı yöntemler birbirilerine çok benziyor. Onu (Putin'i) Üçüncü Aleksandr'a benzetiyorum, fakat o dönemde Çar siyasette tutucuydu, ekonomi alanındaysa oldukça faaldi" dedi.
Putin'in (büyük reformları hayata geçiren) İkinci Aleksandr'a dönüşmesi gerektiğini söyleyen Mironov, Rusya liderine halk arasında büyük bir güven duyulduğunu, kendisinin gerekli potansiyele sahip olduğunu ve tüm tarihi deneyiminin de gözlerinin önünde olduğunu öne sürdü ve şöyle devam etti: "Putin'in dördüncü resmi başkanlık süresi reformlar dönemi olmalı. Bu şekilde devam etmemeli. Zira sözüm ona istikrar, duraklamaya dönüştü".
‘WHO İS MR. PUTİN' BATI İÇİN SORU OLMAKTAN ÇIKTI MI?
Geçen 17 yılda Batı, ‘Mr. Putin'in kim olduğunu' iyi öğrendi. Rusya'da olduğu gibi yurt dışında da Putin, dünya çapında, fakat sıklıkla ne yapacağı önceden kestirilemeyen bir politikacı olarak değerlendiriliyor. Alman-Rus Forumu Yönetim Kurulu Üyesi Martin Hoffmann, Putin'in şu anki başkanlık süresinin başında Batıya karşı sürdürdüğü politikalarının daha şeffaf, işbirliği yapma isteğininse şimdiye göre daha fazla olduğuna dikkat çekti.
Hoffmann, "Bu durumda Putin için en önemli olan şey, Rusya'nın diğer ortaklarla mutabık kalmadan da az çok kendi politikasını belirleyebilme avantajı. Batıdaysa bu siyasi etki süreci çok daha zor" diye konuştu.
Mironov'a göre Putin'i uluslararası arenada algılamalardaki değişimler, yurt dışı basınına da yansıdı ve ‘Putin otoriter bir lider', ‘Ülkedeki demokrasi yetersiz' tarzında kullanılan yaklaşımların ve ifadelerin yanı sıra kendisini milli, ülkesinin çıkarlarını savunabilen ve her zaman doğru anlaşılmasa da ‘uluslararası arenada eyleme geçebilen' bir lider olarak tanımlayan motifler ortaya çıktı.
Hoffmann'ın gözlemlerine göre Batılı elit tabakanın Rusya Devlet Başkanı ile ilgili görüşleri giderek olumsuzlaştı, Putin, ‘rakip olmasa da Batının çıkarlarına tamamen zıt çıkarların peşinde olan bir kişi olarak algılanıyor'.
Batılıların hem Rusya'ya, hem de Putin'e oldukça fazla sempati duyduğuna dikkat çeken Hoffmann, ‘insanların burada dış politikanın kesin rotasının belirleniyor olmasından hem şaşırdığını, hem de etkilendiğini' belirtti. Alman uzman, "Bu konuda Putin'in, özellikle Avrupa halkı için siyasi elit tabakalarının gözünde olduğu kadar popülaritesini yitirmediğini düşünüyorum" dedi ve Batı'da ‘Who is Mr. Putin?' sorusunun artık kullanılmadığını sözlerine ekledi.
Rusya Sivil Toplum, Savunma ve Dış Politika Konseyi Başkanı Fyodor Lukyanov da Batı'da artık çoktandır bu sorunun kullanılmadığı konusunda hemfikir olduğunu belirtti. Lukyanov, Putin'in somut bir kişi olarak değil, abartılmış bir marka olarak algılanmaya başladığını ifade etti.
Lukyanov, "Adeta demir kerpetenle etraftaki demokrasiyi boğazından yakalayan, tüm seçimlere müdahale eden, inanılmaz derecede sinsi stratejik bir düşünür olarak gösterilen Putin'in etrafındaki histeri, ne olup bittiğini anlayamayan Batılı elit tabakalarının korku psikolojisinden kaynaklanıyor. Her şey onların tahmin etmediği şekilde gelişiyor ve bu duruma bu şekilde açıklama buluyorlar" diye konuştu.
Rusya'da da Putin algılarında ‘bir parça efsaneleştirme' olduğunu öne süren Lukyanov, bununla birlikte Putin'in ‘Rus siyasi sisteminin direği' olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: "Bu hoşumuza gidebilir veya gitmeyebilir, fakat bu bir gerçek, bu nedenle kendisi, şu anda kesinlikle yerine geçecek biri olmayan bir lider olarak algılanıyor" ifadelerini kullandı.
