00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
9 dk
HABERLER
12:00
6 dk
YAPAY ZEKA GÜNLÜĞÜ
14:05
54 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:00
9 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
9 dk
HABERLER
07:00
4 dk
HABERLER
09:00
5 dk
HABERLER
11:00
5 dk
PARANIN HAREKETİ
11:30
9 dk
HABERLER
12:00
5 dk
GÜN ORTASI
12:05
84 dk
HAFTANIN KEYFİ
14:05
44 dk
HABERLER
15:00
5 dk
SPOR BÜLTENİ
15:30
5 dk
HABERLER
17:30
10 dk
HABERLER
18:00
11 dk
HABERLER
19:00
9 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Biden’ın BM konuşması çok kutupluluğun resmen kabulü, Çin ve Rusya, ABD'yi buna mecbur bıraktı'

‘Biden’ın BM konuşması çok kutupluluğun resmen kabulü, Çin ve Rusya, ABD'yi buna mecbur bıraktı'
Abone ol
Prof. Ünal’a göre, Biden’ın BM konuşması çok kutuplu dünya düzeninin Amerika tarafından resmen kabulü. ABD'yi Çin ve Rusya gibi güçlerin buna mecbur bıraktığını söyleyen Ünal, İran'ın ŞİÖ üyeliğine alınmasının hem AUKUS hem de Afganistan'a yanıt olduğunu kaydetti. Ünal, "Çok kutupluluk içinde hiçbir şey merkezi ve temel bir şey olmayacak" dedi.
ABD Başkanı Joe Biden’ın ilk BM Genel Kurul konuşması yeni savaş ve müdahaleler yerine diplomasi vurgusu taşırken, yeni Soğuk Savaş istemedikleri söylemi üzerine oturdu. Çin ve Rusya'nın anılmadığı konuşmada, ABD'nin 'tüm insanlığın haklarını' savunacak güç olarak sunulması dikkat çekti.
Biden'ın konuşmasının daha geçen hafta Asya Pasifik'te Britanya ve Avustralya ile hassas teknoloji paylaşımını da içeren yeni savunma paktı AUKUS'un ardından gelmesi dikkat çekti. AUKUS'un ilan edilmesinin hemen ardından da Asya ülkelerinin liderleri Şanghay İşbirliği Örgütü'nün zirvesinde buluştular. Afganistan'dan yayılma potansiyeli taşıyan terörizm, uyuşturucuyla mücadele ve istikrarsızlığa odaklanan ŞİÖ liderleri, İran'ın örgüte tam üyeliği için de düğmeye bastılar.
Üst düzey diplomasinin yoğunlaştığı BM sahnesindeki mesajlar, AUKUS ve Asya ülkelerinin tutumlarını Maltepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hasan Ünal ile konuştuk.

'ABD çok kutupluluğa mecbur edildi'

Prof. Hasan Ünal’a göre, Biden’ın BM konuşması çok kutuplu dünya düzeninin Amerika tarafından resmi olarak kabul edilmesini taahhüt ediyor. Amerikan Başkanı'nın artık güç kullanmayı değil diplomasiyi önceleyeceklerini vurguladığını belirten Ünal, ABD'nin bu duruma mecbur bırakıldığı görüşünü dile getirdi. Ünal ülkeler arasında sürtüşmelerin devam edebileceği ancak dünyanın yöneliminin çok kutupluluk olduğu değerlendirmesinde bulundu:
“Ben konuşmayı çok kutuplu dünya düzeninin Amerika tarafından resmi olarak kabul edilmesini taahhüt eden bir konuşma olarak düşünüyorum. Çünkü ‘20 yıllık savaşa son verdik’ diyor. Bu sadece Afganistan’daki savaş anlamına gelmiyor. Diğer bölgelerde de artık güç kullanmayı ön planda tutmayan hatta tamamen planından çıkarmış bir Amerika’dan bahsediyor. Bunun yerine diplomasi vs diyor. Özellikle koronavirüsle mücadele, iklim krizi ve güç kullanma. Bunları şu şekilde düşünürsek, Amerika aslında bu noktaya mecbur edildi. Çok da bilerek, isteyerek bunu planlayarak gelmedi Amerika. Dünyada yükselen diğer güçlerin etki alanlarını genişletmeleri, Amerikan ekonomisinin beklenen performansı gösterememesi veya rakiplerinin daha üstün performans göstermesi, daha nitelikli olduklarını kanıtlamaları ve saire, bu beklenen çok kutupluluğu beraberinde getirdi. Bu çok kutupluluk içinde diyor ki ‘soğuk savaş istemiyoruz’. Soğuk Savaş iki kutupluluğu ifade eden bir kelimeydi. Soğuk Savaş olmayacak zaten, çünkü iki kutupluluk olmayacak. Ama çok kutupluluk var ve çok bölgede çok ‘soğuk savaş’ olabilir. Türkiye ile Yunanistan arasında bir Soğuk Savaş olabilir. Çin’i kuşatma politikaları açısından Amerika’nın izleyeceği ya da yapacağı diplomatik ve askeri hamleler bir tür Soğuk Savaşı beraberinde getirebilir. O bölgeyle sınırlı bir Soğuk Savaş’ta Rusya Çin’e özellikle askeri destek vermek zorunda hissetmeyebilir. Bunların hepsini göreceğiz."

