Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun planının ABD'den onay alamadığını belirten Gürsel'in Al-Monitor'da yer alan yazısının tamamı şöyle:
“Rusya’nın desteğindeki Suriye ordusunun Türkiye ile Halep arasındaki koridoru Şubat başında kesmelerinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Suriye’ye sokma arzusunun çok arttığı biliniyordu.
‘TÜRKİYE’NİN PLANI ABD’DEN DESTEK BULMADI’
Ankara’nın Suriye’ye kara birliklerini tek yanlı olarak sokması halinde Rusya’nın buna askeri karşılık vereceği ve bunun iki ülke arasında bir savaşa neden olacağı da öngörülüyordu. Hatta Rusya’nın Türkiye’yi böyle bir durumda gerekirse taktik nükleer silah kullanmakla tehdit ettiği bile öne sürüldü.
Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunmaya istekli olduğu ve bu yönde hazırlık yaptığı yolundaki haberlerin Şubat başında duyulmasının üzerinden yaklaşık iki hafta geçtikten sonra ise Ankara’dan tam tersi doğrultuda açıklamalar geldi.
'UÇUŞA YASAK BÖLGE RUSYA'NIN DAHLİYLE ZORA GİRDİ'
Önce Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın konuştu. 20 Şubat’ta bir televizyon kanalının canlı yayınında soruları cevaplandıran Kalın şunları söyledi:
Kalın’dan dört gün sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Suriye’ye askeri müdahalede bulunulmayacağını teyit eden açıklaması geldi. El Cezire televizyonunun Arapça kanalının sorularını cevaplandıran Davutoğlu, müdahaleye isteksizliğinin gerekçesi olarak “Arap muhalefeti”ni gösterdi: “Neden Türkiye Musul’u özgürleştirmek, oraya destek olmak için Musul’a gittiğinde Arap Birliği Türkiye’yi kınadı ve geri çekilmemizi talep etti? Eğer Suriye’ye askeri müdahalede bulunursak Arap ülkelerinin bizi savunacağının ve destekleyeceğinin garantisini bize kim verecek?”
“Esad rejimini devirip Şam’da İslamcıları iktidar yapmak” şeklinde özetlenebilecek Suriye politikası çok uzun zaman önce çökmüş, desteklediği cihatçılar ve sair radikal İslamcılar Rus destekli Suriye ordusu ve Kürtlerin silahlı gücü YPG karşısında sürekli gerileyen ve “Suriye’ye askeri müdahale” niyetinden de vazgeçen Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin Suriye’ye yönelik iddialarını sürdürebilmek için bundan sonraki seçenekleri ne olabilir?
'ANKARA'NIN ÇOK FAZLA SEÇENEĞİ YOK'
Gerçekten de 14-17 Şubat tarihleri arasında devam eden topçu ateşi, Ankara rejiminin Suriye’deki sınıra yakın bölgelere ilişkin asıl kaygısının IŞİD ya da El Nusra değil, terörist olarak nitelediği Kürt YPG olduğunun bir göstergesiydi.
'DAVUTOĞLU TARİHİ İTİRAFTA BULUNDU'
Bir de tabii, Ankara’daki karar vericiler Şam’daki rejimi devirememelerine rağmen 2015’in ilk yarısına kadar en azından geriletmiş olmalarının da kendilerine Suriye denkleminde doğal bir pozisyon sağladığını düşünüyor olabilirler…
El Cezire’nin “Türkiye ve diğer ülkelerin Suriye halkını desteklemek üzere müdahil olmaları için ne gerekiyor?” şeklindeki kışkırtıcı soruya Davutoğlu’nun verdiği yanıtı bu gözle de okumayı deneyelim: “Eğer Suriye halkına Türk desteği yoksa kendilerini nasıl savundular? Halep’i savunabilirler miydi? Eğer bugün gerçek Suriye ılımlı muhalefeti varsa, bu Türkiye’nin sayesindedir. Eğer bugün rejim ülkenin tüm topraklarını kontrol edemiyorsa, Türkiye’nin ve diğer bazı devletlerin sayesindedir. Eğer geçen hafta Rusya’nın Daeş’i hedef almadan Tel Rifat, Halep ve Azez’e 500 uçuşla yaptığı ağır bombardımana rağmen Suriye halkı hala orada ve topraklarını savunuyorsa, bizim desteğimiz sayesindedir. Bu desteğe devam edeceğiz.”
'RUSYA İLE ASKERİ ÇATIŞMA İHTİMALİ HER ZAMAN SÖZ KONUSU'
Rejim muhalifleri kendilerini Davutoğlu’nun tabiriyle Türkiye sayesinde savunabilmişlerse bu da ancak Türkiye’den gönderilen silahlar sayesinde olmuştur. Davutoğlu’nun bu sözleri silah yardımının dolaylı ikrarı niteliğindedir. Davutoğlu “desteğe devam edeceğiz” dediğine göre bu destek “silah yardımı”nın devamını da çağrıştırır.
Dolayısıyla Ankara müdahaleden vazgeçmiş olsa da sürdürdüğü bu pozisyon nedeniyle Rusya ile askeri çatışma ihtimali her zaman söz konusudur.