Cumhuriyet'ten Duygu Güvenç'e konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in açıklamaları şöyle:
Dört lider neden bir araya gelmesin? Benim açımdan sorun yok ama şöyle bir durum var. Bu ittifak sadece milletvekilleri ile ilgili. Cumhur İttifakından farklı; DP bizim listelerimizden gidecek ve 3 parti ayrı ayrı milletvekili listeleri hazırlayacak.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı var, Sayın İnce. Kendisine başarılan diliyorum, çok sevdiğim bir arkadaşımdır. Ben önceden ilan ettim, ikinci tura bu sistemde kim kalıyorsa, şerhsiz, koşulsuz, destekleyeceğiz. Sorunumuz yok. Ama bu Cumhur İttifakı gibi el ele tutuşup, iş yapamama nedenimiz, cumhurbaşkanı adaylarımız var; Ben, İnce, Karamollaoğlu… Şimdi dördümüz bir araya geldik diyelim; DP Genel Başkanı da dahil. Biz milletvekilliğinde ortağız, ama cumhurbaşkanı adaylığında değil. Sayın Kılıçdaroğlu bana oy mu isteyecek? Görünmeyen bu. Adayız biz; yani 3 partinin cumhurbaşkanı adayı var. Yoksa yan yana gelmenin bir sakıncası yok; elbette geliriz. Ama ortak miting dediğinizde onu bilmiyorum. Benim açımdan sorun yok ama ben onu bilmiyorum. Henüz bunları konuşmadık; bu engelli koşuda, düzenli, düzeyli bir sonuca odaklandık.
'CHP'Yİ ATALIM DEMİŞİM GİBİ OLDU, ÇOK ÜZÜLDÜM'
KÜRT SORUSUNU KONUSUNDA NE YAPACAK?
'TÜRKİYE'YE BİR BAYRAM SOFRASI GEREK'
Türkiye’nin bir bayram sofrasına oturma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, yani anneannelerin, babaannelerin evinde yapılan, o aileden Diyarbakırlı gelinle, Edirneli damadın da olduğu, kulağı küpeli kuzenle, saçı kırmızı veya mor bir yeğenin olduğu, başörtülü hala, teyze ve ablaların bulunduğu bir sofradan söz ediyorum. Bunun özelliği şu; bu sofrada herkesin eli eşit bir şekilde o yiyeceklere gider. Türkiye’nin bu bayram sofrasına benim ve arkadaşlarım tarafından oturtulacağına inanıyorum.
Mesele öncelikle bireysel eşitlik. Güneydoğu’da aşiretler, aileler kavga eder. Erkekler, valiler bir araya gelir çözemez. Sonra bu iş olmuyorsa, o ailenin ya yeni evli bir genç gelini ya da en yaşlısı, çıkartır kafasındaki örtüyü, atar ortaya ve herkese arkasını döner. Ondan sonra da barışmak zorundadırlar. Biz kadınlar bu işi çözeceğiz.
'CAM DUVAR, HEM SINIFSAL ALANDA HEM DE KADINLAR İÇİN VAR'
Ben tecrübeli ve sınıfsal olarak küçük bir memurun kızıyım ve köyde okudum. Bu aynı zamanda sınıfsal bir mücadele. Demokrasi, bir yönüyle de sınıflar arası geçirgenliği en fazla sağlayan sistemdir. Böyle baktığınız zaman ne cinsiyetçi bir bakış açısı sizi ürkütebilir ne de farklı güçlerin size bakış açısı sizi ürkütebilir. Cam duvar hem sınıfsal alanda var, hem kadınlar için var. Yapmaya çalıştığım şey de bu; bu cam duvarı her iki alan için kırmak.
Çok açık, net, şeffaf davranırsanız ne yapılabilir ki? Bana FETÖ’cü dediler; ben bu ülkede yaşıyorum. Biz kırk kişiyiz, herkes birbirini bilir siyasi arenada. Bir de güzel atasözümüz vardır; ‘açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.’ Dolayısıyla bu FETÖ’cü diyenlere dedim ki, ‘Bakın aynaya, kendinizi göreceksiniz.’ Sülalemde yok çünkü. Şimdi bir siyasetçi düşünün ki, ‘yedi göbek sülalemde yok, gidin araştırın, varsa da alın’ diyor, suçun şahsiliği olmasına rağmen. Bu açıklık, şeffaflık birçok şeyi engelliyor. Ailemin yaşadığı hayat belli, benim yaşadığım hayat belli ve benim bir özelliğim daha var. Ben arkadan hiç konuşmam; suratınıza söyleyemeyeceğim hiçbir şeyi başka bir yerde söylemem. Bunu rakiplerim de bilir hatta beni hiç sevmeyenler de bilir. O da güvenilirliği getiriyor. Onun için de dedikodu ve tevzirat işlemez. Çünkü çıkar bir gün çat diye çarparım. Onun için ben korkmuyorum. Gerçekten korkmuyorum.