'Hem Çin’e karşı mesafeliler hem de para kazanıyorlar'

AUKUS ismi verilen yeni paktın Avustralya'nın yakın ticaret ortağı Çin'le ilişkilerinde sıkıntı yaratacağını belirten Ünal, Japonya ve Hindistan gibi ülkelerin tutumlarının da bundan sonrası için belirleyici olacağını dile getirdi. Ünal, bu ülkelerin Çin'le kurdukları ekonomik ilişkileri de anımsattı:
"AUKUS ittifakı, yani ABD, Büyük Britanya ve Avustralya’yı içine alan bir ittifaktan bahsediyoruz. Bu ittifak bölge dışı sayılabilir. Gerçi Amerika aynı zamanda Asya-Pasifik ülkesi diye de değerlendirilir, Batı kıyılarından itibaren aldığınızda. Hatta ekonomik hareketliliğin daha büyük bir kısmı orada cereyan ediyor. Burada esas Asya-Pasifik ülkesi olan Avustralya’nın böyle bir işe girişmesi, Çin’i kuşatma politikasında aktif bir rol oynaması kendisi açısından doğru bir politika mı? Bunu ileride göreceğiz. Asya-Pasifik bölgesinden Avustralya’ya katılacak başka ülkeler olacak mı? Örneğin Japonya, Hindistan. Bunlar şu anda istekli görünüyorlar ama önümüzdeki yıllarda nasıl bir politika izlerler, bilmiyorum. Ekonomik tarafına baktığımızda örneğin Avustralya Çin’le çok ciddi yakın ilişkiler içinde olan bir ülke. Çin’e yeraltı kaynakları, madenler ve saire satıyor. Bundan da çok ciddi ekonomik büyüme elde ediyor. Çin’in ekonomik yavaşlama gösterdiği zamanlarda Rusya’yla ekonomisinde de yavaşlama oluyor. Dolayısıyla ileriden bunlar nasıl bir tablo ortaya çıkaracak? Mesela Japonya, Çin’deki en büyük yatırımcılardan bir tanesi. Dolayısıyla bunlar Amerika’nın Çin’i kuşatma politikasını nasıl anlayacaklar? Buna ne anlam verecekler? Yani, Amerika şu anda bunun askeri bir anlamı olmadığını söylüyor ama askeri anlamı yoksa zaten geriye ne kalıyor? Diğer ülkeler zaten hem Çin’e karşı mesafeliler hem de yoğun bir işbirliği içindeler. Ciddi para kazanıyorlar bu işten. Dolayısıyla bu işin geleceğini göreceğiz."