Sivil Toplumu Geliştirme Fonu Yönetim Kurulu Başkanı Konstantin Kostin, Putin'in batılılar için ne yapacağı tahmin edilemeyen bir siyasetçi olarak kalmaya devam ettiğini savundu ve Putin'in Münih konuşmasını, Rusların çıkarlarını korumaya ve Kırım'ın Rusya ile birleşmesine yönelik eylemlerini, her baskıya karşı sıkı duruşunu hiç kimsenin beklemediğini söyledi.
Kostin, "Herkes, Putin'in kararlı bir politikacı olduğunu biliyor. Kendisine adanan binlerce makale var, Batı'da yayınlanan ve araştırmacıların Putin'in tutumunun motiflerini açıklamaya çalıştığı 20'nin üzerinde kitap okudum. Zannederim ki buradaki sır, değerlerde gizli. Diğer liderlerin Rus Devlet Başkanının önceden tahmin edilemez olmasına ilişkin şikâyetleri ise oldukça tuhaf görünüyor. Politikada, aynı satrançta olduğu gibi avantaj, rakibinin adımlarını daha iyi anlayabilenlerden yana oluyor. Bunu yanında rakiplerin hamlelerinin oyunun sonuna kadar öngörülmesi imkânsız" dedi.
İKİ DÖNEM VEYA ‘PUTİN'İN ALTI SÜTUNU'
Mironov, Putin'in dengeli bir imaj oluşturmayı başardığını ve bu imajın önemsiz değişikliklerle başkanlık yaptığı tüm dönemlerde varlığını sürdürdüğünü söyledi.
Mironov, "Elbette ki başlarda daha gençti, şimdiki yaşı farklı ve izlerini bırakıyor, insan daha ağırbaşlı ve daha önemli bir görünüş sergiliyor. Fakat retoriğinde kullandığı başlıca imajlar, siyasi enstrümanlar ve metotlar, davranış şekilleri o kadar fazla değişmedi. O (Putin), hemen ortalığı düzene sokacak, ülkeyi birleştiren ulusal bir lider tutumunu gösterdi" diye konuştu.
Söz konusu imajın Rusya'nın 1990'lı yıllardaki kaosu aşma dönemine denk gelen birinci başkanlık döneminde oluştuğunu belirten Mironov, ikinci döneminse 2011-2012 yıllarındaki siyasi türbülanstan ve protestolardan sonra başladığını aktardı. Rus uzman, söz konusu gösterilerin Putin karşıtı gösteriler olmadığına, daha ziyade adaletsiz siyasi sisteme karşı yapıldıklarına ve bu dönemde Başkanın imajına bir bileşen daha eklendiğine dikkat çekti.
Mironov, "İkinci dönemde elde ettiği büyük başarı, tabii ki Kırım. Burada dış gündem oluştu ve Putin'in imajına, retoriğine ülkeyi uluslararası arenada yeni pozisyonlara ilerletebilen bir kişi imajı eklendi. Burada, büyük ülkenin toparlanması ile ilgili bir imge ortaya çıktı. Bu sorun, ülkemizde var olan ikinci büyük sorun, 1990'lı yılların sorunu ve bu. Dolayısıyla Putin'in retoriği ve imajı tamamen başarılı" ifadelerini kullandı.
Öte yandan Kostin, Putin'in iktidarda kaldığı dönem boyunca eylemlerindeki değerler karkasının hiç değişmediğini, Rus liderin her durumda bu karkasa dayandığını ve söz konusu dayanağın Putin'in şimdi aldığı desteğin de temelinde yattığını söyledi.
Rus uzman, ‘Putin ideolojisinin altı ana sütununu' belirleyerek, her şeyden önemli sütunun Rusya'nın devlet kişiliği ve vatanseverlik olduğunu belirtti. Kostin'e göre tüm Ruslar için demokrasi, serbest piyasa ekonomisi, sosyal adalet ve sosyal teminatlar, değerler karkasının içinde yer alıyor. Sütunların sonuncusu ise ‘önceki tüm prensiplerin ve ilerleyerek gelişmenin hayata geçirilmesi için gerekli koşul olan istikrar'.
Vergi reformunun ve ekonomik değişimlerin gerçekleştirilmesi, federatif ilişkilerin düzene konması konusunda sapmayan, ancak reel durumların dikkate alındığı temkinli bir ileri hareket olduğuna dikkat çeken uzman, "Hiç şüphesiz bu çok tutucu bir yaklaşım ve bence bu yaklaşım da Putin'e has bir özellik" diye konuştu.
GÜNDEMDEKİ SORUNLAR
Uzmanlar, Putin'in şu anki başlıca görevinin sisteme yeni ayar getirmesi, manuel kumandayı devreye sokma gerekliliğinden kurtarması olduğunu dile getirdi.
