‘20 GÜNDE 2 BÜYÜK MACERA’
Türkiye'de iktidarı ellerinde tutanların 'Yeni Osmanlı ve İmparatorluk' heveslerinin depreşmiş göründüğünün savunulduğu raporda, "Bu hevesle, Rusya’nın tahriki, NATO’nun teşvikiyle, dış politikada zafiyet alameti olan, bir sonraki adımı düşünmeyi, olacakları hesap etmeyi bir kenara bırakarak, 20 günde 2 büyük maceracı adım attılar" denildi. Raporda bu iki adım ise şöyle dile getirildi:
"Rus Savaş uçağını düşürerek, uluslararası hukuk ve egemenliğin korunması açısından atılan haklı bir adımda, öngörüsüzlük ve zamanlama yanlışıyla, ülkemizi, insanlarımızı, ekonomimizi ve bölgedeki konumumuzu sıkıntılı bir noktaya getirdiler. Musul’da, Başika’ya görüntüde eğitim amaçlı askeri üs harekâtı gerçekleştirerek, Irak’ta bayrak göstermeye çalıştılar. Attıkları bu adım, Rusya’nın, Bağdat’ın, ABD’nin, Şiilerin ve İran’ın tepkisiyle karşılaşınca, Irak Başbakanı’na mektup yazıp geri adım attılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunu kırdılar."
Raporda hükümet'n Musul’da attığı adımla Türkiye'yi olmadık badirelerin içine sokabilecek bir süreci devreye soktuğu ifade edildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun TSK’nın askeri eğitim amacıyla Başika’ya gittiğini, Irak’tan toprak talebi ya da Irak topraklarının işgali gibi bir amaç olmadığını söylediği belirtilen raporda, "Irak Başbakanının, Irak Parlamentosu’nun ve Irak Savunma Bakanlığının tepkisinden anlaşılıyor ki, hükümetin bu girişimi, Irak merkezi hükümetine bilgi verme, onay ya da izin alma gereği duyulmaksızın, oldu bitti şeklinde atılan bir adımdır" denildi.
Eski Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’nun görevden ayrılmadan önce gerçekleştirdiği Erbil ziyareti sırasında, Barzani yönetimi ile 4 Kasım’da bu yönde bir mutabakat anlaşması imzaladığı, Başika’daki operasyonun da buna dayanılarak gerçekleştirildiği belirtilenraporda, şu görüşlere yer verildi:
"Bağdat yönetiminin bilgisi dışında, merkezi yönetimin ve Irak parlamentosunun onayı olmaksızın atılan bu adımın, gerek uluslararası hukuk gerekse Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Bağdat Merkezi Yönetimi ile ilişkileri bağlamında Irak’ın içişlerine karışma, anayasasını yok sayma anlamına geldiği, gösterilen tepkiler ve yapılan resmi açıklamalarla ortadadır… Her ne kadar Başika, Peşmergelerin kontrolünde olsa da, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin sınırları içersinde değil ve Irak Merkezi Yönetimi’nin toprağı. Sizin Barzani yönetimiyle anlaşma yapmış olmanız, Bağdat açısından bağlayıcı değildir."
Raporda, Irak hükümetinin tepkileri üzerine, Barzani ile anlaşmanın bir kenara bırakılıp bu sefer Başbakan'ın ağzından TSK’yı Musul Valisi’nin davet ettiğinin, IŞİD’e karşı Musulluların eğitildiğinin ifade edildiği belirtildi. Raporda, "Bir ülkenin Başbakanının haberi olmayan bir operasyonu, o ülkenin bir valisinin talebiyle nasıl uygularsınız? O zaman, Türkiye’de 81 ilin valisinden birisinin, bir yabancı ülkenin silahlı güçlerini iline davet edip üs vermesine sessiz mi kalacaksınız? Bu kadar mesnetsiz, anlamsız, hukuki ve diplomatik içerikten yoksun bir savunma olabilir mi?" ifadesi kullanıldı.
‘TÜRKİYE, RUSYA’DAN SONRA ABD İLE DE KARŞI KARŞIYA GELDİ’
Raporda, Türkiye'nin Musul'a asker göndermesinin olası sonuçlarıyla ilgili de şu analiz yer aldı:
"Hükümet Musul’da attığı bu adımla, Türkiye’yi Irak ve Suriye’deki sıcak savaşa bir adım daha yakınlaştırmıştır. Suriye’de çözüm için yürütülen Viyana müzakerelerinde Rusya ile ipleri kopartan Türkiye, Musul adımıyla ABD ile de karşı karşıya gelmiş durumdadır. Bunun bir sonraki aşaması, Viyana sürecinin tıkanması ya da Türkiye’nin Viyana müzakerelerinde yalnızlaşması, dışlanmasıdır. Bunun anlamı, AKP hükümetinin Irak ve Suriye politikalarının tümüyle iflasıdır. Daha da tehlikelisi bu adımla birlikte hükümet her an en küçük bir kıvılcımla ateşlenmeye müsait savaşın içine Türkiye’nin de daha yakından ve hızla çekilmesine zemin hazırlamıştır."