‘19. yüzyılın sömürgecilik rekabetinden daha sert rüzgarlar esiyor’

Ünal'a göre AUKUS paktının ilk zayiatı NATO içinde Fransa'nın düşürüldüğü durum oldu. AUKUS yüzünden Avustralya'dan aldığı denizaltı ihalesini kaybetmiş Fransa ile onun yerine nükleer denizaltı satışına talip Britanya arasındaki gerilime atıf yapan Ünay, iki ülke basınında yazılanlar yan yana getirildiğinde 19. yüzyılın sömürgecilik rekabetinden daha sert rüzgarlar estiğini söyledi. Ünal, tüm bunların Macron gibi Atlantikçi bir başkan varken gerçekleşmesine dikkat çekti:
“Ama bu AUKUS anlaşmasının ilk zayiatı NATO, Avrupa içerisinden oldu; Fransa. Amerika’nın pazarda önce alıp sonra sattığı ülkelerden ya da gruplardan oluşan listeye Fransa da eklendi. Bu çok da kolay değil. Çünkü İngiltere ile Fransa birbirlerine bayramlık ağızlarını açmış durumdalar. İngiliz ve Fransız basınında yazanlar yan yana getirildiğinde 19. yüzyılın sömürgecilik rekabetinden daha sert rüzgarlar esiyor adeta. Üstelik Fransa’yı Atlantikçi bir başkan yönetirken tüm bunlar oluyor. Yani daha Avrupa’ya yönelik özellikle Amerika karşıtı olmayı benimseyen bir başkan değil. Fransa’dan en Atlantikçi bu kadar çıkarabiliyorsunuz. En azından finans piyasaları, ekonomik politikaları itibari ile. Hem bir yandan Fransa’nın geleneksel kodları çıkıyor, NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiği, Avrupa’nın kendi güvenlik otonomisine sahip olması gerektiğini söylüyor ama aynı zamanda Atlantikçi bir Fransa başkanı var. Fransızlar ciddi bir şekilde ‘bu işin yansımaları nasıl olacak’ diyorlar. Bunu bekleyip görmek lazım.”

'Şi'nin Latin Amerika ülkelerine mesajı dikkat çekiciydi'

Prof. Ünal, AUKUS'un ilan edilmesinin hemen ardından Çin lideri Şi'nin Latin Amerika'ya yaptığı çağrıya dikkat çekti. Çin'in ülkelerin rejimleri ve yönetim biçimlerine bakmadan hareket ettiğini söyleyen Ünal, çok kutuplu bir dünya düzeninde ABD'nin yaptığı gibi başka ülkelere müdahale etmenin daha zor olacağını belirtti:
“Aslında Şi bir mesaj verdi. Şi, Latin Amerika ülkeleriyle birliktelikten bahsediyor. Ama bu zaten hiçbir zaman Amerika’nın yaptığı gibi askeri unsurlar içeren bir ülkeyi kuşatma, çevreleme gibi anlamlar içermiyor. Dolayısıyla burada da bunlar söz konusu değil. Ama Şi’nin böyle bir karşı hamlesi var şu anda. Şi’nin elindeki en önemli şey, Çin şunu diyor; ‘kardeşim biz başka ülkelerin rejimi şuymuş, yönetim biçimi böyleymiş, o ülkenin filanca ülkeyle olan sorunları buymuş, biz bunlara karışmıyoruz’. Amerika’nın yaptıklarını yapmayacağız demeye getiriyorlar. Bu konuda da belli bir istikrar sağladıkları söylenebilir. Çin’in ilk önce dünyadaki en büyük güç haline dönüşmesi lazım. Mesela Biden’ın konuşması içerisinde de önümüzdeki 10 yılın çok önemli olduğunu bahsetmiş olduğunu vurgulayalım. 10 veya 15 yıl içerisinde muhtemelen Çin, dünyanın en büyük ekonomisi haline gelecek. O zaman gidişat biraz daha farklılaşabilir. Bu şu anlama gelmiyor. Çin etrafındaki ülkelere daha emperyalist davranacak, bunları söylemek için çok erken. Çok kutuplu bir dünya düzeninde bunları yapmak çok da kolay değil zaten."

'İran'ın ŞİÖ'ye alınması hem AUKUS'a hem de Afganistan'a yanıt'

