ABD’nin yeni başkanı seçilen Donald Trump’ın kabinesi ve danışmanları şekilleniyor. Washington koridorlarında Trump’ın kabinesi ve danışmanları bir numaralı gündem maddesi haline gelirken, kesinleşen isimlerden biri Trump’ın ulusal güvenlik danışmanlığı üstlenecek Korgeneral Michael Flynn oldu. Rusya ile işbirliği yanlısı olan Flynn’in, Türkiye’nin darbe girişiminin arkasında olmasını gerekçe göstererek iadesini istediği Fethullah Gülen’i Kaide lideri Usame Bin Ladin’e benzeten ve iadesi konusunda Ankara ile işbirliği yapılması gerektiğine işaret eden yazısı ses getirmişti.
Peki ABD’nin rotası bundan sonra nasıl seyredecek? Rusya ile ilişkiler ve Türkiye ile ilişkiler nerelere evrilebilir, olası senaryolar neler? BirGün gazetesi yazarı gazeteci İbrahim Varlı ile konuştuk.
Trump yönetiminin ABD siyasetine nasıl bir soluk getireceği ile ilgili çok fazla bir öngörüde bulunulamadığını belirten Varlı, "Etrafında topladığı isimler çok farklı isimler var. Çekirdek kadroya daha çok isim girecek gibi. Farklı isimler telaffuz ediliyor. Bunlar muhtemelen kendi mezhebince Donald Trump'ı ve ABD'nin yeni yönetimini etkileyecektir. Her gelen kendi kadrosuyla gelecektir. Ama şu an bir belirsizlik söz konusu. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Buradan nasıl bir sonuç çıkacağı muamma" değerlendirmesi yaptı.
'ABD VE RUSYA İLİŞKİLERİNİ RAYINA SOKABİLECEĞİ İZLENİMİ UMUT VERİCİ'
Rusya ile ilişkileri rayına oturtacağı sinyalleri vermesinden ötürü Donald Trump döneminden şimdilik umutlu olunabileceğini ifade eden Varlı, son dönemde kamuoyu bölgesel sorunlara saplanıp kalsa da aslında Rusya ile ABD arasında ciddi bir küresel hegemonya mücadelesi olduğuna değindi. Bu durumun kısa vadede sıcak savaşa dönüşecek ya da dönüşmeyecek bir durum olsa da, birçok ülkeyi 'kulvar dışına' attığına dikkat çeken Varlı, "Ukrayna bu haldeyse şimdi bu ABD ile Rusya arasındaki bilek güreşinin bir sonucudur. Trump bu ilişkilerin normal rayına oturtulacağına dair bir profil çizdi şimdiye kadar. Rusya'yı da kendisine biraz daha yakın görüyor olabilir. Putin de böyle aklına estiği gibi hareket edebiliyor. Biraz daha ‘Trumpvari’ bir yönetim sergileyecekmiş gibi. Tek adamlık, çeşitli potlar da kıran ama agresif çıkışlar…" dedi.
ABD-Rusya yakınlaşmasının Ortadoğu’ya da etkisi olacağını savunan Varlı, Trump’ın IŞİD’le mücadeleye ve Suriye’deki ılımlı muhalifler diye tabir edilen grupların desteklenmeyeceğine vurgu yapan tonunun son derece önemli olduğunun altını çizerek "Mesele sadece Irak ve Suriye coğrafyasında IŞİD değil, IŞİD kadar tehlikeli bir sürü cihatçı örgüt var. Şam'ın Fethi ya da eski adıyla Nusra Cephesi, Kaide gibi… Bunlara destek sunmayacağını örtülü de olsa söylemesi umutlu gelişmeler" ifadelerini kullandı.
Ankara tarafından Trump’ın seçilmesinin sevinçle karşılanmasının garip ve çelişkili olduğunu söyleyen Varlı, yeni ABD başkanının özellikle Ortadoğu’da Türkiye’nin çıkarlarına ters politikalar izleyeceğine dair beyanatlarına dikkat çekerek "Ankara o kadar çok sevindi ki Trump'ın seçilmesine sanırım farkında değiller. Çünkü Trump'ın birçok politikası AKP'nin yani bu Neo-Osmanlıcıların, AKP Türkiye'sinin politikalarıyla zıtlaşan politikalar. Ama ‘FETÖ Clinton'a yardımda bulundu’ iddiası üzerinden veya Clinton'ın ‘YPG'ye Suriyeli Kürtlere yardım edileceğini’ söylemesinin ardından herkes Trumpçı kesildi. Ama Trump bu anlamda Clinton'a oranla Türkiye'ye daha uzak bir profil çiziyor. Clinton silahlandıracağız dediyse de Trump'ın da buna yakın ifadeleri var. Trump’ın ‘Esad yönetimi ile diyalog kuracağız, çözüm ordan geçiyor’, ’Ilımlı muhalifler diye birşey yok’ diye sözleri var" tespitinde bulundu.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde giriştiği Fırat Kalkanı operasyonunda desteklediği ÖSO’cu grupların da bahsi geçen 'ılımlı gruplar' arasında olduğuna dikkat çeken Varlı şu değerlendirmeyi yaptı: "Bunlar resmen Türkiye ile ittifak içerisindeler. Ayrıca Trump'ın kadrosunda yer alması muhtemel isimler, ‘Müslüman Kardeşler'i terör örgütü listesine alabiliriz' diyor. Bu AKP'nin suistimal ettiği konulardan birisi. Ankara ile çelişiyor ve sıkıntı yaşayabilecek bir pozisyonda. Trump'ın Rusya ile ilişkileri geliştirecek olması Rusya ile Türkiye'nin Fırat Kalkanı harekatını dışarıda bırakırsak farklı pozisyonlarda yer alması.. Bunlar Ankara'nın aleyhine gelişmeler. AKP hükümeti bunların çok farkında mı değil mi yoksa buna rağmen mi sevinç çığlıkları atıyor bilmiyorum. Clinton'ın Kürtleri silahlandıracağım sözünü çıkarın geri kalan herşey AKP ile daha paralel çizgideydi. Uygulamaları da öyleydi. Türkiye ile ilişkiler ya krize gebe olacaktır. Bizimkiler ‘Trump geldi yaparız ederiz’ diyorlar ama bu zor."
'İZOLASYONİST BİR POLİTİKA İZLEMESİNİ BEKLEMEK YANLIŞ'
Trump’ın Ortadoğu’da izolasyonist bir politika izlemesi beklentisinin gerçek hayatta bir karşılığı olmadığını savunan Varlı, "ABD Suriye ve Irak'ı Rusya'ya ve İran'a mı bırakacak. ABD gibi bir güçten, dünya jandarmalığına soyunan bir güçten bahsediyoruz. ABD hegemonyası 10-20 yıl öncesine göre gerilese de hala bir hegemonik güç. Buraları bırakıp gidebilir mi? Gittiği anda Rusya Çin ve İran girecek. Bu tarz okumaları nasıl yapıyorlar ben şaşıyorum. Bunun içi kahin olmaya gerek yok" çıkışı yaptı.
ABD’nin yeni başkanının Trump seçilmesiyle Avrupa’da yaşanan panik halinin anlaşılabilir olduğunu söyleyen Varlı, bunu AB’nin güç kaybetmesiyle ilişkilendirdi. Obama yönetiminin aksine Trump’ın Rusya ve Çin ilişkilerini düzeltmesiyle AB’nin bir anlamda pas geçilmiş olacağına dikkat çeken Varlı, şu ifadeleri kullandı: "Bu korku, TTİP’e yönelik bir kaygı, endişe yaratmış durumda. AB’nin zaten ekonomik, siyasi hatta kültürel anlamda kendi içerisinde sıkıntıları var. Biraz kendini yalnız hissediyor ve bu sorunların üzerinden gelebilecek bir gücü de çok yok. İngiltere'nin ayrılması, İtalya'daki sıkıntı, Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nin farklı bir mecra arayışı nedeniyle AB'deki sıkıntı büyük. AB'deki Rusya'ya karşı tutunabilme çok mümkün görünmüyor. Rusya'nın Bulgaristan ve Moldova'da Rus yanlısı partilerin iş başına gelmesi domino etkisi şeklinde gelişen gelişmeler. Almanya’da bunların da etkisiyle ‘Rusya bizim tarihsel ve coğrafi olarak komşumuz. Düzgün ilişki kuralım. Kışkırtmayalım. Bütün yumurtaları aynı sepete koymayalım. İngiltere ve AB'nin kayığına binip bunlar nedeniyle Ortadoğu ve Rusya politikalarında bu kadar hırçın olmayalım’ görüşü hakim."