Lukyanov, başkanlık koltuğunda geçen son 5 yılın Putin'in hem Başbakan, hem de Cumhurbaşkanı koltuğunda oturduğu tüm dönemlerin en ağırı olduğunu öne sürdü ve bunun başlıca nedenleri olarak son dönemde gelişen krizleri ve özellikle 2013-2014 krizini gösterdi. Rus uzman, "(Putin Krizler ortamında) ne derece etkili hareket etti? Yeterli olduğunu düşünüyorum" dedi.
Lukyanov, uluslararası ortamda gözle görülebilir değişimler ve özellikle Amerika'nın politikasının değişmesi nedeniyle Putin'in başkanlık döneminin altıncı yılının daha farklı şartlarda geçeceğini, Rus liderin önceki başarılarının sıfırlanmayacağını, ancak şimdiye kadarki yöntemlerle daha fazla ilerleme kaydedilemeyeceğini söyledi.
Siyaset uzmanı Mironov, Putin'in oluşturulan başarılı imajının, 1990'lı yılların birçok sorununun geri döndüğü için zayıflayabileceğini savunarak, bu konuda Lukyanov ile aynı görüşü savundu. Mironov, "Yaşam seviyesi oldukça düştü, yolsuzluk, iktidar ile halk arasında iletişim eksikliği gibi sorunlar ön plana çıkmaya başlıyor… Putin'in iktidardaki ilk yıllarında çözdüğü ayrıcalıklı elit sınıfı, oligarşi sorunu yeniden baş gösteriyor" diye konuştu.
En son yapılan sosyal araştırmaların sonuçlarını hatırlatan Mironov, şu anda ankete katılanların yarısı bile Putin'e oy vermeye hazır olmadıklarını bildirdi. Rus uzman, sosyologların seçimlerinde kararsız kalanların oranının arttığını tespit ettiklerini ve bunun, Putin'in imajının da dâhil olduğu yeni bir siyasi türbülansın, bir krizin varlığına işaret eden ‘yeni bir vaka' olduğunu, imajın ciddi bir şekilde değiştirilmesine ihtiyaç olduğunu öne sürdü. Mironov, "Bu değişiklik retorik olmamalı, burada uluslararası arenada değil, ülke içinde yeni eylemlere ihtiyaç var" diye vurguladı.
Lukyanov, dünyada birçok ülkenin iç sorunlarına dönmeye başladığı ortamda ABD Başkanı Donald Trump'ın da kullandığı ‘Amerika her şeyden önce' sloganına dikkat çekerek, ‘Rusya'nın da aynı şekilde hareket etmesi gerekeceğinin, bu yapılmadan dışarıda elde edilen başarıların tek başına yeterli olmayacağının' altını çizdi.
Putin'in şu anki sisteme yeni ayar getirmesi ve onu ‘manuel kumandadan' kurtarması gerekeceğini aktaran Lukyanov, "Onun (Putin'in), yeniden kazanması halinde bu konuyla bundan sonraki dönemde ilgilenmesi gerekeceğini düşünüyorum" dedi.
PUTİN RADİKAL TEDBİR ALMA YOLUNA GİRER Mİ?
Mironov, Rusya liderinin şimdi ‘sosyal-ekonomik ve siyasi reformlar programı' ile öne çıkması gerektiğine dikkat çekerek, programı ‘hayalete, havada lafa veya geçici tedbirlere' dönüştürmeyerek, adını da aynı bırakması gerektiğini belirtti.
Öte yandan Sosyal-Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Enstitüsü uzmanlarından Aleksey Zudin, aynı konuya değinerek, yeni ekonomi politikasına ciddi bir ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Zudin, Putin'in ileride yapılacak seçimlere katılması ve galibiyet alması durumunda programın içeriğinin bu durumlara bağlı olacağını savundu.
Mironov ise, 1996'da yaşanan soruna benzer bir sorunun ortaya çıkabileceğini öne sürdü. O zaman Boris Yeltsin, reytingi düşmüş olmasına rağmen seçilmiş, sonraki yıllarda ise ‘meşruiyetini geri getirmeyi başaramadığı için' kendisine halef aramak durumunda kalmıştı.
Mironov, "Dürüst olmak gerekirse Putin, ülkedeki kilit sorunların çözülmemesi durumunda kısa zamanda aynı sorunla karşı karşıya kalabilir" dedi.
Öte yandan Mironov, ‘Putin'in radikal adım atma yoluna girer mi?' sorusunun cevabını ararken, Rus liderin kendi meşruiyetini ve imajının ülkede algılanmasını sağlamak için böyle bir adımın gerekli olacağını savundu.