Ünal, AUKUS karyısında ŞİÖ'nün hamlesinin ise İran'a tam üye olarak bünyesine almak olduğunu vurguladı. Bu durumun ABD'nin Afganistan'dan çekilmesine yanıt bağlamında da düşünülmesi gerektiğini belirten Ünal, İran'ı ABD'yle nükleer müzakerelerde güçlü konuma getirdiği değerlendirmesinde bulundu. Ünal, tüm bunların Batı'nın küresel liderliğini kaybetmesiyle ilgili pek çok şey anlattığı görüşünde:
"ŞİÖ’nün hamlesi de İran’ı tam üye almakla oldu belki. Bu iki açıdan önemli. Birincisi Afganistan açısından önemli. Çünkü Afganistan’ın çevresindeki ülkelerin çoğu ŞİÖ üyesi oldu şu anda. Çin, Rusya’nın doğrudan sınırı yok ama Tacikistan ve Özbekistan, dolayısıyla bu ülkeler ve İran, ŞİÖ üyeliği yok ama Türkmenistan, bir sonraki aşamada o da girebilir. Dolayısıyla oradan hem Afganistan’la ilgili bir hamle olduğunu söyleyebiliriz hem de küresel bir karşılığı olduğunu. Çünkü İran’ı güçlü bir konuma getiriyor. Amerika’yla nükleer anlaşma müzakerelerinde yeniden başlayacağı dönemde, İran’da devlet başkanı kısa bir süre önce seçildi ve Amerika’yla nükleer anlaşmayı yeniden müzakereye oturacaklar. Öyle görünüyor ki, çok kutuplu dünya düzeninin belirgin hale gelmesiyle İran da nükleer anlaşmaya dönüş konusunda eskisi kadar istekli şartlarda müzakere etmeyecek gibi. Daha rahat şartlarda müzakere edecek gibi. Bütün bunlar Batının aslında küresel liderliğini kaybetmesiyle ilgili pek çok şey söyleyebileceğimiz unsurlar.”

'Çok kutupluluk içinde hiçbir şey merkezi ve temel bir şey olmayacak'

ABD'nin AUKUS'ta 'karanlıkta bıraktığı' Fransa ve Almanya'nın bundan sonraki süreçte birlikte hareket edebilme yeteneğini sorgulayan Ünal, Avrupa Birliği'nin ABD'den bağımsız hareket edebilme zorluğuna dikkat çekti. Ünal, ABD'nin Rusya ile ilgili olanlar dahil politika dayatmalarına itiraz eden yeni bir dönemin işaretlerinin görüldüğünü söylerken, bunların şimdilik spekülatif düşüncelere denk geldiğini ekledi:

“Almanya bu AUKUS anlaşmasıyla ilgili kendilerine hiçbir bilgi verilmediğini söylemenin ötesinde resmi bir açıklama yapmadı. Acaba Fransa ve Almanya birlikteliğini muhafaza edebilecek mi? Fransa-Almanya birlikteliği bütün Avrupa Birliği’nin her şeyin esası. Eğer birlikte hareket edemeyecekse o zaman Avrupa Birliği’ne Fatiha okunabilir. Sonu gelmiş anlamına gelir. Birlikteliklerini sürdüreceklerse hangi ülkelerle nasıl bir Avrupa ordusu kuracaklar? Ufak tefek, bir sürü küçük işe yaramaz ülke Avrupa Birliği’nin içine toplandı. Bunlardan ne ordu oldu ne kaynak yaratılır ne başka bir şey olur. Bunlar kaynak tüketir, güvenlik tüketir. Güvenlik oluşturabilecek kabiliyeti sınırlı olan ülkeler. O zaman Fransa ve Almanya’nın bütün politikalarını gözden geçirmesi lazım. Fransa ile Almanya bir ara, ‘biz Amerika’dan bağımsız olarak Ukrayna meselesinden tutun da birçok konuda Rusya’yla görüşmeliyiz. Çünkü Amerika bir anda geliyor ve bize ambargo uygulayın' diye baskı yapıyor, bu bize de zarar veriyor’ demişlerdi. Putin de onlara ‘çok iyi fikir ama buraya Türkiye’yi de alalım, dörtlü görüşelim’ demişti. Şimdi buraya gelebilir. Giderek artan bir oranda eti budu olan ülkeler bir araya gelebilir. Bunların hepsi anlamlı fakat spekülatif düşünceler. Önümüzdeki aylarda, yıllarda göreceğiz. Ama bu çok kutupluluk içinde hiçbir şey merkezi ve temel bir şey olmayacak. Mesela devletler NATO’ya gidecekler başka bir şey konuşacaklar, oradan çıkıp birbirleri aleyhine de olabilecek başka girişimlerin içinde de olacaklar. Bu da gayet normal çok kutupluluk tezahürleri.”

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала